Felsefe yapıtlarının değeri ne denli büyük olursa olsun, Campanelladan bugüne kalan, adını ölümsüzleştiren şey, hiçbir kuşku yok ki, Güneş ülkesinden dile getirdiği toplumsal bir düzen düşüncesidir. İlk defa Utrechtde 1643de basılmış olan Güneş Ülkesi, (The City of the Sun) Platonun Devleti ve Thomas Moreun Utopiasıyla aynı düşünce çizgisi üzerinde, insanoğlunu mutlu bir yaşayışa kavuşturma yolundaki isteklerin en temiziyle yazılmış yapıtların başında gelir.
Güneş Ülkesi Campanellanın, günün birinde gerçekleşeceğini düşündüğü filozofça bir devlet tasarısıdır. Campanella bütün kötülüklerin ve haksızlıkların kaynağını, insanın kendinden başkasını düşünmemesinde, dünya malının benim senin diye bölüşülmesinde buluyor. Ona göre, insanlar, genel çıkar kaygısından uzak oldukları sürece, kendi dar çevresinde, kendilerinden başkasını düşünmezler.
Oysa toplum halinde birleşen insanların amacı genel çıkar olmalıdır. Özel çıkarları kaldıralım, ortada toplum yararından başka bir şey kalmaz. Bencil davranışlar, eninde sonunda, toplum güçlerinin çatışmasına yol açar. Oysa bu güçlerin genel çıkara yönelmesi, güçler arasında tutarlı bir denge yaratır. Bu yüzden, Güneş Ülkesinde her şey devletin, genel çıkarın buruğu altındadır.
Felsefe yapıtlarının değeri ne denli büyük olursa olsun, Campanelladan bugüne kalan, adını ölümsüzleştiren şey, hiçbir kuşku yok ki, Güneş ülkesinden dile getirdiği toplumsal bir düzen düşüncesidir. İlk defa Utrechtde 1643de basılmış olan Güneş Ülkesi, (The City of the Sun) Platonun Devleti ve Thomas Moreun Utopiasıyla aynı düşünce çizgisi üzerinde, insanoğlunu mutlu bir yaşayışa kavuşturma yolundaki isteklerin en temiziyle yazılmış yapıtların başında gelir.
Güneş Ülkesi Campanellanın, günün birinde gerçekleşeceğini düşündüğü filozofça bir devlet tasarısıdır. Campanella bütün kötülüklerin ve haksızlıkların kaynağını, insanın kendinden başkasını düşünmemesinde, dünya malının benim senin diye bölüşülmesinde buluyor. Ona göre, insanlar, genel çıkar kaygısından uzak oldukları sürece, kendi dar çevresinde, kendilerinden başkasını düşünmezler.
Oysa toplum halinde birleşen insanların amacı genel çıkar olmalıdır. Özel çıkarları kaldıralım, ortada toplum yararından başka bir şey kalmaz. Bencil davranışlar, eninde sonunda, toplum güçlerinin çatışmasına yol açar. Oysa bu güçlerin genel çıkara yönelmesi, güçler arasında tutarlı bir denge yaratır. Bu yüzden, Güneş Ülkesinde her şey devletin, genel çıkarın buruğu altındadır.
Felsefi hayatıma girişimin ilk kitabıydı, ben pek beğenmedim açıkçası :)
Güneş ülkesi Campanella’nın günün birinde gerçekleşeceğini düşündüğü bir devlet düzenidir.. Güneş ülkesinde dile getirilen konu; toplumsal bir düzen düşüncesidir. Yazar temel olarak bu kitapta; toplu halde yaşayan insanların amacının genel yarar olduğu, özel bir mal mülkün olmadığı, çalışmanın bir zevk haline geldiği bir düzenden bahsetmektedir. Hayal etiği güneş ülkesi gerçekleşmemiştir.Sadece hayalda kalmıştır.İyiki de gerçekleşmemiş.
felsefi kitaplar okumayı sevenler için iyi kitap. Hatta okunması gerekir.
Olmayan bir dünyayı anlatmak kadar zor bir işi gayet güzel becermiş Campanella. Puan kırmamın nedeni Güneş Ülkesi'nde yani mutluluğun doruğa ulaştığı bir yaşam düzeninde bu düzene hiç uymayan bazen de aşırıya kaçan düşünce, fikir ve uygulamaların olması.
En bilinen ütopyalardan biri.
Campanella, özel mülkiyetin olmadığı bir devlet düzeni tasarlar. Gelgelelim özel mülkiyetin neden olmaması gerektiğini öyle garip şekilde açıklar ki özel mülkiyete olan sempatiniz artar neredeyse. Bir de burada da din adamları olmazsa olmazdır ve kadın erkek arasında eşitlikten tam olarak söz etmek mümkün değildir. Ama en büyük eleştirim bireylerin tamamen devlet düzeni için var olmasıdır. Campenalla' ya göre doğru işleyen bir devlet düzeninde bireyler de zaten mutludur ki bunu söylerken bireylerin tüm duygularını yok saymakta daha doğrusu bu duyguları da devlet eliyle kontrol etmekte, daha da doğrusu iyi bir düzen içinde zaten bireylerin başka türlü şeyler hissetmeyeceğini savunmaktadır. Ben buna kesinlikle katılmıyorum.
Benim çok sevdiğim, çok tuttuğum bir ütopya değildir lakin yazıldığı dönem ve yazarının yaşadıkları göz önüne alındığında son derece önemli bir eserdir.
bence sonuna kadar tek dünya devleti propagandasıydı.bir ara yazarın yaşasın illuminati diye aradan çıkıp bağıracağını bile düşündüm :) her şeyin ortaklaşa kullanıldığı,insanların düşünmediği,itiraz etmediği,devlet kontrolünde ürediği bilim kurgu bir dünya.ben keyifle okudum.
Hayal de kalmış ve hayal de kalmaya devam edecek bir ülkeyi hayal etmiş. Iyiki de hayal etmiş olduğu ülke hayal de kalmıştır.
Farklı bir bakış açısı ama uygulaması insan doğası açısından zor..