Her şey Kayseriye, Toroslara, Ürgüpe, Ihlara Vadisine ve Beyşehire yağan yağmurla başlıyor... 1294 yılının Ağustos ayının son günü patlayan bu küçük tufan, Gürsel Koratın zamanla didişen oyunbaz hayalini tetikliyor:Yağmur altında yol alan beş ayrı yolcunun Ihlarada yolları kesişiyor, yazgıları birbirlerine düğümleniyor. Sade, olağanüstü dingin bir metin, hayat kadar derin bir sona eşlik ediyor...Hoş geldiniz, dedi. Burada yalnız değilsiniz.Ak saçlı adamın aynı dilden yanıt veren tok sesi duyuldu:Kaç kişiyiz?Sizinle ben varız burada, bir de Tanrı.Ak saçlı adam alaycıydı, Tanrının tutsaklar arasında olmasına sevindim,dedi.Türkçe romanın Kapadokyalı yazarı, Anadolulu olmanın bilinmeyen ve edebileşmemiş yüzünü bir kez daha karşımıza getiriyor. Her biri özgün deyiş, tekerleme, nefes veya vecizeyi eşine az rastlanır bir dönem diliyle resmediyor. Koratın ironik ve sağlam diliyle tanışmak için yeni bir fırsat daha...
Her şey Kayseriye, Toroslara, Ürgüpe, Ihlara Vadisine ve Beyşehire yağan yağmurla başlıyor... 1294 yılının Ağustos ayının son günü patlayan bu küçük tufan, Gürsel Koratın zamanla didişen oyunbaz hayalini tetikliyor:Yağmur altında yol alan beş ayrı yolcunun Ihlarada yolları kesişiyor, yazgıları birbirlerine düğümleniyor. Sade, olağanüstü dingin bir metin, hayat kadar derin bir sona eşlik ediyor...Hoş geldiniz, dedi. Burada yalnız değilsiniz.Ak saçlı adamın aynı dilden yanıt veren tok sesi duyuldu:Kaç kişiyiz?Sizinle ben varız burada, bir de Tanrı.Ak saçlı adam alaycıydı, Tanrının tutsaklar arasında olmasına sevindim,dedi.Türkçe romanın Kapadokyalı yazarı, Anadolulu olmanın bilinmeyen ve edebileşmemiş yüzünü bir kez daha karşımıza getiriyor. Her biri özgün deyiş, tekerleme, nefes veya vecizeyi eşine az rastlanır bir dönem diliyle resmediyor. Koratın ironik ve sağlam diliyle tanışmak için yeni bir fırsat daha...
266 sayfa