Heiner Müller için tarih sadece bir barbarlığın tarihiydi. Tiyatrosu, mitsel, yazınsal ve tarihseldi, bütün kurbanların yeniden belirdiği bir kıyamet tablosuydu. Bütünlüğü kaybolmuş bir dünyada, yerinden edilmiş anlam parçalarını, kırılıp dağılmış bağlamları bir kolaj ustası olarak birbirine ekledi. Klasik yazarın kendinden emin bir konumda söylediği sözü reddetti, alıntılarla sözü anonimleştirdi. Söz sahipliğini bir tehlike olarak kavradı ve söz aktarıcılığının ustalıklı bir biçimini ararken, bir suçu betimlemenin bir suça ortak olmak olduğunu düşünüyordu.Tiyatro metinlerinde dramatik biçimin bütün uzlaşımlarını giderek terk etti; yapı, artık yapının imkânsızlığıydı; fragman bütünün, alıntı ise özgün söz imkânsızlığının. Metinlerindeki parçalılık, bir teknik uygulamadan fazlasına işaret ediyordu, başka türlü anlatılamayacak yıkıntılardan oluşan bir tarihe.
Heiner Müller için tarih sadece bir barbarlığın tarihiydi. Tiyatrosu, mitsel, yazınsal ve tarihseldi, bütün kurbanların yeniden belirdiği bir kıyamet tablosuydu. Bütünlüğü kaybolmuş bir dünyada, yerinden edilmiş anlam parçalarını, kırılıp dağılmış bağlamları bir kolaj ustası olarak birbirine ekledi. Klasik yazarın kendinden emin bir konumda söylediği sözü reddetti, alıntılarla sözü anonimleştirdi. Söz sahipliğini bir tehlike olarak kavradı ve söz aktarıcılığının ustalıklı bir biçimini ararken, bir suçu betimlemenin bir suça ortak olmak olduğunu düşünüyordu.Tiyatro metinlerinde dramatik biçimin bütün uzlaşımlarını giderek terk etti; yapı, artık yapının imkânsızlığıydı; fragman bütünün, alıntı ise özgün söz imkânsızlığının. Metinlerindeki parçalılık, bir teknik uygulamadan fazlasına işaret ediyordu, başka türlü anlatılamayacak yıkıntılardan oluşan bir tarihe.