Babasını hiç tanımayan, baba ve koruyucu özlemini, usta-çırak, baba-kız, öğretmen-öğrenci ilişkisi kurduğu bir yabancıda gideren Suna; babasının yerine bir yabancıya hayranlık duyan otelci genç Çiko; oğlunu hiç görmemiş, kendi dünyasında boğulmuş bir kayıp baba, Orson Cezmi; babasını eski bir filmde, İstanbulun saklı köşelerinde kendi içsel yöntemleriyle arayan Metin; oğlunu yalanla büyüten, bütün hayatını bir yalan üzerine kuran Behice; Orsonun garip dünyasını paylaşan set işçisi Rıza; asla kesişmeyen paralel yaşamlarında mutsuzluklarıyla yoğrulanlar; ve bir insanın, herkesin zihninde farklı oluşan portresi. Yekta Kopan, acımasız bir yalan ve aldatma üzerine kurduğu romanında geç kalmış bir hesaplaşmanın tanıklığını yapıyor. Baştan sona bir film gibi akan, fondaki yağmurla, eski filmlerle, unutulmuş şarkılarla bütünleşen ve içinden akan hüzünle çoğumuzun yaşamına izdüşümler salan İçimde Kim Var, farklı bir baba-oğul hesaplaşması. Roman, kimin daha yalnız olduğu sorusuna yanıt ararken arkasında anlatılmamış hikâyeler, sorulmadık sorular ve elbette tamamlanmamış hesaplaşmalar da bırakıyor.
Babasını hiç tanımayan, baba ve koruyucu özlemini, usta-çırak, baba-kız, öğretmen-öğrenci ilişkisi kurduğu bir yabancıda gideren Suna; babasının yerine bir yabancıya hayranlık duyan otelci genç Çiko; oğlunu hiç görmemiş, kendi dünyasında boğulmuş bir kayıp baba, Orson Cezmi; babasını eski bir filmde, İstanbulun saklı köşelerinde kendi içsel yöntemleriyle arayan Metin; oğlunu yalanla büyüten, bütün hayatını bir yalan üzerine kuran Behice; Orsonun garip dünyasını paylaşan set işçisi Rıza; asla kesişmeyen paralel yaşamlarında mutsuzluklarıyla yoğrulanlar; ve bir insanın, herkesin zihninde farklı oluşan portresi. Yekta Kopan, acımasız bir yalan ve aldatma üzerine kurduğu romanında geç kalmış bir hesaplaşmanın tanıklığını yapıyor. Baştan sona bir film gibi akan, fondaki yağmurla, eski filmlerle, unutulmuş şarkılarla bütünleşen ve içinden akan hüzünle çoğumuzun yaşamına izdüşümler salan İçimde Kim Var, farklı bir baba-oğul hesaplaşması. Roman, kimin daha yalnız olduğu sorusuna yanıt ararken arkasında anlatılmamış hikâyeler, sorulmadık sorular ve elbette tamamlanmamış hesaplaşmalar da bırakıyor.
Çok sevdiğim şarkıların hiç sevmediğim Orson awelles'le harmanlandığı bir güzelleme. Yekta Kopan'ın öykücülüğünden sonra bu ilk romanı da ilgiyi hak ediyor. Özellikle Barış Bıçakçı romanlarını sevenlere tavsiye ederim.
Sessiz sakin bir ortamda, şöyle akşam vakti, omuzlarına battaniyeni alıp bir fincan çay eşliğinde okunacak bir kitap. Şimdiye kadar öykü kitaplarını okuduğum Yekta Kopan'in romanını da çok sevdim. Okunmaya değer. 👍
186 sayfa