Nazan Bekiroğlu’nun yeniçerilerin bozulmasıyla Osmanlı’nın bozulma sürecini işlerken, aynı zamanda o zamanki yolsuzluklardan olan esame satışı ile ismini satan bir yeniçerinin yaşadığı ya da yaşadığını sandığı bir aşkı anlatır. Aşka ve isimlere ayrı ayrı ve de farklı manalar katan sanki metni önce şiire sonra da o şiiri düz metne çevirmişler hissi uyandıran akıcı, güzel, tavsiye edildiğinde pişmanlık oluşturmayacak özel bir kitaptır. Bir yandan yeniçeri tarihçesine yakından bakarken, bir aşk hikayesini de misafir edeceksiniz. Ama her ne olursa olsun arada kalacağınız garanti. Hem de ateşe yakın. İsim…senin! Ateş…senin! ''Akşamın kısacık vaktinde , şahitlik eden parmağıma batıp da, zor şartlarda aldığım abdestimi bozan gülün dikenini sever gibi sevdim onu. Sonra , vaktin çıkmasına çok az kala yeniden bulduğum bir suyu sever gibi.''
Nazan Bekiroğlu’nun yeniçerilerin bozulmasıyla Osmanlı’nın bozulma sürecini işlerken, aynı zamanda o zamanki yolsuzluklardan olan esame satışı ile ismini satan bir yeniçerinin yaşadığı ya da yaşadığını sandığı bir aşkı anlatır. Aşka ve isimlere ayrı ayrı ve de farklı manalar katan sanki metni önce şiire sonra da o şiiri düz metne çevirmişler hissi uyandıran akıcı, güzel, tavsiye edildiğinde pişmanlık oluşturmayacak özel bir kitaptır. Bir yandan yeniçeri tarihçesine yakından bakarken, bir aşk hikayesini de misafir edeceksiniz. Ama her ne olursa olsun arada kalacağınız garanti. Hem de ateşe yakın. İsim…senin! Ateş…senin! ''Akşamın kısacık vaktinde , şahitlik eden parmağıma batıp da, zor şartlarda aldığım abdestimi bozan gülün dikenini sever gibi sevdim onu. Sonra , vaktin çıkmasına çok az kala yeniden bulduğum bir suyu sever gibi.''
Dünyada tek bir kitap okuma hakkım olsaydı bu kitabı seçerdim
Kitabın arka kapağında okuduklarım ilgimi çektiği için başlamıştım. Fakat aradığımı bulamadım diyebilirim. Olay olmadığı gibi uzun sevgi betimlemelerinin çokluğu kitaptan sıkılmama yol açtı umarım bitirebilirim.
nazan bekiroğlu'nun okuduğum ilk kitabı. bana yazarını sevdirdi.
her satırının tadını çıkararak okuduğum bir kitaptı. çok çok beğendim. aşkın her yönden bakışı bu kadar dolu anlatılabilirdi. yeniçeriler ve padişahlar arasındaki aşk, nihade ve mansur arasındaki aşk, evlat aşkı...herşey.tavsiye ediyorum.hocanın kalemine sağlık.
Osmanlı dönemini, yeniçerileri, öyküleriyle padişahları, turnanın hikayesini, ismi, ateşi, suyu, yangını, yanmayı, dayanmayı şiir gibi bir düz yazı üslubuyla kurgulamış Nazan Bekiroğlu. Okuduğum en güzel kitaplardan birisi. Hiçbir şey kaçırmamak, her kelimesinde verilmek istenen her anlamı almaya çalışarak ağır ağır okuduğum ve öyle okunması gerektiğini düşündüğüm kitap.
Niye okudum bilmiyorum tavsiye falan da yoktu halbuki. Başlarda altını çizdiğim bazı cümlelerin ve Osmanlı'yı yıkıma götüren bazı yanlışları vermesınin dışında hiç beğenmedim.
Kitabı sevemedim. Sürekli tamam buradan sonra akıcılık başlıyor guzel devam edecek diye kendimi kandırdım durdum. sıkılarak okudum, bitirmek için kendimi baya zorladım. Nar Ağacını begenmiştim ama bu bana da hitap etmedi malesef.. Toparlanamamıs sanki hep aynı seyler tekrarlanmıs durulmuş..
Tam bir hayal kırıklığı. Çok sıkıldım. Bir kitabı yarım bırakmak huyum olmadığı için bitirene kadar işkence çektim. Lafı çok dolandırmış. Nazan Bekiroğlu'na yakışmadı.
Karton Cilt, 300 sayfa
Timaş Yayınları tarafından yayınlandı