Türkiye, 80 yıllık Cumhuriyet tarihinde, inişli çıkışlı bir süreç yaşadı. Belli anları, durakları, dönemleri, alt-dönemleri, kırılma noktaları ve kavşakları var bu sürecin. Ama kabaca, bu 80 yılı, 1980 öncesi / 1980 sonrası diye ayırmak gerekli. Milâdın 1980 olması, başta ekonomik, ama onunla beraber politik ve kültürel gerekçelere dayanıyor. Toplumsal alanımızın hangi ögesini araştırırsanız araştırın, 1980 öncesi ile 1980 sonrası arasındaki fark kendini belli eder. Toplumun 1980e gelindiğinde, hem ekonomik hem politik-kültürel düzeylerde bir değişim geçirmesi ihtiyacı açıktı. Bu değişimin tek bir formülü ve biçimi yoktu. Ama sürece hâkim kesimlerin seçtikleri yol, hedefleri, araçları ve icraatları ile, pozitif bir müdahale olmadı. Ekonomik açıdan dışa açılma yerine saçılma, politik-kültürel açıdan ise 12 Eylül darbesi ile başlatılan anti-demokratik bir süreç ve kurumlaşmanın toplumsal sonuçları, Türkiyeye çok şey kaybettirdi ve Türkiyeyi krizden krize sürüklenen, hastalıklı, kırılgan ve daha çok bağımlı bir ülke haline getirdi. 1980lerin Özalvari dışa açılmasının hiçbir üretim vizyonu olmadığı, küresel rüzgârlara kendini bıraktığı, bu edilgenliğin sonunda da üretmeyen bir toplum yarattığı pratiklerle görüldü. Yine 1980 sonrasında, dış dünyanın liberal rüzgârlarından etkilenerek, tamamen şabloncu bir anlayışla benimsenen piyasa ve anti-devlet söylemlerinin, 2000lerde derin krizlerle sonuçlanan başarısız pratikte başat bir yeri olduğu görülür. 1980e kadar sermaye birikimi sürecinde etkin bir rol üstlenmiş devleti, bilinçli bir dışa açılma sürecinde dönüştürmek, farklı rol ve misyonlarla devrede tutmak yerine, tez elden etkisizleştirme, küçültme ve üretim dışına atma yanlışının sonuçları, sanayisizleşmek, yatırımsızlık, savurganlık, yolsuzluk, çetecilik, bölgesel eşitsizlik ve gelir uçurumu biçimlerinde yaşandı. Türkiye, üretmeyen, borçlanan ve borçlandığını yağmalatan bir devlet yapısı ile 2000lerde fena halde duvara çakıldı. Üstelik şimdi bu tünelden nasıl çıkacağı, nereye çıkacağı da belli değil. Türkiyeyi yönetenlerin bunu belirleme iradesi ve gücü de çok gerilemiş durumda. Bu kitapta yer alan 100 gösterge, onu izleyen makaleler ve kronoloji, 80 yılın sermaye birikimi serüvenini en özlü biçimde okuyucuya sunuyor.
Türkiye, 80 yıllık Cumhuriyet tarihinde, inişli çıkışlı bir süreç yaşadı. Belli anları, durakları, dönemleri, alt-dönemleri, kırılma noktaları ve kavşakları var bu sürecin. Ama kabaca, bu 80 yılı, 1980 öncesi / 1980 sonrası diye ayırmak gerekli. Milâdın 1980 olması, başta ekonomik, ama onunla beraber politik ve kültürel gerekçelere dayanıyor. Toplumsal alanımızın hangi ögesini araştırırsanız araştırın, 1980 öncesi ile 1980 sonrası arasındaki fark kendini belli eder. Toplumun 1980e gelindiğinde, hem ekonomik hem politik-kültürel düzeylerde bir değişim geçirmesi ihtiyacı açıktı. Bu değişimin tek bir formülü ve biçimi yoktu. Ama sürece hâkim kesimlerin seçtikleri yol, hedefleri, araçları ve icraatları ile, pozitif bir müdahale olmadı. Ekonomik açıdan dışa açılma yerine saçılma, politik-kültürel açıdan ise 12 Eylül darbesi ile başlatılan anti-demokratik bir süreç ve kurumlaşmanın toplumsal sonuçları, Türkiyeye çok şey kaybettirdi ve Türkiyeyi krizden krize sürüklenen, hastalıklı, kırılgan ve daha çok bağımlı bir ülke haline getirdi. 1980lerin Özalvari dışa açılmasının hiçbir üretim vizyonu olmadığı, küresel rüzgârlara kendini bıraktığı, bu edilgenliğin sonunda da üretmeyen bir toplum yarattığı pratiklerle görüldü. Yine 1980 sonrasında, dış dünyanın liberal rüzgârlarından etkilenerek, tamamen şabloncu bir anlayışla benimsenen piyasa ve anti-devlet söylemlerinin, 2000lerde derin krizlerle sonuçlanan başarısız pratikte başat bir yeri olduğu görülür. 1980e kadar sermaye birikimi süre... tümünü göster