Dünyanın en çok okunan yazarlarından biri olan KAREN MARIE MONING, New York Times, USA Today ve Publishers Weekly'nin en çok satanlar listelerinde yer alan Ateş Dizisi'nin ikinci romanı
Kan Ateşi ile yeniden okurlarıyla buluşuyor.
Kan görmekten korkar mısınız?
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir ve yeri geldiğinde insanlar gördüklerine de inanmamalıdır...
MacKayla, Jericho Barrons ile beraber yaşamaya başlamıştır. Hem fiziksel olarak, hem de ruhen o kadar çok değişmiştir ki kızının peşine düşen ve onu ararken perişan olan babası bile Mac'i tanıyamaz.
Karanlık, gölgeler, çeteler ve sonu gelmeyen birçok cinayet ile artık her şey daha çok içinden çıkılmaz hale gelir. Güvenlik güçleri her konuda Mac'ten şüphelendikleri için her an onun peşindedirler. Mac'i takip eden sadece polis değildir. Zaten cevapsız sorular da işte tam burada başlar.
Net olan tek şey, Mac'in artık kan görmek istememesidir
Dünyanın en çok okunan yazarlarından biri olan KAREN MARIE MONING, New York Times, USA Today ve Publishers Weekly'nin en çok satanlar listelerinde yer alan Ateş Dizisi'nin ikinci romanı
Kan Ateşi ile yeniden okurlarıyla buluşuyor.
Kan görmekten korkar mısınız?
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir ve yeri geldiğinde insanlar gördüklerine de inanmamalıdır...
MacKayla, Jericho Barrons ile beraber yaşamaya başlamıştır. Hem fiziksel olarak, hem de ruhen o kadar çok değişmiştir ki kızının peşine düşen ve onu ararken perişan olan babası bile Mac'i tanıyamaz.
Karanlık, gölgeler, çeteler ve sonu gelmeyen birçok cinayet ile artık her şey daha çok içinden çıkılmaz hale gelir. Güvenlik güçleri her konuda Mac'ten şüphelendikleri için her an onun peşindedirler. Mac'i takip eden sadece polis değildir. Zaten cevapsız sorular da işte tam burada başlar.
Net olan tek şey, Mac'in artık kan görmek istememesidir
Seri güzel gidiyor. tür bakımından da farklı yaratıklar var. değişiklik isteyenler okusun mutlaka:)
Karşınızda bir Ateş Serisi Müptelası durmakta...Şimdiye kadar okuduğum diğer fantastik serilerin hepsini solladı..Serinin çevrilmiş 3.kitabı İntikam Atesini de bitirdim..Öyle bir yerde bitti ki;saçımı başımı yolacağım..Bu serinin devamının uzamasına neden olan her şeye karşı son derece kızgınım..Bu seriyi kesinlikle arka arkaya okumalısnız..Bir kitaptan ötekine atlamalısınız..
Aksi takdirde yeni kitabın çıkması için benim gibi gün sayar hale gelebilirsiniz..
Filminin çekilmesi ise çok güzel olur..Vee eminim o çok sevilen Alaca Karanlık Serisini sollar bence..Bu seriyi Kedicik'ten,Gece Yarısı ve Dark serisinden de çok sevdim..Çok egzotik ve sırlarla dolu..
Çünkü bu seride aksiyon,macera bitmezken,duyguları da ihmal etmemiş..Hikayeye kurguladığı aşk öyle normal bir aşk değil okuduğum ilk üç kitapda bir aşktan dahi bahsedemeyiz..Ama bu ikili arasındaki Jericho Barrons ve MacKayla Lane arasındaki tutkuyu ve cinsel gerilimi o kadar güzel aktarmış ki..Sayfalar dolusu aşk sahnelerine değer bence..Onları okurken nefesiniz de kesiliyor..Birbirleri ile olan iletişimleri görülmeye değer pardon okunmaya değer..
Barrons'un türü ne vampir mi? melun mu? bir fae mi? bir karanlıklar prensi mi? anlayamıyorsunuz ki...Bu serinin 5.kitabı biteseye kadar böyle sürüyormuş.
Hikayeden biraz bahsetmek istiyorum :
MacKayla Lane sıradan bir güneyli genç kız.O gün telefon kız kardeşinin öldüğü ile ilgili haber gelesiye kadar sorunları ojesinin hangi ton pembe rengi olacağına,saç modelinin nasıl olacağı ile ilgili karar ibaretti...
Hayatı o telefondan önce ve sonrası olarak ikiye ayrılmıştı...Kız kardeşi İrlanda Dublin'de hunharca öldürülmüştü,canından çok sevdiği hayattaki tek dostu ablası Alaine yoktu artık..Ablası ve kendisi ile ilgili bilmediği çok şeyler vardı..Önce gerçekte hiç olmayan varlıkları görmeye başladı bu yabancı şehirde araştırma yaptıkça ablasının sandığı gibi kaygısız tasasız bir hayatı olmadığını sıradışı bir hayat sürdüğünü keşfetti.Ablası ölmeden bir mesaj bırakmıştı..O mesaj üzerine ablasının ölümünü araştırmaya ve bunu ona yapanı bulup ödetmeye karar verdi ama nasıl? Yalnızdı yabancı bir ülkedeydi..Ve burada kimseyi tanımıyordu..Yaptığı araştırmalar yüzeysel ve yetersiz kalmıştı ablasının ölümünü inceleyen dedektif dosyayı kapatmıştı hiç bir şekilde onu tekrar açmaya ikna edemiyordu. Ama kararlıydı ne yapıp edip Alaine'in katilini bulacaktı.. ta ki Barrons Kitapevi ne yağmurlu bir günde yolu düşeseye kadar...Ama bu iş yerinin sahibi hiç de tekin bir adama benzemiyordu..
Sonunda onunla birlikte çalışmaya karar verdi..Barrons onun sıra dışı özelliklerini anlamıştı Mac'i uzun yıllardır aradığı tüm bu gizemli olayların sebebi olan Sinsar Dubh'u bulmak için işbirliği yapacaktı..Karşılığında da Mac'ı koruyacaktı.. Barrons olmasaydı Mac ne kadar yaşayabilirdi bilemiyorum neredeyse Fiona'dan koruyamıyordu..Fiona mı kim?
Ama buna pek de sıcak bakmayan biri vardı Barrons'un yardımcısı Fiona Mac'ı ölümüne kıskanıyordu..Barrons ile aralarında özel bir şeyler vardı ama sanki o bu her neyse ona fazla anlam yüklüyordu...Barrons pratik adamdı yıılardır yardımcılığını yapan Fiona'yı işten atarken de tereddüt bile etmedi..Mac ile yapması gereken çok işler vardı..Önce Mac'in dış görünüşü değişti..O güzelim sarı saçları gitti yerine daha koyu ilgi çekmeyen saçlar geldi..Kıyafetindeki pembeleri neredeyse kaldırdı..Çünkü Barrons Pembeden nefret ediyordu.....Ama Mac ona doğum gününde güzel bir pembe pastada hediye edivermişti...
İkilinin işbirliği bazen çok verimli olabilse de sık sık şüphe ve güven sorunundan dolayı sekteye de uğrayabiliyordu..Çok yerde Mac Barrons tarafında kurtarıldı isede iş sadece onunla bitmiyordu..Hikayeenin başından beri ona tecavüz edip önceleri seks bağımlısı haline getirmeye çalışıp sonra işbirliğine başvuran Vlane vardı..Barrons ve Vlane'i aynı sahnede göremezsiniz..Birbirlerine tahammül edemezler..Bir de şehre geldiği ilk gece ona yardım etmeyen ve Mac'in olagan üstü güçlerini bilen Rowena vardı baştan beri ona yardım etmemişti..
Mafya Rocky Banion,Lord Masters vs..gibi sıradışı kişler hep Mac'in yoluna çıkan kahramanlardı romanda..
Heyecan aksiyon bir an bile azalmadığı gibi bildiğimiz usta ,çırak ilişkisi içindeki Mac-Barrons ikilisinin ilişkileri gün geçtikçe daha ilginç hale geliyordu..
Ben bu seriye ait ne varsa daha sayfalarca yazabilirim..yazarın kalemine,kurgusuna hayran oldum..Ama çok sevdiğimiz şeylere ulaşabilmek için bazen beklememiz gerekebiliyor..
Duyumlarıma göre son iki kitap yani 4-5.Kitaplar Artemis'ten çıkacakmış..Benim unudum yağmurdan kaçarken doluya tutulmayalım..
Artemis Yayınlarıda umarım bu seri ile bizi acı çektirmeye üzmeye çalışmaz..Çünkü hislerim bu yayın evinin bizi üzeceği yönünde..İnşallah yanılırım..
Değişik bir fantastik seri ve içinde de tutkulu bir aşk okumak istiyorsanız bu seri tam size göre..Ben çok beğendim...TAVSİYEMDİR...Sakın Es geçmeyin...
Yine harikaydı ama sanırım 3 kitaba ulaşa bilirsem her iki kitabı tekrar okumam gerekecek....
BU FANTASTİK SERİYİ KAÇIRMAYIN... OLAY OLAY ÜSTÜNE VE OKUDUĞUM TÜM SERİLERDEN ÇOK FARKLI...
İlk kitaba göre daha iyi ve sürükleyiciydi . Barrons'u bu kitapla daha çok sevdim eksantrik bir tip ama çok çekici olduğu bir gerçek :) Konusu ilgi çekici zaten bir de bunun üstüne büyüleyici bir dili var yazarın .Yazarın dili , anlatış tarzı ve yaptığı çıkarımlar kitabı daha da çekici kılıyor .Ben sevdim.
muhhtşemm bi seriii
fantastik kitap severlere gözüm kapalı tavsiye edeceğim ktplrdan biri
grek konusu olsun gerekse işleniş biçimiyle oldukça farklı şayet vampirlerden kurt adamlardan ve zombileren bnm kadar sıkıldıysanız bu ktap siz bi nefes gibi gelecek
Serinin ilk kitabı gibi bunu da sevdim. Yine çok sürükleyiciydi. Olayların Mac'in gözünden anlatılması kendinizi karakterin yerine koymanızı kolaylaştırıyor. Yazarın Mac aracıılığıyla ilettiği hayatla ilgili bazı tespitleri de takdire şayan.
Yalnız okurken bazı kopukluklar dikkatimi çekti ve kitabı İngilizcesiyle karşılaştırma ihtiyacı duydum. Çevirideki bazı hatalar/eksiklikler görmezden gelinemeyecek kadar büyük. Bir diğer eleştireceğim nokta da yazım hataları. En başında da "yalnız"ın ısrarla yanlız olarak yazılması geliyor, onu soru eki mi'ler ve dahi anlamındaki de'lerin katledilmesi takip ediyor. Böyle hataları kafaya takan birinin kitabı fırlatıp atması işten bile değil, o derece. :)
Ama sonuç olarak kesinlikle beğendiğim ve bu tür kitapları seven herkese rahatlıkla tavsiye edebileceğim bir seri.
Yorumun aslı için: http://kordugumhayaller.blogspot.com/2012/10/kan-atesi-blood-fever-by-karen-marie.html
Serinin 2. Kitabını daha çok sevdim ben. Bol bol aksiyon, macera, gizem ve romantik bölümler vardı. Tabi yanlış anlama olmasın, Barrons’un romantik anlayışına göre bir romantiklik vardı. Ama olsun bana yetti. Ne de olsa o, her haliyle karizma ;)
İlk kitap heyecanlı bir şekilde bitmişti. İkinci kitap ise bizi merakta bırakırcasına, normal bir gün ile başlıyor –Mac ne kadar normal bir gün yaşayabilirse işte. Ama yanlış anlaşılmasın sonradan olan olaylarla sıkılmaya vakit bile kalmıyor. O kadar dolu dolu maceralarla geçiyor ki! Okurken başka bir şey olmaz artık diyemiyor insan çünkü son ana dek hatta kitabın sonunda bile kızımıza bir rahat yüzü yok. Ya sürekli başına bir bela geliyor ya Barrons ondan bir şey yapmasını istiyor ya V’lane rahat bırakmıyor ya da Lord Master’ın adamları onu arıyor ya da avcılardan endişeli ya da…. Ahh, ben şuncağız şeyleri yazarken bile yoruldum ama yazar inananın hiç yorulmuyor.
Barrons’u bu kitapta daha çok sevdim. Mac’a karşı daha iyiydi. Onun hakkında birçok şey öğrendik. Bol bol güldü bu kitapta. Ama ben en çok kıskanç hallerine bayıldım. Tüm bu olanlara ve bilgilere rağmen hâlâ gizemli yakışıklı klansmanını sonuna kadar koruyor. Kitap boyunca Barrons’un “ne” veya “kim” olduğunu kendinize bolca sorsanız da cevap alamıyorsunuz. Hele tahmin yapmayı hiç denemeyin. Zira kendisi tüm haşmetiyle ve her seferinde tüm tahminlerinizi yerle bir ediyor. Benim buna rağmen bir iki tahminim var ama ben de saklı. Eğer olur ki, hani mucize eseri ne olduğunu öğrenirsek o zaman ben de kendi yorumumu bildiririm.
V’lane. Onu da unutmamak lazım. Bu kitapta bir iki sefer çıksa da karşımıza onlarda da işe yaradı. Kızımızın hayatını kurtardı her ne kadar bu çıkarı için gözükse de bence kızımıza boş değil. Tabi kibirli prens bunu tam kabul etmiyor ama bir şeyler çıtlatıyor kızımıza. Onu seviyorum desem olmaz sevmiyorum desem olmaz ortası desen hiç olmaz. Onun hakkında ne düşüneceğimi tam bilmiyorum. Bence Mac de benimle aynı fikirde. Çünkü birinci kitaptan sona onun hakkında çok olmasa da yeterli bir iki bilgi öğreniyoruz.
Fiona konusunda haklı çıktım. Pis kocakarı ne olacak. Başına gelenleri hak etti. Kendi kuyusunu kendi kazdı. Kızımızı az kalsın öldürüyordu. Neyse ki V’lane vardı. Ama bu onu kurtarmaya yetmedi. Artık fazla olmaya başladı zaten. Yedi tekmeyi eyvallah :)
Daha önce yaşlı kadın olarak söz ettiğim kişinin kim olduğunu öğreniyoruz, Rowena. Onun hakkında da doğru bilmişim. Kendisi sidhe kahinlerinin başı –gerçi o söylemedi ama biz anladık. Ama çarpık bir anlayışı var. Kısacası Fiona’dan sonra sevmediğim ve sevmeyeceğim bir diğer karakter.
Yeni sevimli bir karakter ile tanıştık. Kendisi Dani ve genç bir sidhe kahini. Herkesin ona büyük gibi davranması istese de çocukça şeyler yapıyor. Yine de siz bunları dediğime bakmayın kendisi tam tamına 47 fae öldürmüş. Çok hareketli ve kendine özgü güçleri olan biri. Ben sevdim ama kendisini sadece 2 kere görüyoruz.
İlk kitapta ne kadar düşman gittiyse merak etmeyin, bu kitapta yerine bir o kadar da kişi geliyor. Kızımız ve Barrons’un başı her zamanki gibi beladan kurtulmuyor. Tabi tek sorun canavarlar değil. Bir ara kızımızın babası geliyor ve bir dedektifin ölümü konusunda karakola alınıyor. Bu kızın çilesi hiç bitmiyor. Hatta bir ara öldü sanılan bir düşman kızımızı kaçırıyor ve ölümden kıl payı kurtuluyor. Kurtulmak için yaptığı şey ise kırk yıl düşünsem bu kız bunu yapar demeyeceğim bir şey! Tam bundan ilginci olmaz derken o da ne? Lord Master kızımızın kılına zarar vermeden onu bırakıyor hem de onun kendisi için düşündüğünden de büyük bir tehdit olduğunu gördükten sonra! Peki niçin? Sadece Barrons “kız benimle kalıyor” dedi diye. Bir afalladınız değil mi? Bunlar daha hiçbir şey. Siz bir de kitabın sonunu okuyun da görün.
Kitapta sinir olduğum o gelecekten geçmişe karışma işi bu kitapta yoktu ya da vardı ama beni rahatsız etmedi. Bunun düzelmesine sevindim çünkü ilk kitapta beni biraz soğutmuştu. Bunun dışında kızımızın yaşadığı o kadar olaya rağmen hala salak olmasına, gözünün tam önündekini görememesine ve bunun yüzünden sadece kendini değil, sevgili Barrons’u da tehlikeye atmasına sinir oluyorum. Tamam, ilk kitaptaki kadar saf ve salak değil ama hala sinirime dokunuyor. Kendini kaybetsin, siyah olsun demiyorum, sadece biraz şu gökkuşağı renklerini azaltsın yeter. Sonuçta tüm renklerden vazgeçerse karşısında savaştıklarından ya da sevmediğim uyuz ihtiyar Rowena’dan bir farkı kalmaz.
Kitabı şiddetle okumanızı öneriyorum. Gerçekten çok güzeldi.
Çeviri o kadar, O KADAR, kötüydü ki.... Zar zor okudum. Güzelim kitaba nasıl kıydılar böyle anlayamadım bile. Allah'tan konusu güzel de devam edebildim... Bir bakıyorum kız oradayım diyor cart öbür bir şeyi anlatıyor... O ilk kitaptaki sevdiğim Mac'i hissedemedim bile. Kalanını İngilizce'den okuyacağım.
Karton Cilt, 288 sayfa
2010 tarihinde, Epsilon Yayınları tarafından yayınlandı