Ahmet Altanın kitaplaşmış denemeleriyle ilk kez Geceyarısı Şarkıları adlı kitabında tanışmıştı okurlarımız. Büyük bir coşkuyla karşılanan üst üste yeni basımları yapılan bu denemeler, çarpıcılığıyla, insanı derinlemesine irdeleyişi ve kişinin içsel yaşamını, örtüsüz kimliğini su yüzüne çıkarışıyla okuyanları bir anda, etkilemiş, şaşırtmış ve elbette düşündürmüştü. Karanlıkta Sabah Kuşları da aynı tür denemelerden oluşuyor; ancak aşkı ve tutkuları incelemek yanında, toplumsal yaraları, haksızlıkları, çarpıklıkları da öne çıkartıyor. İnsanı, içinde yaşadığı toplumun sorunlarına uzak kalmamaya zorluyor. Tanrı ve Berkede olduğu gibi içinizi isyanla dolduruyor, Portakal Ağacında olduğu gibi yüreğinizi burkuyor, Aşk Çıplak Gezerde olduğu gibi aşka özlem duyuruyor. Bu yazıları kaleme alanın işini iyi bilen gerçek bir edebiyatçı, insanı iyi tanıyan bir gözlemci olduğunu anlıyorsunuz. Ahmet Altan toplumdaki acıları, hepimizin içindeki öfkeleri, tutkuları bizim adımıza sözcüklere döküyor, dile getiriyor. Karşıdan okunmuyor yazdıkları, tarafsız kalınamıyor, satırların içinden okuyoruz ve paylaşıyoruz duygularını, düşüncelerini. Yazının amacı da bu değil mi zaten?
Ahmet Altanın kitaplaşmış denemeleriyle ilk kez Geceyarısı Şarkıları adlı kitabında tanışmıştı okurlarımız. Büyük bir coşkuyla karşılanan üst üste yeni basımları yapılan bu denemeler, çarpıcılığıyla, insanı derinlemesine irdeleyişi ve kişinin içsel yaşamını, örtüsüz kimliğini su yüzüne çıkarışıyla okuyanları bir anda, etkilemiş, şaşırtmış ve elbette düşündürmüştü. Karanlıkta Sabah Kuşları da aynı tür denemelerden oluşuyor; ancak aşkı ve tutkuları incelemek yanında, toplumsal yaraları, haksızlıkları, çarpıklıkları da öne çıkartıyor. İnsanı, içinde yaşadığı toplumun sorunlarına uzak kalmamaya zorluyor. Tanrı ve Berkede olduğu gibi içinizi isyanla dolduruyor, Portakal Ağacında olduğu gibi yüreğinizi burkuyor, Aşk Çıplak Gezerde olduğu gibi aşka özlem duyuruyor. Bu yazıları kaleme alanın işini iyi bilen gerçek bir edebiyatçı, insanı iyi tanıyan bir gözlemci olduğunu anlıyorsunuz. Ahmet Altan toplumdaki acıları, hepimizin içindeki öfkeleri, tutkuları bizim adımıza sözcüklere döküyor, dile getiriyor. Karşıdan okunmuyor yazdıkları, tarafsız kalınamıyor, satırların içinden okuyoruz ve paylaşıyoruz duygularını, düşüncelerini. Yazının amacı da bu değil mi zaten?
142 sayfa