Kitap açıklaması henüz eklenmemiş.
Yorumları okuduktan sonra hayrete düştüm ve bir an için bu kitabı tek sevenin ben olduğumu düşündüm. :) Kitabı bu kadar ses getirmesinden önce, ilk basıldığı sıralarda alıp okumuştum ve kısaca hayran olmuştum. Yazarın anlatmak istediği şeyi gayet iyi aktaran bir kurgu oluşurduğunu ve mekanları çok iyi seçtiğini düşünüyorum. Seçilen mekan ile senaryoyu birbirine bu kadar kenetleyebilmek, yakıştırabilmek ve o mekana da hayat verebilmek zor iş bence. O yüzden kültürlerin birleştiği antik kent Efes çok iyi bir seçim olmuş.
Simyacı'yı okumadım fakat, Martı ve Küçük Prens'le eşdeğer tutulmasının sebebi, bu kitapların da, özlerinde anlatılmak istenen şeyleri, senaryolarıyla çok başarılı bir şekilde verebiliyor olmaları ve bu kitabın da kendi anlatmak istediği şeyi çok iyi aktardığını düşünüyorum.
İçindeki bağlayıcı öyküsü ve anlatımındaki derinlik, hissettirdikleriyle, kitapta kendinizi bir aynadan görebiliyorsunuz. Ikizinizi bulabiliyorsunuz belki de. Okurken "Mary" mi yoksa "Diana" mı olduğunuzu düşünüyorsunuz kimi zaman. Sonuçta yine aynı yere çıkıyor: "Kendini tanı!". Bu kitap kişiye ne olduğunu gerçekten gösterebilecek bir ayna niteliğinde. En azından okurken ben bu şekilde hissettim. :) Okunmasını tavsiye ederim.
Bu kitabın reklamı neden çok yapıldı bilmiyorum ama okumaya tahammül edemediğim nadir kitaplardan biriydi kendisi.
O kadar sıkıcıydıki bitirip bitirmediğimi bile hatırlamıyorum..
kimileri için sıkıcı, kimileri için sürükleyici bir kitap..
Yapılan dayanaksız reklamlarla yanılarak aldım. Bir sürü bildik hikayeden derleme gibi.
Akıcı bir dili var, rahat okunuyor; ancak nedense ben pek sevemedim. Çok reklamı yapıldığı için beklentim yüksek oldu sanırım. Şimdi, okumasaymışım da olurmuş diye düşünüyorum. Tabii bu demek değil ki kimse okumasın. Okumak güzeldir. :)
nasıl sonuna kadar okudum hala kendime kızıyorum
reklamla abartı şişirilmiş bir kitap olduğunu düşünüyorum.