Stefan Zweig, "Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar" da pek çok açıdan birbirinden farklı üç yazarın, Casanova, Stendhal ve Tolstoy'un hikâyesini anlatıyor. Bu üç farklı şahsiyetin yaşamlarını biyografik, duygusal, felsefi ve insani bir yönden gözlemliyor. İlk bakışta Casanova gibi rahat, ahlak kurallarına uymayan bir çapkınla, yaptığı ve yapmadığı her davranışın kökenini kendi Ben'inde arayan bir yazar olan Stendhal ve ahlak savunucusu, gerçek bir sanatçı olan Tolstoy'un yaşam öykülerini aynı kitapta bulmak şaşırtıcı gibi görünse de Zweig bu üç ismi "Kendi Ben'lerinin dünyasını evrene açmayı, sanatlarının en önemli görevi görmek" ortak paydasında buluşturuyor.
"Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar", Zweig'in bütün eserlerine hâkim olan derin bir edebiyat ve felsefe tadıyla yoğrulmuştur.
Stefan Zweig, "Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar" da pek çok açıdan birbirinden farklı üç yazarın, Casanova, Stendhal ve Tolstoy'un hikâyesini anlatıyor. Bu üç farklı şahsiyetin yaşamlarını biyografik, duygusal, felsefi ve insani bir yönden gözlemliyor. İlk bakışta Casanova gibi rahat, ahlak kurallarına uymayan bir çapkınla, yaptığı ve yapmadığı her davranışın kökenini kendi Ben'inde arayan bir yazar olan Stendhal ve ahlak savunucusu, gerçek bir sanatçı olan Tolstoy'un yaşam öykülerini aynı kitapta bulmak şaşırtıcı gibi görünse de Zweig bu üç ismi "Kendi Ben'lerinin dünyasını evrene açmayı, sanatlarının en önemli görevi görmek" ortak paydasında buluşturuyor.
"Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar", Zweig'in bütün eserlerine hâkim olan derin bir edebiyat ve felsefe tadıyla yoğrulmuştur.
Setafan Zweig'in okuduğum ilk kitabıydı. Kesinlikle son olmayacak. Zweig'e (özellikleTolstoy'u anlattığı bölümler) bu üç hayatı yaşayan ve yazan isimler adına teşekkür etmek geliyor içimden. Anlatımındaki kaotik sadelik sayesinde en basit gördüğü Casanovaya bile hayranlık duyulmasını sağlayan bir yazın adamı. Seçtiği üç karaketr birbirinden her alanda bambaşka isimler olmasına rağmen, kitabın tamamının,1-407, okurun düşünce dünyasına yansıttığı izdüşüm ne kadarda benzer. karakterleri okurken, yazarın onları kendi kelimeleriyele ama karakterlerin dışına çıkmadan, tasvir etmesi sayesinde hem karakterlerle hemhal oluyor hem kendinize yazarın kaleminden paylar alıyorsunuz. Her cümle yediveren.
Dip Not: Kitabı almanca aslından çeviren Gülperi Sert
“Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar” Üzerine…
Casanova, Stendhal, Tolstoy
Her büyük yazar gibi Zweig’da çağının ötesinde eserler kaleme aldı. Bazı roman ve hikâyeleri olsa da en mühim özelliği, bütün branşlardaki yazar, şair, fikir adamı, aksiyoner, politikacı vs. kim varsa biyografilerini kaleme aldı. Biyografi’yi kronoloji’nin kaba tasniflerine boğdurmayıp hakikate en yakın tarafı ile- rûhî – ele aldı. Zvayg’ın bu özelliği ayrı bir bahis olmak üzere bu eser, bahsettiğimiz husus açısından mühim; çünkü Casanova, Stendhal ve Tolstoy’un ortak özellikleri, üçünün de içe doğru derinleştikçe dışa doğru açılmaları, dış dünyayı içlerine yönelerek tasvir etmeleri ve “kendileri ile uğraşmaları”…
Zvayg, eserinin önsözünde bu mevzuyu “kendi kendisiyle uğraşan bu ‘içe dönük’ sanatçı tipinin ve onun temel sanat biçimi olan otobiyografiyi ışığa çıkarmak” diyerek ne yapmaya çalıştığını; biyografileri rûhî açıdan ele alarak “otobiyografi” hâline getirmek gayesini anlatır.
Casanova
Ömrü boyunca kadınların peşinde koşan Kazanova, Zvayg’ın gözünde acınacak bir muhteristir; tutkularının kölesi bir muhteris. Bütün hayatı tutkusunun peşinde geçen Kazanova’nın yaşlılığı ve yedi yılda kaleme aldığı 10 cildi aşkın eseri “Hayatımın Hikâyesi”ni ele aldığı yerler gerçekten alâka çekicidir. Kitabının önsözüne “Yalnızca cesaret sahibi olmak yeter” yazan Kazanova’nın Don Juan’a nisbetle masum olduğunu savunan Zvayg, onun inişli-çıkışlı ruh hâllerini psikolojik tahliller eşliğinde anlatır.
Stendhal
Gerçek ismi Henri Boyle olan Stendal’in hayatını onun kendisini nasıl gizlediğine hayret ederek ve kimi yerde küçümseyerek anlatan Zvayg, bu bölümde nerede ise bir kanun kaçağını kovalayan polis müfettişi edasını takınır. Gerçi onu bu duruma sürükleyen Stendal’in esrarengiz ve karışık hayatıdır.
Stendal’in en büyük marifetinin “kendini gözlemlemek” olduğunu savunur. Bütün romanlarındaki iç dünyalarda kendi iç dünyasını gözlemlediğini ve onu asıl mutlu edenin bu olduğunu söyler.
Niçe’nin hayranlık beslediği Balzak ve Dostoyevski’ye ilham veren Stendal’in ruh dünyasını çözmeye çalışır bu bölümde Zvayg.
Tolstoy
Tolstoy’un hiç bilmediğimiz yönlerini, Zvayg’ın titiz araştırmaları ve kuvvetli tahlilleriyle öğreniyoruz. Disiplin ve teferruatçılık… Savaş ve Barış’ı yazarken bir ufacık not için günlerce yol giden, belki de işine yaramayacak bir belgeyi aramak için aylarca didinen, sayılamayacak kadar çok envanteri toplayan Tolstoy’un ne derece teferruata düşkün olduğunu Zvayg’ın tahlilleri esnasında öğreniyoruz.
Zvayg Tolstoy’un aslında bir “şair” olduğunu söyler. “Gerçeğin ressamı” olarak nitelenen Tolstoy’un her eserindeki kahramanda kendini nasıl aradığını Zvayg’ın tasvirleri içinde görüyoruz.
*
“Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar” Zvayg’ın diğer eserleri gibi okunmayı ve kütüphanelerimizdeki nadide yerleri hak ediyor.
Fatih Turplu, Baran Dergisi Sayı 299, 2012
Zaman zaman Zweig'ın ağdalı dilinden yorulduğumu hissetsem de keyifle okudum.
Karton Cilt, 430 sayfa
2014 tarihinde, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlandı