Gökyüzünde parlayan yepyeni bir yıldız, İsanın yıldızı ve bu yıldızın peşine düşüp Bebek İsaya tapınmak üzere Kudüse, oradan da Beytleheme giden üç Müneccim Kral: Bir Hıristiyanlık efsanesi. Yalnızca Mattaya göre İncilde kısaca sözü edilen bu olayı Michel Tournier o güçlü imgelemiyle yarı gerçek/yarı efsaneye dayalı ilginç bir romana dönüştürmüş. Yazarın bilge krallarının her birinin ayrı kırgınlığı, acısı var. Fenikeli sarışın kölesi Biltine duyduğu umutsuz aşkla zenciliğinden nefret eden Meroe Kralı Gaspar; heykellere ve resme olan tutkusu din adamlarınca lanetlenen en bilge Nippur Kralı Baltazar; krallığı despot amcası tarafından elinden alınan Palmira Prensi Melkon. Hepsi de bir arayış içindedir; birtakım sorulara yanıt ararlar. Gaspar, gerçek aşkı ve zenci-beyaz kültürünü sorgulayarak mutluluğu bulmaya çalışıyor; Nippur, Kutsal Kitapın Ve Tanrı insanı kendi suretinde yarattı sözünden yola çıkarak, imgeyle benzerliğin yeniden kavuşmasını, suretin affedilmesini istiyor; Melkon, geride bıraktığından farklı yeni bir krallık kurmayı ve uğradığı kaybın yarattığı burukluktan kurtulmayı umuyor. Kudüste evlat katili, kan dökücü kral Büyük Herodesin huzuruna çıkarlar; onun iktidara ve insanlığa ilişkin görüşleri ve itiraflarında her biri kendinden bir parça bulur: Sanata, aşka, politikaya dair... Ve tüm yaşamını pastalara, şekerlemelere adamış, latilokumun gizini bulmak üzere İlahi Şekercinin peşinde yollara düşen, türlü serüvenler yaşayan dördüncü bilge Mangalor Prensi Taor.İncilin yalnızca birkaç satırında yer alan Müneccim Krallar, Batının resim sanatını derinden etkilemiş ve Müneccimlerin Tapınması adını taşıyan birçok resim ve mozaik yapılmıştır. Leonardo da Vinci, Botticelli, Rubens, Gentile da Fabriano gibi ünlü ressamların tablolarının yanı sıra Kariye Müzesinde de Müneccimlerin Tapınması adlı bir mozaik bulunmaktadır.Aynı konu Michel Tourniernin kaleminde yeniden hayat buluyor. Ve okuru aşk, sanat, kültür, insanlık üzerine bir daha düşünmeye teşvik ediyor.
Gökyüzünde parlayan yepyeni bir yıldız, İsanın yıldızı ve bu yıldızın peşine düşüp Bebek İsaya tapınmak üzere Kudüse, oradan da Beytleheme giden üç Müneccim Kral: Bir Hıristiyanlık efsanesi. Yalnızca Mattaya göre İncilde kısaca sözü edilen bu olayı Michel Tournier o güçlü imgelemiyle yarı gerçek/yarı efsaneye dayalı ilginç bir romana dönüştürmüş. Yazarın bilge krallarının her birinin ayrı kırgınlığı, acısı var. Fenikeli sarışın kölesi Biltine duyduğu umutsuz aşkla zenciliğinden nefret eden Meroe Kralı Gaspar; heykellere ve resme olan tutkusu din adamlarınca lanetlenen en bilge Nippur Kralı Baltazar; krallığı despot amcası tarafından elinden alınan Palmira Prensi Melkon. Hepsi de bir arayış içindedir; birtakım sorulara yanıt ararlar. Gaspar, gerçek aşkı ve zenci-beyaz kültürünü sorgulayarak mutluluğu bulmaya çalışıyor; Nippur, Kutsal Kitapın Ve Tanrı insanı kendi suretinde yarattı sözünden yola çıkarak, imgeyle benzerliğin yeniden kavuşmasını, suretin affedilmesini istiyor; Melkon, geride bıraktığından farklı yeni bir krallık kurmayı ve uğradığı kaybın yarattığı burukluktan kurtulmayı umuyor. Kudüste evlat katili, kan dökücü kral Büyük Herodesin huzuruna çıkarlar; onun iktidara ve insanlığa ilişkin görüşleri ve itiraflarında her biri kendinden bir parça bulur: Sanata, aşka, politikaya dair... Ve tüm yaşamını pastalara, şekerlemelere adamış, latilokumun gizini bulmak üzere İlahi Şekercinin peşinde yollara düşen, türlü serüvenler yaşayan dördüncü bilge Mangalor Prensi Taor.İnci... tümünü göster