İslâmiyetle 9. yüzyılda tanışan Türkler, kendi devlet anlayışlarını İslam dünyasına taşıdı. Böylece devlet ve hukuk kavramlarında, bağımsız sivil otorite ve onun kanun koyucu gücü lehine büyük bir değişiklik ortaya çıktı. Şerîat ile yan yana bir sivil hukuk alanı gelişti. 11. yüzyılda El-Mâverdî ve Ebu Mansur el-Bağdadî başta, büyük fakihler İslâm toplumlarında bu ayrımın gerekliliği üzerine yazdılar, tartıştılar.
Osmanlı Devleti bu geleneğin bir parçasıydı. Yaygın popüler kanının aksine, her devlet gibi başlangıçta belli bir kalıpla kurulmuş, çöküşüne dek de bu kalıba harfiyen uymuş değildi. Halil İnalcık, Osmanlı tarihinin geçmişe uzanan köklerini de göz ardı etmeden, 600 yıl boyunca devlet ve İslamiyet arasındaki değişken ilişkinin bir dökümünü bu kitapta sunuyor.
Kutadgu Bilig’deki devlet anlayışından başlayarak, Uc’larda bir yanda gâzî beylerle, bir yanda dervişlerle başlayan kuruluş öyküsünü anlatıyor. Devlet kurumsallaştıkça Uc’ların, gâzîlerin ve dervişlerin önemlerini kaybedişini, bu arada yeni kurumların ve anlayışların yükselişini gözler önüne seriyor. Fatih Kanûnnamesi’yle örfün hukuk alanına resmen girişinin, ulemanın devlet yapısındaki diğer unsurlardan giderek ayrışmasının uzun zamana yayılmış öyküsünü ayrıntılarıyla sunuyor. 17. yüzyılda Avrupa’daki tasfiyeci akımlarla aynı sıralarda ortaya çıkan selefî Kadızâdelilerin hem toplum hem de devlet ve İslâmiyet üzerindeki etkilerini mercek altına alıyor.
18. yüzyılda başlayan Batılılaşma eksenli modernleşme hareketinin Cumhuriyet’in kuruluşuna dek uzanan seyrini takip ediyor. Osmanlıların kuruluş yıllarından beri süren Hıristiyanlık-İslâm tartışmalarını da bu çerçevede ele alıyor.
Osmanlı Tarihinde İslamiyet ve Devlet kadim bir meseleyi, usta bir Osmanlı tarihçisinin kaleminden okumak isteyenler için.
Halil İnalcık 1916’da İstanbul’da doğdu. Ankara Üniversitesi DTCF’nin ilk öğrencilerinden oldu. Yakınçağ Bölümü’nde doktorasını tamamladıktan sonra, 1942-1972 döneminde aynı fakültede öğretim üyesi oldu. 1972’de Chicago Üniversitesi Tarih Bölümü’ne Osmanlı tarihi konusunda dersler vermek üzere davet edildi. 1993’te Bilkent Üniversitesi’nden davet alıncaya dek Chicago Üniversitesi’nde görevini sürdürdü. Bu yıllar içinde başta Harvard olmak üzere dünyanın belli başlı Amerikan üniversitelerinde Osmanlı tarihi seminerleri düzenledi.
Osmanlı tarihi alanında önde gelen birçok akademisyenin hocası oldu. 1973’teki The Ottoman Empire – The Classical Age (1300-1600) (Osmanlı İmparatorluğu – klasik dönem) kitabından başlayarak uluslararası yayınevlerinde pek çok kitabı yayımlandı. Türkiye, İngiliz, Amerikan, Sırp ve Arnavutluk akademilerine üye seçildi.
Yurtiçinde ve yurtdışında fahri doktora, ödül ve nişanlar aldı. Halen çalışmalarını Bilkent Üniversitesi’nde sürdürmektedir. Arşivini bağışladığı Bilkent Üniversitesi bünyesindeki Halil İnalcık Center for Ottoman Studies (HICOS; Halil İnalcık Osmanlı çalışmaları merkezi) 2008’de açılmıştır.
İslâmiyetle 9. yüzyılda tanışan Türkler, kendi devlet anlayışlarını İslam dünyasına taşıdı. Böylece devlet ve hukuk kavramlarında, bağımsız sivil otorite ve onun kanun koyucu gücü lehine büyük bir değişiklik ortaya çıktı. Şerîat ile yan yana bir sivil hukuk alanı gelişti. 11. yüzyılda El-Mâverdî ve Ebu Mansur el-Bağdadî başta, büyük fakihler İslâm toplumlarında bu ayrımın gerekliliği üzerine yazdılar, tartıştılar.
Osmanlı Devleti bu geleneğin bir parçasıydı. Yaygın popüler kanının aksine, her devlet gibi başlangıçta belli bir kalıpla kurulmuş, çöküşüne dek de bu kalıba harfiyen uymuş değildi. Halil İnalcık, Osmanlı tarihinin geçmişe uzanan köklerini de göz ardı etmeden, 600 yıl boyunca devlet ve İslamiyet arasındaki değişken ilişkinin bir dökümünü bu kitapta sunuyor.
Kutadgu Bilig’deki devlet anlayışından başlayarak, Uc’larda bir yanda gâzî beylerle, bir yanda dervişlerle başlayan kuruluş öyküsünü anlatıyor. Devlet kurumsallaştıkça Uc’ların, gâzîlerin ve dervişlerin önemlerini kaybedişini, bu arada yeni kurumların ve anlayışların yükselişini gözler önüne seriyor. Fatih Kanûnnamesi’yle örfün hukuk alanına resmen girişinin, ulemanın devlet yapısındaki diğer unsurlardan giderek ayrışmasının uzun zamana yayılmış öyküsünü ayrıntılarıyla sunuyor. 17. yüzyılda Avrupa’daki tasfiyeci akımlarla aynı sıralarda ortaya çıkan selefî Kadızâdelilerin hem toplum hem de devlet ve İslâmiyet üzerindeki etkilerini mercek altına alıyor.
18. yüzyılda başlayan Batılılaşma eksenli modernleşme ... tümünü göster
Kitap, eskiden yeniye doğru devletler, hükümdarlar, şahıslar ve olaylar harmanlanarak İslamiyetin devletle olan ilişkisi anlatılıyor. Kitabın her satırı bilgi içeriyor. Güzel bir okumaydı. Kitaptan aldığım en öz bilgi ise şu oldu: Tarikatlar her dönem hükümdarlarla ve bürokratlarla iç içe olmuş. Halkı el içinde tutmak için dönem dönem gerek görülen tarikatlar, şeyler, alimler el altında tutulmuş. Klişe ama tarih de gerçekten tekerrür ediyor demek ki...
Karton Cilt, 256 sayfa
2016 tarihinde, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlandı