Nefretin sevgiye dönüşümü, bir bireyin kendi erken gelişiminde yerine getirmesi en güç olan bu görev, asla tam olarak başarılamaz. Otoritaryen karakterin psikodinamikleri içinde, önceki saldırganlığın bir kısmı soğurulur ve mazoşizme dönüştürülür; öte yandan, bir başka kısım ise, öznenin kendisiyle özdeşleşmediği kimselerde (nihai olarak dış grupta) bir çıkış yolu arayan sadizim olarak ortada kalır. Yahudi sık sık, nefret edilen baba için bir ikame durumuna gelir; çoğu kez, fantezi düzeyinde, öznenin pratik, soğuk, mütehakkim, hatta cinsel rakip olmak gibi, babasında başkaldırdığı özelliklerin tam aynısını üstlenir.Bu [otoritaryen sendrom], araştırmamızın bütününde ortaya çıktığı şekliyle yüksek puanlının genel görüntüsüne en yakın düşen sendromdur. Oedipus kompleksinin sadomazoşistik bir çözülüşünü içeren klasik psikanalitik modeli izleyen bu sendroma, Erich Fromm tarafından sadomazoşistik karakter adı altında işaret edilmiştir. Max Horkheimerın, sosyo-psikolojik kısmını yazdığı kollektif bir çalışmadaki kuramına göre, dışsal toplumsal baskı, itkilerin içsel bastırılışıyla yan yana gitmektedir. Bireyden aldığı kadarını ona asla vermeyen toplumsal denetimin içselleştirilmesine ulaşmak üzere, bireyin otoriteye ve onun psikolojik aracısı olan üstbenliğe ilişkin tutumu irrasyonel bir görünüm alır. Özne ancak, itaat ve boyun eğmeden haz alarak, kendi toplumsal uyumuna ulaşır.Theodor W. Adorno, (1903-1969). Felsefe öğrenimi gördü, ayrıca sosyoloji, psikoloji ve müzikle ilgili çalışmalar da yaptı.Max Horkheimer yöneticiliğindeki Frankfurt Okulu diye bilinen Toplumsal Araştırma Enstitüsüne katıldı. Nazizmden kaçan Enstitünün 1934te merkezini Zürihe taşımasının ardından Adorno da İngiltereye yerleşti. 1938 yılında Amerikaya gelerek, merkezi artık New York olan Enstitüye katıldı. 1953te Adorno, ABDden ayrılıp Enstütüde görev almak üzere Frankfurta döndü. 1959da Horkheimerın emekliliğinin ardından Enstütünün yöneticiliğini devraldı. Otoritaryen Kişilik Üstüne; Niteliksel İdeoloji İncelemeleri, Toplumsal Araştırmalar Enstitüsünün ABDde başka bilimcilerle birlikte gerçekleştirdiği Önyargı Üstüne Çalışmalar (Studies in Prejudice) genel başlığıyla beş cilt halinde yayınlanan araştırmanın üçüncü cildini oluşturan Otoritaryen Kişilik (The Authoritarian Personality) adlı kitaba T. W. Adornonun katkısını içermektedir.Yayına hazırlayan: Özgür KalyoncuKapak tasarımı: Erkan MazıcıoğluDüzelti: Sidal TiryakioğluKapak baskısı: Uniprintİç baskı: Kitap MatbaacılıkCilt: Fatih Mücellit
Nefretin sevgiye dönüşümü, bir bireyin kendi erken gelişiminde yerine getirmesi en güç olan bu görev, asla tam olarak başarılamaz. Otoritaryen karakterin psikodinamikleri içinde, önceki saldırganlığın bir kısmı soğurulur ve mazoşizme dönüştürülür; öte yandan, bir başka kısım ise, öznenin kendisiyle özdeşleşmediği kimselerde (nihai olarak dış grupta) bir çıkış yolu arayan sadizim olarak ortada kalır. Yahudi sık sık, nefret edilen baba için bir ikame durumuna gelir; çoğu kez, fantezi düzeyinde, öznenin pratik, soğuk, mütehakkim, hatta cinsel rakip olmak gibi, babasında başkaldırdığı özelliklerin tam aynısını üstlenir.Bu [otoritaryen sendrom], araştırmamızın bütününde ortaya çıktığı şekliyle yüksek puanlının genel görüntüsüne en yakın düşen sendromdur. Oedipus kompleksinin sadomazoşistik bir çözülüşünü içeren klasik psikanalitik modeli izleyen bu sendroma, Erich Fromm tarafından sadomazoşistik karakter adı altında işaret edilmiştir. Max Horkheimerın, sosyo-psikolojik kısmını yazdığı kollektif bir çalışmadaki kuramına göre, dışsal toplumsal baskı, itkilerin içsel bastırılışıyla yan yana gitmektedir. Bireyden aldığı kadarını ona asla vermeyen toplumsal denetimin içselleştirilmesine ulaşmak üzere, bireyin otoriteye ve onun psikolojik aracısı olan üstbenliğe ilişkin tutumu irrasyonel bir görünüm alır. Özne ancak, itaat ve boyun eğmeden haz alarak, kendi toplumsal uyumuna ulaşır.Theodor W. Adorno, (1903-1969). Felsefe öğrenimi gördü, ayrıca sosyoloji, psikoloji ve müzikle ilgili çalı... tümünü göster
335 sayfa