Otranto Şatosu, gotik romanın edebiyat tarihinde kabul görmüş ilk örneğidir. Gotik bir mimari ile birleşmiş labirentlerin ve klostrofobik odaların oluşturduğu bütün, Horace Walpoleün gotik korku dünyasının temel kurucu öğesini oluşturur. Bu mekân, türde, genellikle bir şato, bir manastır, bir kadınlar manastırı ya da harabelerin içindeki bir zindan olarak karşımıza çıkar. Bu mimari mekân gotik romanın psikolojik entrikalarının geçtiği yer olarak, onların ayrılmaz parçasını oluşturur; akıl dışı, denetlenemez olan, fiziküstü ya da doğaüstü dediğimiz dünyadan gelip bu tekinsiz mekânlarda sadece roman kahramanlarını değil okuru da korkutur.Otranto Şatosu: Korkunun labirentinde...
Otranto Şatosu, gotik romanın edebiyat tarihinde kabul görmüş ilk örneğidir. Gotik bir mimari ile birleşmiş labirentlerin ve klostrofobik odaların oluşturduğu bütün, Horace Walpoleün gotik korku dünyasının temel kurucu öğesini oluşturur. Bu mekân, türde, genellikle bir şato, bir manastır, bir kadınlar manastırı ya da harabelerin içindeki bir zindan olarak karşımıza çıkar. Bu mimari mekân gotik romanın psikolojik entrikalarının geçtiği yer olarak, onların ayrılmaz parçasını oluşturur; akıl dışı, denetlenemez olan, fiziküstü ya da doğaüstü dediğimiz dünyadan gelip bu tekinsiz mekânlarda sadece roman kahramanlarını değil okuru da korkutur.Otranto Şatosu: Korkunun labirentinde...
Otranto Şatosu, “gotik romanın” edebiyat tarihinde kabul görmüş ilk örneğidir Gotik bir mimari ile birleşmiş labirentlerin ve klostrofobik odaların oluşturduğu bütün, Horace Walpole’ün gotik korku dünyasının temel kurucu öğesini oluşturur
İngiliz aristokrat yazar Horace Walpole ( 1717 - 1797 ) Gotik edebiyatının öncüsü sayılır.
Roman 128 Sh bunun 33 Sh üç değişik önsözden oluşuyor. Zaten bu kadar kısa olmasaydı asla bitiremezdim çok sıkıldım okurken.
Yazılan ilk gotik roman olması bakımından okunabilir. Ben bir tiyatro piyesi okuyormuşum gibi hissettim. Kitap akıcı fakat beklediğim gibi değildi.
Yazılan ilk gotik roman olması bakımından okunabilir. Ben bir tiyatro piyesi okuyormuşum gibi hissettim. Kitap akıcı fakat beklediğim gibi değildi.
Gotik Edebiyat'a Giriş-1 dersinde okutulabilecek bir kitaptı. Türünün ilk temsilcilerinden biri olduğunu duyunca fazla bir beklentiyle okumadım. Günümüz gözüyle bakıldığında öyle çarpıcı bir hikayesi yoktu, tiyatral bir havası vardı. Açıkçası önsözü kitabın kendisinden daha çok hoşuma gitti. Gotik edebiyata dair, Walpole'un bir ev alıp gotik tarzda döşemesi ve önce kendi, sonra başkalarının kitaplarını da bu evin yanında kendisinin basmasına dair filan, ilginç bilgiler vardı önsözde.
Otranto Şatosu ilgi çekici bir şekilde başlamıştı aslında ama okudukça huzur bozucu şekilde ilerlediğine karar verdim.
Karakterler ve anlatım eksik, biraz da amatörce ele alınmış gibi geldi bana. Tabi kitabın 1700'lü yıllarda, türünün ilk örneği olarak yazıldığını unutmamak lazım.
https://herkitapayribirdunyadir.blogspot.com.tr/2016/09/otranto-satosu-horace-walpole.html
Bu eseriyle gotik türü edebiyata taşıyan ilk yazar olan Walpole, gördüğü düşün etkisiyle özellikle mekan tasvirinde gotik mimariyi bir hayli vurgulamış. Romantizmden türeyip gelişen bir edebi tür olan gotik, bu ilk örnekte romantizme fazlasıyla bağlı. Kurgunun basitliği ve karakterlerin derinliğe sahip olmaması kitabın eksileri. Mistik öğeler ise türün hakkını verir cinsten. Ayrıca yazıldığı çağa göre dini otoriteye başkaldırı ve evliliği sorgulama gibi Aydınlanma Çağı’na ait izler de göze çarpıyor.
Kısa bir kitap olmakla birlikte anlatımı daha çok tiyatro oyunu havasındaydı. Bu şekilde ilerlemek oldukça keyifliydi. Keşfedip listeme ekleme nedenim başka olsa bile pişman olmadım. Okunur.
"Ama heyhat! Efendim, kan nedir ki? Asalet nedir ki? Hepimiz aşağılık sürüngenleriz, zavallı günahkar yaratıklarız. Bizi çıktığımız ve geri döneceğimiz topraktan ayırabilecek tek şey Tanrı'ya hürmettir."
https://illekitap.blogspot.com/2019/04/horace-walpole-otranto-satosu.html
Bundan sonra aldığım bir kararla her ay bir klasik okumaya gayret edeceğim. Böylece tamamlamak istediğim klasikleri okumayı tamamlamış olurum diye düşünüyorum. Ama tabi bazı aylar bu bir sayısı artabilir en az bir diyelim :)
İstagram'da sayfamız var biliyorsunuz ki, orada bazen toplanıp bir türü, bir yazar ya da bir kitabı okuyalım diyoruz. Bu ay ki klasiğimin Otranto Şatosu olmasının sebebi de korkuyoruz ama okuyoruz diye oluşturduğumuz bir grupla korku türünü okuyoruz her ay ve nisan ayı içinde klasik korku türünü seçtik ama tabi ki Otranto Şatosu benim için korkuydu diyemem.
Otranto Şatosu kitabı kendi mevkisinden vazgeçemeyen, varis derdine düşmüş Otranto Prensi Manfredi'nin oğlunun ölümünden sonra nasıl yoldan çıktığı, şatonun nasıl lanetlendiği anlatılırken geçmişte yaşanan haksızlıklarında ortaya dökülmesini gotik bir şekilde anlatıyor. Tabi bu anlatım benim için çok da korkutucu olmasa da kitabın içeriğinde hayaletler, hortlaklar, lanetler ve bir takım doğaüstü olayların olduğu da bir gerçekti.
Manfredi'nin kendi karamsarlığı, yalnızlığı ve kendi içinde yaşadığı psikolojik buhranı anlatırken ailesine ve çevresindeki insanlara karşı tutumunu da anlatıyor.
Kısaca konusuna değinmek gerekirse, Prens Manfredi sırf soyu sürsün diye düğün günü ölen oğlunun karısı Prenses Isabella'ya göz koyuyor. Kendi karısından boşanıp Isabella'yı kendine eş olarak almak istiyor zaten doğa üstü olayların döngüsü ve hortlakların kendini göstermesi de bu karardan sonra ortaya çıkıyor.
Benim için oldukça ilginç bir deneyimdi bu kitabı okumak. Korktum mu hayır korkmadım ancak şunu da söylemeliyim ki zaman zaman okurken sıkıldım ve elimden bırakmakla bırakmamak arasında gidip geldiğim sırada kitabı bitirmiş bulundum.
Büyük bir sabırla okunması gereken bir hikaye diyebilirim.
Otranto Şatosu, gotik, klasik korku türünde yer alsa da ilk Gotik Edebiyatı eserlerinden biri olarak da geçmektedir.
Karton Cilt, 128 sayfa
2002 tarihinde, altıkırkbeş yayınları tarafından yayınlandı