Olgunluk çağının güç odakları ve yüzlerce yıllık bir uygarlık tarihinin düğümleri, 7nin yazarını sürekli meşgul eden temalar üzerinden çözünüyor. Gizli örgütlerin, iktidar ilişkilerinin ve görünürdeki evrenin denklemleri belki yeniden kurulmak üzere üç koldan ilerleyen benzersiz bir anlatıyla çözülüyor - büyük soru işaretlerini olduğu gibi bırakarak: yoksa her şey bir oyun muydu?Oyun İmparatorluğu, ikinci binyılın son dystopiasını ve Cem Akaşın dev yap-bozunun parçalanmış son parçası. TADIMLIKOnun Düşkapanı.Morötesi bir karanlık. Kendi cisminden koparılmanın yalnızlığı; ürküntü. Bir karabasan: geç kaldığı halde koşamamak; canını kurtarmak için bile olsa ağzını açıp ses çıkaramamak; kapalı durmakta direnen göz kapaklarına söz geçirememek. Nerede olduğunu bilememek; dahası, olduğunu doğrulayacak her türlü dış dayanaktan yoksun olmak. Düşe dönmek, çaresizce.O, gezegeniyle Bağlantısı kopan ilk ruh değil, ola ki sonuncusu da değil. Diğerlerinden farkı, bitip bitmeyeceği belli olmayan bir sonsuzluğun sonunu beklemeye mahkum olmayı reddetmesi. Bastırılamaz bir olma ve eyleme tutkusu - Dünyaya başka türlü bir ruh yaraşır mıydı? Kopan Bağlantı onu bilincin evreninden dışlamışsa, bilinçdışının, morötesinin evrenine uyum sağlamak da mı yok? Düşe dönmek - çare sizce bu olamaz mı?Düşünde önce kendi ellerine bakmayı öğreniyor O - düşünce gücüyle bir bilyeyi yerinden oynatmaya çalışan aceminin zorlandığı kadar zorlanıyor bunda. İstenci kullanmak bir sanatmış, peki. Ellerine bakmak diyip geçmemeli - her parmağı, her tırnağı, eklemi, bükümü, tek tek ve birlikte görebilmek gerek, hakkıyla bakmış olmak için. Sonra hareket ettirmeye geliyor sıra - avucunu açıp kapamak, parmaklarına egzersizler yaptırmak, bilek hareketlerini kusursuzlaştırmak, iki eli birlikte oynatmak, ellerini kavuşturmak.Sonra aynı işlemi bütün bedenine uyguluyor O. Bu daha zor kuşkusuz, çünkü hem içeriden, hem de dışarıdan görebilmesi gerekiyor kendini, ikinci bir kişi gibi. Bedenini hareket ettirmek, hareketi izlemek - bu iki bakışın getirdiği iki farklı algı bazen aynı anda, bazen hızlı bir dönüşümle yankılanıyor beyninde.Konuşabilmek, önce düşünebilmeyi, sözcükleri hayal etmeyi, söylemeden, söylenmeden duymayı gerektiriyor.Bebekler nasıl yapıyor bütün bunları. Gargantua azmidir istenen.
Olgunluk çağının güç odakları ve yüzlerce yıllık bir uygarlık tarihinin düğümleri, 7nin yazarını sürekli meşgul eden temalar üzerinden çözünüyor. Gizli örgütlerin, iktidar ilişkilerinin ve görünürdeki evrenin denklemleri belki yeniden kurulmak üzere üç koldan ilerleyen benzersiz bir anlatıyla çözülüyor - büyük soru işaretlerini olduğu gibi bırakarak: yoksa her şey bir oyun muydu?Oyun İmparatorluğu, ikinci binyılın son dystopiasını ve Cem Akaşın dev yap-bozunun parçalanmış son parçası. TADIMLIKOnun Düşkapanı.Morötesi bir karanlık. Kendi cisminden koparılmanın yalnızlığı; ürküntü. Bir karabasan: geç kaldığı halde koşamamak; canını kurtarmak için bile olsa ağzını açıp ses çıkaramamak; kapalı durmakta direnen göz kapaklarına söz geçirememek. Nerede olduğunu bilememek; dahası, olduğunu doğrulayacak her türlü dış dayanaktan yoksun olmak. Düşe dönmek, çaresizce.O, gezegeniyle Bağlantısı kopan ilk ruh değil, ola ki sonuncusu da değil. Diğerlerinden farkı, bitip bitmeyeceği belli olmayan bir sonsuzluğun sonunu beklemeye mahkum olmayı reddetmesi. Bastırılamaz bir olma ve eyleme tutkusu - Dünyaya başka türlü bir ruh yaraşır mıydı? Kopan Bağlantı onu bilincin evreninden dışlamışsa, bilinçdışının, morötesinin evrenine uyum sağlamak da mı yok? Düşe dönmek - çare sizce bu olamaz mı?Düşünde önce kendi ellerine bakmayı öğreniyor O - düşünce gücüyle bir bilyeyi yerinden oynatmaya çalışan aceminin zorlandığı kadar zorlanıyor bunda. İstenci kullanmak bir sanatmış, peki. Ellerine bakmak diyip... tümünü göster
Bir üçlemenin son kitabıydı. Olgunluk Çağı Üçlemesi bir distopya, edebiyatımızın en önemli bilimkurgu çalışmalarından biri bence. Dünya üzerinden ilerleyen bir evren savaşı. Bu savaşa Zürafaları Lekeleme Komitesi de karışıyor, Beyaz Mantolu Adam da. Baskısı olmadığı için, eğer bir sahafta filan karşılaşırsanız okumanızı tavsiye ederim.
156 sayfa