Define Adasının ve Dr. Jekyll ve Mr. Hydeın yazarı Robert Louis Stevenson, kırk dört yıllık ömrünün son beş yılını Güney Denizlerindeki Batı Samoa Adalarında geçirdi. Orda ona Tusitala dediler: Hikayeci. İşte, Alberto Manguel, Türkçedeki ilk kurmacasında Stevensonın son günlerini ve ölümünü yeniden kuruyor. Sanat ve yaşam üzerine düşünen bir roman... TADIMLIKPalmiyelerin altında hiç kimse cezalandırılmadan dolaşamaz.Goethe, Die Wahlverwandtschaften Robert Louis Stevenson tam güneş batarken evden çıkıp sahile giden uzun patikada yürümeye başladı. Verandadan bakıldığında iki yüz metre aşağıdaki deniz, ağaçların arkasında gizlenmiş, ormanla kaplı iki vadinin uçlarının arasını dolduruyordu; berrak karanlık çökmeden önce güneşin son ışınlarının tadını çıkarabilmek için en uygun gözlem noktası, sivrisineklere ve kum sineklerine rağmen (dedi kendi kendine, cesurca) mangrov köklerinin arasıydı. Oradaki figürü hemen görmedi, çünkü gölgelerin arasında çömelmiş başka bir gölge gibiydi, ama sonra döndü ve bir an için, Stevensonı izliyormuş gibi göründü. Adam Stevensonınkine benzeyen geniş siperli bir şapka takmıştı ve her ne kadar beyaz tenli olduğu belliyse de, yüz hatları çıkarılamıyordu.Öyle hızlı batıyor ki, suyun alevleri söndürdüğünü sanırsınız, dedi Stevenson, sessizliği bozmak için.Evet, doğru, diye ayağa kalkmadan yanıtladı adam; Stevenson bu seste, Edinburghnın iyi mahallelerinde ne yazık ki ölmekte olan güçlü bir İskoç aksanı duydu sevinçle. Tanıştığımızı sanmıyorum, dedi Stevenson, elini uzatıp yabancıya doğru yürürken. Apianın beyaz nüfusu büyük değildi ve Samoanın en ünlü kişisi olan Stevenson herkesle tanıştırılmıştı. Baker, dedi adam. Ben sizin kim olduğunuzu biliyorum tabii. Ne zamandan beri adadan adaya dolaştığımı bir Tanrı bilir, ama adınız Tongaya kadar ulaşmış durumda. Bazen kendi davamı güçlendirmek için sizinle kan bağım olduğunu iddia ediyorum.Nedir davanız?Doğru Yol davası, bütün iyi insanların davası. Resmi görevim, Tanrının unuttuğu bu okyanus köşesinde bir tür misyonerlik işleri sayımı çıkarmak. Böyle şeylere dikkat ederiz. Edinburgh Misyonerlik Cemiyeti olarak.Stevenson köklerden birine oturdu ve gökyüzüne baktı. Yıldızlar çıkmıştı, deniz beyazdı.Ne zaman ayrıldınız Edinburghdan? diye sordu.Anımsayamayacağım kadar uzun bir zaman önce, dedi adam. Şehir benim için çok uzakta şimdi, neredeyse yok gibi.Benim içinse tersi geçerli, dedi Stevenson. Aradaki uzaklık, oradayken olmadığım kadar orada kılıyor beni. Uykuya dalarken soğuk ve nemli havasını burun deliklerimde hissediyorum, uyandığımdaysa baca dumanları gözlerime doluyor.Ruhu çelik gibi yapmak için iyi bir iklim bence. Burada sıcaklık kasları gevşetiyor, günahın çiçekler gibi çamurdan fışkırmasına yol açıyor. Yerden bir avuç kum alıp parmaklarının arasından süzülmesini izledi. Peki Samoada ne kadar kalmayı düşünüyorsunuz? diye sordu Stevenson, meraktan çok adamın sesini yeniden duymak istediğinden.İşim bitene kadar, dedi adam.Gecenin ilerleyen saatlerinde Vailimadaki evin büyük salonunda akşam yemeği hazırlanırken Stevenson karısına bu karşılaşmadan söz etti, dünyada başıboş gezen İskoç sayısının gereğinden fazla olduğunu söyledi karısı da. Bunun soyu soğukkanlı, dedi Stevenson neredeyse kendi kendine, sonra da atalarının bu deyimle tam olarak neyi kastettiğini merak etti.
Define Adasının ve Dr. Jekyll ve Mr. Hydeın yazarı Robert Louis Stevenson, kırk dört yıllık ömrünün son beş yılını Güney Denizlerindeki Batı Samoa Adalarında geçirdi. Orda ona Tusitala dediler: Hikayeci. İşte, Alberto Manguel, Türkçedeki ilk kurmacasında Stevensonın son günlerini ve ölümünü yeniden kuruyor. Sanat ve yaşam üzerine düşünen bir roman... TADIMLIKPalmiyelerin altında hiç kimse cezalandırılmadan dolaşamaz.Goethe, Die Wahlverwandtschaften Robert Louis Stevenson tam güneş batarken evden çıkıp sahile giden uzun patikada yürümeye başladı. Verandadan bakıldığında iki yüz metre aşağıdaki deniz, ağaçların arkasında gizlenmiş, ormanla kaplı iki vadinin uçlarının arasını dolduruyordu; berrak karanlık çökmeden önce güneşin son ışınlarının tadını çıkarabilmek için en uygun gözlem noktası, sivrisineklere ve kum sineklerine rağmen (dedi kendi kendine, cesurca) mangrov köklerinin arasıydı. Oradaki figürü hemen görmedi, çünkü gölgelerin arasında çömelmiş başka bir gölge gibiydi, ama sonra döndü ve bir an için, Stevensonı izliyormuş gibi göründü. Adam Stevensonınkine benzeyen geniş siperli bir şapka takmıştı ve her ne kadar beyaz tenli olduğu belliyse de, yüz hatları çıkarılamıyordu.Öyle hızlı batıyor ki, suyun alevleri söndürdüğünü sanırsınız, dedi Stevenson, sessizliği bozmak için.Evet, doğru, diye ayağa kalkmadan yanıtladı adam; Stevenson bu seste, Edinburghnın iyi mahallelerinde ne yazık ki ölmekte olan güçlü bir İskoç aksanı duydu sevinçle. Tanıştığımızı sanmıyorum, dedi ... tümünü göster
Çok kısa bir roman. Aslında bana bir hikaye gibi geldi. Kitabn üstünde roman yazıyor diye ona roman demek bana komik geldi. Konuyu çok dağıtmadan hemen girmiş yazar. Yaşıtı dahi olmayan bir kızı görmesiyle başlıyor ve arzu duyuyor. Sonrasında adaya uğrayan bir kişinin yazarı izlemesiyle devam ediyor. İşlenen cinayetin kimin işlediği belli değil. Osa suçlanan yazar. Yazar ise olayı duyunca şaşkınlık içersinde ama onun şüphe duyduğu kişi adaya uğrayan misyoner. Peki misyoner kim?
47 sayfa