Sahnede Ölüm

"Altı yıl önce o gün, yatağın kenarındaki varlığını hissedince nasıl uyandığımı asla unutamam. Beni uyandıran, yatağın kenarına oturman değildi. Yakınlığındı, bakışındı ve o çok hafif, belli belirsiz sabun ve parfüm kokusuydu. Kısacık bir an yanıma gelmek istediğini sandım ve kollarımı sana doğru uzatmaya hazırlandım. Ama sonra şafak vaktinin solgun ışığında üzerinde yol kıyafeti olduğunu gördüm... Ellerin kucağında dimdik oturuyordun. Bu duruşunda insanı korkutan bir kesinlik vardı, bakışlarındaki kararlılık hiçbir itiraza yer bırakmıyordu. "Adieu" demekle yetindin. Yumruk yemiş gibi kendimi tekrar yastığa bıraktım. Gözyaşlarımı gördüğünde kararlılığın bir an sarsılmış gibi geldi bana, iradene yeniden kavuşmak için gözlerini kapadın. Gözlerini açmadan ansızın üzerime eğildin, alnımdan öptün."

Lizbona Gece Treninin yazarından insan ilişkilerinin bilinmezliğine dair derinlikli, çok katmanlı bir roman. Tanınmış bir piyano akortçusunun ikiz çocukları olan Patrice ile Patriciayı, taşıyamayacakları kadar ağır bir sır birbirine bağlamaktadır. Birbirleriyle görüşmedikleri altı yıldan sonra ailede yaşanan korkunç bir olay onları zorunlu olarak yeniden bir araya getirir. Bu olayla birlikte kendileriyle ilgili başka sırlar da peş peşe açığa çıkacak, yolları altı yıl önce ayrılan iki kardeş anneleriyle babalarını ne kadar az tanıdıklarını anlayacaklardır.
(Tanıtım Bülteninden)

"Altı yıl önce o gün, yatağın kenarındaki varlığını hissedince nasıl uyandığımı asla unutamam. Beni uyandıran, yatağın kenarına oturman değildi. Yakınlığındı, bakışındı ve o çok hafif, belli belirsiz sabun ve parfüm kokusuydu. Kısacık bir an yanıma gelmek istediğini sandım ve kollarımı sana doğru uzatmaya hazırlandım. Ama sonra şafak vaktinin solgun ışığında üzerinde yol kıyafeti olduğunu gördüm... Ellerin kucağında dimdik oturuyordun. Bu duruşunda insanı korkutan bir kesinlik vardı, bakışlarındaki kararlılık hiçbir itiraza yer bırakmıyordu. "Adieu" demekle yetindin. Yumruk yemiş gibi kendimi tekrar yastığa bıraktım. Gözyaşlarımı gördüğünde kararlılığın bir an sarsılmış gibi geldi bana, iradene yeniden kavuşmak için gözlerini kapadın. Gözlerini açmadan ansızın üzerime eğildin, alnımdan öptün."

Lizbona Gece Treninin yazarından insan ilişkilerinin bilinmezliğine dair derinlikli, çok katmanlı bir roman. Tanınmış bir piyano akortçusunun ikiz çocukları olan Patrice ile Patriciayı, taşıyamayacakları kadar ağır bir sır birbirine bağlamaktadır. Birbirleriyle görüşmedikleri altı yıldan sonra ailede yaşanan korkunç bir olay onları zorunlu olarak yeniden bir araya getirir. Bu olayla birlikte kendileriyle ilgili başka sırlar da peş peşe açığa çıkacak, yolları altı yıl önce ayrılan iki kardeş anneleriyle babalarını ne kadar az tanıdıklarını anlayacaklardır.
(Tanıtım Bülteninden)


Değerlendirmeler

değerlendirme
4 puan

http://mabelard.blogspot.com.tr/2014/04/sahnede-olum.html

Geçtiğimiz hafta içinde Ankara'da İmge Kitabevi'nden aldığım kitapları okumayı bitirdim. Söz konusu kitaplardan ikisini Pascal Mercier'in "Lizbon'a Gece Treni" ve "Sahnede Ölüm"ü peşpeşe okudum. Çünkü Mercier'in ilk kitabı beni müthiş etkilemişti. Bu sebeple "Sahnede Ölüm"ün sayfalarını büyük bir iştahla açtım. Biraz ilerledikten sonra kitabın tanıtımında sözü edilen, iki kardeş arasındaki sır açığa çıktı. İyi bir kitap okuru olarak uğradığım düş kırıklığını anlatacak kelime bulamıyorum. Tamam, herkes her kitabı beğenmek zorunda değil. Her okurun algıları farklı, dünyaya bakışı, inançları, ön planda tuttuğu olmazsa olmaz saydığı değerleri farklı. Neyse, dedim. Başladık bir kere bitirelim bari. Zaten benim bugüne değin elime alıp bitirmeden bıraktığım kitap sayısı çok nadirdir. Örneğin Orhan Pamuk'un "Kar" isimli kitabını irrasyonel bulup okumayı bırakmıştım. Kurguya ve roman kahramanlarının yapmacıklığına ısınamamıştım bir türlü. Kitaplığımda öylece duruyor. Kim bilir belki bir gün bıraktığım yerden tekrar okurum.

10 yıl, 6 ay
1 puan

son zamanlarda okumaya çalıştığım en berbat kitap. direk çöpe gitti. kağıtlara yazık.

9 puan

Bir olayın farklı gözlerle okuyuculara aktarılmasını hep sevmişimdir.

7 puan

Edebi hazzı yüksek olmakla beraber konuları gereksiz yere uzatması ve kitabın geneline boğucu depresif bir hava hakim olması yüzünden daha yüksek bir puan alamadı; yoksa bu yazarın üslubunu Lizbon'a Gece Treni'nden beri severim. Ancak bu romanda anlatılan öyküyü "first world problems" tadında buldum: Ergenliği gereksiz yere uzatmış depresif ikiz kardeşler, ve onların hayatı kendilerine sudan sebeplerle zindan etmekte onlardan daha beter olan ana-babaları. Türkiye'den bakınca karakterler ziyadesiyle aptal görünüyorlar, o yüzden hikayeye girmek kolay olmuyor...


Baskı Bilgileri

Ciltsiz, 472 sayfa
2013 tarihinde, Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayınlandı


Dil
Türkiye Türkçesi

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

tuett
1 kişi

Okumuşlar

hizlimuzik guli okursever-nejla Nihan ela
10 kişi

Okumak İsteyenler

Black rosee esirma beyzaaa Hayalperest Siznediyor
7 kişi

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski