Ares, ovaya hakim bir tepenin üzerinde yerini almıştı. Pırıl pırıl bir savaş arabasının üzerine binmişti. Arabaya koşulu olan atların ağızlarından ve burunlarından alevler fışkırıyordu. Tanrının üzerinde korkunç Gorgo başı olan tunç bir zırh, şakaklarını ve burnunu örten bir miğfer, uzun bir mızrak ve belinde sallanan kılıç, ona gerçekte olduğundan da heybetli bir hava veriyordu.Savaş tanrısının yanında yardımcılarından oluşan kalabalık bir grup vardı. Korku anlamına gelen Phobos ile dehşet anlamına gelen Daimos, ellerindeki keskin orakları yavaşça sallıyorlardı. Üzerlerindeki cüppelerin kukuletaları nedeniyle yüz hatları seçilmiyordu; ancak bir iskeletinkini andıran kemikli elleri onların ne türden yaratıklar olduğunu en açık şekliyle ortaya koyuyordu... Ares, vaktin geldiğine kanaat getirince belindeki kılıcı çekti, havaya kaldırdı ve korkunç bir nara attı.
Ares, ovaya hakim bir tepenin üzerinde yerini almıştı. Pırıl pırıl bir savaş arabasının üzerine binmişti. Arabaya koşulu olan atların ağızlarından ve burunlarından alevler fışkırıyordu. Tanrının üzerinde korkunç Gorgo başı olan tunç bir zırh, şakaklarını ve burnunu örten bir miğfer, uzun bir mızrak ve belinde sallanan kılıç, ona gerçekte olduğundan da heybetli bir hava veriyordu.Savaş tanrısının yanında yardımcılarından oluşan kalabalık bir grup vardı. Korku anlamına gelen Phobos ile dehşet anlamına gelen Daimos, ellerindeki keskin orakları yavaşça sallıyorlardı. Üzerlerindeki cüppelerin kukuletaları nedeniyle yüz hatları seçilmiyordu; ancak bir iskeletinkini andıran kemikli elleri onların ne türden yaratıklar olduğunu en açık şekliyle ortaya koyuyordu... Ares, vaktin geldiğine kanaat getirince belindeki kılıcı çekti, havaya kaldırdı ve korkunç bir nara attı.