İnsanın dünya üzerinde "yalnız" kaldığı anlar vardır. Böylesi anlarda, içini dökebileceği tek varlık bazen sadece yolu oraya düşmüş bir böcektir. Yalnızlığın ve dışlanmışlığın acısı, sıradan bir böcek de olsa bir dinleyici bulduğunda hafifler mi?
"Sen", acılı, trajik bir yaşamdan, Doğu'nun renkleriyle bezenmiş pastoral bir manzara... Aynı insanın dününü ve bugününü iki farklı üslupla anlatan Uzun, bu ilk romanında insanın zor şartlar altında verdiği yaşam mücadelesini, dayanma gücünün sınırlarını ve Doğu insanının hayata bakış açısını bu manzaranın çerçevesi içine yerleştiriyor.
İnsanın dünya üzerinde "yalnız" kaldığı anlar vardır. Böylesi anlarda, içini dökebileceği tek varlık bazen sadece yolu oraya düşmüş bir böcektir. Yalnızlığın ve dışlanmışlığın acısı, sıradan bir böcek de olsa bir dinleyici bulduğunda hafifler mi?
"Sen", acılı, trajik bir yaşamdan, Doğu'nun renkleriyle bezenmiş pastoral bir manzara... Aynı insanın dününü ve bugününü iki farklı üslupla anlatan Uzun, bu ilk romanında insanın zor şartlar altında verdiği yaşam mücadelesini, dayanma gücünün sınırlarını ve Doğu insanının hayata bakış açısını bu manzaranın çerçevesi içine yerleştiriyor.
Selim Temo'nun başarılı çevirisiyle Kürtçe'den Türkçe'ye çevrilen bu kitap bir gencin gecenin bir yarısı evinden tutuklanmasını, orada gördüğü işkencelerden sonra getirildiği karanlık ve rutubetli hücrede bir böcekle girdiği diyalogları anlatıyor.
“Her şey bir tarafa da bu askerlere ne oluyordu! Belli ki normal askerdiler, askerliklerini yapıyorlardı. Neden bu kadar zalimdiler, böyle yapmakla ellerine ne geçiyordu? Konuşmalarından ve davranışlarından okumuş kişiler olmadıkları anlaşılıyordu. Büyük ihtimalle doğrudan köylerden gelmişlerdi.”
işkenceyi ve işkenceyi çekenle birebir aynı duyguları paylaştım... mükemmeldi...
Önce şunu söylemeliyim,orijinali Kürtçe eserin ve Türkçe ‘ye çevirilmiş hali oldukça başarılı. Yazarin ilk eseri ve oldukça sade, samimi bir dil kullanılmış. Bu kadar katı, sert bir konu bu kadar yumuşak anlatilabilirdi ancak. Bu esere bakarak bile yazar hakkinda oldukça naif bir kişilik diye yorumda bulunabilirim sanirim.
Eserin içeriği, beni benden aldi. Çoğu yerde duygulandım. 80 döneminin acimasiz yönünü “sen" diyerek anlatmaya başlamış yazar. Diyarbakır cezaevinde yapilan işkenceler, anlatilanlara mutlaka tanik olmusuzdur. Işte yazar bir gece ansızın sadece kitap okuduğu için, evinde Kürtçe şiir bulunan gencin sorgusuz sualsiz tutuklanmasini, Diyarbakir cezaevinde inanilmaz iskencelere maruz kalmasini anlatiyor. Buram buram dram..
Kendi dilini konusmasina musaade edilmemiş ,kültürünü yaşamasına izin verilmemis, kendi ulkesinde hapsolmuş bir halkin yakarisi olmuş bir kitap bu.
Basilan evler, toplatilan kitaplar, koca bir halki, dili hiçe sayan zihniyet,iskenceler, insanlığın insanliktan çıktığı dönem...Dayatmalarla, baskilarla,asimilasyon politikasiyla devam eden süreç ..
Uzulmemek elde degil, dilini konusmasi bir insanın, bundan daha doğal ne olabilir? Kültürünü yaşaması bir insanin, bundan daha samimi ne olabilir?
Kitapta ozellikle çoğu kesmi rahatsiz edecek askerlerin düşman gosterilmesi ile ilgili boyutlar olabilir ama eseri okudukca ve bir butun olarak ele aldikca , amcanin , hocanin ve sen denilen kisinin soylediklerine kulak verdikce bazi seyleri cok daha rahat sekilde idrak edeceksiniz.
Daha çok soylenir ama dil de yetersiz kalir bazen..Herkes kitap okutalim, onerelim, her turlu kitaplari okumasini tavsiye edelim. Ne günlerdi, bu ugurda ziyan olan nice insan. Simdilere her yerde Kürtçe tipki olmasi gerektigi gibi.. Peki zamaninda neden yapmadilar? Birlik ve beraberlige kast eden kimlerdi acaba?
Karton Cilt, 216 sayfa
Nisan2006 tarihinde, İthaki Yayınları tarafından yayınlandı