Ne istemediğini bilen ama ne istediğini bir türlü kestiremeyen, yalnız bir adam, Hasan. Saf, duygusal, ürkek, kimliğini Hasanla bütünleyerek var olan, Yakup, Hasanı anlayan, seven, onun sığınağı olan bir fahişe, Meryem... Aşkını unutmak için sıkıntısını denizlere akıtmak isteyen Hasan, güzel sanatlar eğitimini yarıda bırakarak gemilerde çalışmaya başlamıştır. Arkadaşı ve sırdaşı kamarot Yakupla birlikte kaçak kürk işine bulaşırlar... Zulada kürklerle İstanbula demirleyip sahile çıktıklarında onları bekleyen, umduklarının aksine bol para değil, macera dolu günlerdir... Nefes kesen bir film tadında, jilet gibi keskin ve gerçek bir roman...
Ne istemediğini bilen ama ne istediğini bir türlü kestiremeyen, yalnız bir adam, Hasan. Saf, duygusal, ürkek, kimliğini Hasanla bütünleyerek var olan, Yakup, Hasanı anlayan, seven, onun sığınağı olan bir fahişe, Meryem... Aşkını unutmak için sıkıntısını denizlere akıtmak isteyen Hasan, güzel sanatlar eğitimini yarıda bırakarak gemilerde çalışmaya başlamıştır. Arkadaşı ve sırdaşı kamarot Yakupla birlikte kaçak kürk işine bulaşırlar... Zulada kürklerle İstanbula demirleyip sahile çıktıklarında onları bekleyen, umduklarının aksine bol para değil, macera dolu günlerdir... Nefes kesen bir film tadında, jilet gibi keskin ve gerçek bir roman...
her şair romanını yazarken şiirini açıklar mı.ya da romanını şiire dökebilir mi.attila ilhan bunu başarıyor.çarpıcı cümleler- imgeler demek lazım hatta-var...kamarot yakup attilanın şiir okuyacılarının tanıdığı bir isim...fransızca cümleler agırlıkta yine şiirde olduğu gibi..yolculuk ..yolculuk..yolculuk..ve bir oruspuya bakar gibi bakılan ıstanbul....
239 sayfa