Tanios Kayası

Amin Maalouf'tan (1993'te yayınladığımız ilk iki romanı) Afrikalı Leo ve Semerkant'tan sonra, yine bir Doğu öyküsü. Mehmet Ali Paşalı yılların Mısırı. Güzelliğini çarmıh gibi taşıyan bir kadın: Lamia. Lamia'nın gölgesine sığındığı bir şeyh: Francis. Yasak aşk meyvesi bir oğul: Tanios. Başka bir kadın: Esma. Bir serüven ve sadakat romanı... Yazara ünlü Goncourt ödülünü getiren kitap ilk kez dilimizde.

TADIMLIK

Doğduğum köyde, kayaların bir adı vardır. Gemi kayası denileni, sonra Ayı Kafası denileni, Tuzak, Duvar ve de İkizler, Gülyabani denilenleri vardır. Bir de Asker Taşı diye anılanı... birlikler asileri kovalarken bu taşın altında pusuya yatarlarmış; buradan daha saygın, daha efsanevi bir başka yöre yoktur. Yine de çocukluk günlerimin geçtiği bu yerleri hayal ettiğimde, gözümün önüne bir başka kaya gelmektedir. Heybetli bir koltuğa benzeyen, kalçaların oturduğu yer çukurlaşmış ve eskimiş, yüksek bir arkalığı ve iki yanından sarkan kolları olan bir kaya. Bir insan adını taşıyan tek kayadır bu: Tanios Kayası! Bu taştan tahtı uzun süre gözledim ama yanaşmaya hiçbir zaman cesaret edemedim. Bu, tehlikeden korktuğum için değildi, köyde, kayalıklar arasında oynardık ve küçük bir çocukken bile, benden büyüklere, kayaların en tehlikeli yerlerinden kafa tutardım. Tek silahımız ellerimizle, ayaklarımızdı, ama çıplak tenimizle kayanın çıplaklığını kavradık mı hiçbir güç buna direnemezdi. Hayır, beni tutan, düşme korkusu değildi. Bir inanış, verilen bir sözdü. Bu sözü, ölümünden birkaç gün önce dedeme vermiştim: Bütün kayalara evet, ama asla buna yanaşma! Diğer çocuklar da, tıpkı benim gibi uzak dururlardı, aynı boş inançlı korku yüzünden! Onlar da, terlemiş bıyıkları üzerine parmaklarını koyarak yemin etmişler ve aynı açıklamayı almış olmalıydılar: Kayaya Tanioskiçk denir. Gelip bu kayanın üzerine oturmuştu. Onu bir daha görmediler. O pek çok yerel öyküye konu olmuştu ve onu her zaman çok merak etmiştim. Bildiğim kadarı ile, Tanios, Antoine'ın, ya da Antoun'un, ya da Antonios'un, Mtanos'un, Tanos'un ya da Tannous'un bir başka şekliydi. Ama ne diye ucuna şu gülünç kiçk eklenmişti? Dedem bunu anlatmak istemedi. Bir çocuğa söylenebilecek kadarını söylemeyi yeğledi: Tanios, Lamia'nın oğluydu. Ondan söz edildiğini duymuşsundur. Bu çok zaman önceydi, ben bile doğmamıştım. Babam da doğmamıştı. O tarihlerde, Mısırlı paşa, Osmanlılara karşı savaşıyordu ve atalarımız bunun çok acısını çekmişlerdi. Özellikle, Patriğin ölümünden sonra. Onu tam şurada, köyün girişinde vurdular, İngiliz konsolosunun tüfeği ile... Dedem bana cevap vermek istemediğinde, böyle konuşurdu kesik kesik cümleler söylerdi, bir yol tarif eder gibi, sonra bir ikincisini, bir üçüncüsünü, ama hiçbirini uzatmazdı. Gerçek hikâyeyi öğrenmem için, aradan yılların geçmesi gerekti. Lamia adını bildiğime göre, ipin esaslı ucunu tutuyorum demekti. Zaten ülkede, bu adı hepimiz biliyorduk, iki yüz yıldan beri tekrarlanan bir nakarattı: Lamia, Lamia, güzelliğini saklama! Günümüzde bile, delikanlılar köy meydanında toplandıklarında, oradan çarşafa bürünmüş bir kız geçecek olsa Lamia, Lamia... diye başlarlardı. Bu açık bir iltifat olurdu ama bazen de acımasız bir alay! Bu delikanlıların çoğu ne Lamia'yı, ne de bu sözler ardındaki dramı bilirlerdi. Annelerinden-babalarından, veya ninelerinden-dedelerinden duyduklarını tekrarlarlar ve bazen, tıpkı onlar gibi ellerini, bugün artık oturulmayan bir şatonun yıkıntıları görülen sırtlara doğru sallarlardı. Bu, önümde birkaç kere tekrarlanan hareket yüzünden, Lamia'yı o yüksek duvarların ardında güzelliğini saklayan bir prenses olarak hayal ederdim. Zavallı Lamia, onu mutfakta çalışırken, ya da yalınayak, elinde bir testi, başında bir örtü ile görseydim, onu prensese pek benzetemezdim. Hizmetçi de değildi. Bugün, artık hakkında daha çok şey biliyorum. Önce, her birini ayrı ayrı sorguya çektiğim köyün ihtiyarları sayesinde! Yirmi yıl önceydi, bugün, biri dışında, hepsi öldü. Adı Cebrail, dedemin bir kuzeni, bugün doksan altı yaşında. Onun adını veriyorsam, yaşama ayrıcalığına sahip olduğundan değil, ama yerel tarihin bir meraklısı olarak, onun tanıklığının hepsinden üstün olmasından! Saatlerce karşısında oturur onu seyrederdim. Saçsız ve kırışık başının altında, kocaman burun delikleri, ve kalın dudakları vardı. Onu bu yakınlarda görmedim, ama hep o güven verici havası ve bozulmamış hafızası olduğu söyleniyor. Taniosun, bir masal kahramanından çok, gerçekten yaşamış biri olduğunu Cebrail sayesinde öğrendim. Kanıtları sonra, yıllar sonra ortaya çıktı. Şansım yaver gidip, gerçek belgeler elime geçince...

Amin Maalouf'tan (1993'te yayınladığımız ilk iki romanı) Afrikalı Leo ve Semerkant'tan sonra, yine bir Doğu öyküsü. Mehmet Ali Paşalı yılların Mısırı. Güzelliğini çarmıh gibi taşıyan bir kadın: Lamia. Lamia'nın gölgesine sığındığı bir şeyh: Francis. Yasak aşk meyvesi bir oğul: Tanios. Başka bir kadın: Esma. Bir serüven ve sadakat romanı... Yazara ünlü Goncourt ödülünü getiren kitap ilk kez dilimizde.

TADIMLIK

Doğduğum köyde, kayaların bir adı vardır. Gemi kayası denileni, sonra Ayı Kafası denileni, Tuzak, Duvar ve de İkizler, Gülyabani denilenleri vardır. Bir de Asker Taşı diye anılanı... birlikler asileri kovalarken bu taşın altında pusuya yatarlarmış; buradan daha saygın, daha efsanevi bir başka yöre yoktur. Yine de çocukluk günlerimin geçtiği bu yerleri hayal ettiğimde, gözümün önüne bir başka kaya gelmektedir. Heybetli bir koltuğa benzeyen, kalçaların oturduğu yer çukurlaşmış ve eskimiş, yüksek bir arkalığı ve iki yanından sarkan kolları olan bir kaya. Bir insan adını taşıyan tek kayadır bu: Tanios Kayası! Bu taştan tahtı uzun süre gözledim ama yanaşmaya hiçbir zaman cesaret edemedim. Bu, tehlikeden korktuğum için değildi, köyde, kayalıklar arasında oynardık ve küçük bir çocukken bile, benden büyüklere, kayaların en tehlikeli yerlerinden kafa tutardım. Tek silahımız ellerimizle, ayaklarımızdı, ama çıplak tenimizle kayanın çıplaklığını kavradık mı hiçbir güç buna direnemezdi. Hayır, beni tutan, düşme korkusu değildi. Bir inanış, verilen bir sözd... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
7 puan

Bu kitapta, Tanios adlı bir çocuğun yasak bir ilişkiyle, bir şeyhin oğlu olarak dünyaya gelmesiyle başlattığı, dönemin siyasi, dini ortamını bu olay merkezinde gayet başarılı bir üslupla tasvir edilişini okuyacaksınız.

5 puan

Mısır'da(Mısır'ın Osmanlı egemenliğinde olduğu dönem) bir Şeyh. Kötünün iyisi, halkı için ufak da olsa bir şeyler yapmaya çalışan bu yüzden de sevilen bir adam yalnız bir zaafı var. Kadınlar. Lamia' da bunlardan biri. Kitapta güzellik denince ala gelen bir kadının (Lamia'nın) tarifi verilmiş ama bahtsızlıklar da peşini bırakmamış. Bir de Tanios adında çocukları olmuş bu yasak ilişkiden.
Başı klasik bir dram gibi geliyor. İşin içinde tarih giriyor. Hatta olaylar gerçek bir olaydan esinlenmiş.
Yalnız bir eksiklik var kitapta sanki mesela portakal saçlı kıza ne oldu?
Semerkant kadar tamamlanmış,akıcı bir kitap değil. Tabi kesinlikle okunmaya değer.

Kitapta altı çizilesi sonra çerçevelenesi bir çok cümle var.

-Yaradan bile keyfimiz için kuzuları boğazlamamızı söylüyor, ama asla kurtları değil...

-Eğer önündeki kapılar bir daha yüzüne kapanacak olursa, hayatının sona ermediğini düşün. sona eren şey yalnızca hayatlarının birincisidir ve diğeri başlamak üzere sabırsızlanmaktadır.O zaman bir gemiye bin, seni bekleyen bir kent vardır.”

-Tanrı insana 'sebepsiz öldürmeyeceksin' demedi. Sadece 'öldürmeyeceksin' dedi.

9 puan

Mehmet Ali Paşa'lı yılların Mısır'ı.Güzelliğii çarmıh gibi taşıyan bir kadın;Lamia.. Bir Amin Maalouf harikası daha.. Şiddetle tavsiye ederim!

7 puan

Yazarın geleneksel tarzı üzerine gerçek yaşam öyküleri üzerinden kurgulanmış bu sefer kurgusu biraz daha fazla olan masalsı bir eser. Psikolojisiyle de dikkat çeken roman, Fransız İhtilali sırasında Mısır'daki şeyhlik düzeni döneminde geçiyor. Talihsiz Lamia'nın ve onun daha da talihsiz oğlunun öyküleri tarih ile iç içe geçerek son derece akıcı bir şekilde ilerliyor.

6 puan

Amin Maalouf gerçekten kalemi sağlam bir yazar.Daha önceki kitaplarına nazaran bence bir tık daha gölgede kalmış olsa da yine sürükleyici,akıp giden bir kitap..Şeyh ve yasak aşkı Lamia , yasak aşkın meyvesi Tanios..Dağ köyünde yaşanan olaylar,işlenen cinayet ve sonrasında soluğun Kıbrıs'ta alınması..Yine kitabı elinizden düşüremiyorsunuz..Ama dediğim gibi diğer kitaplarını da okuyan biri olarak bir tık daha aşağıda kalmış bence.Zaten dili sade ve insanı yormayan bir anlatımı var.Okurken sıkılmazsınız.

6 puan

Güzel hikaye ama neden bilmem aylardır elimde süründü, normalde en fazla 2 haftada 1 kitap deviren ben bunu bir türlü bitiremedim.

8 puan

130. sayfadan sonra nasıl geçti ve kitap bitti hatırlamıyorum.
müthişti.
amin maalouf yazmasa bile anlardım yazarın kim olduğunu.

Profil Resmi
10 puan

bence yazarın en iyi kitabı ...

5 puan

Beklentimin biraz altında çıkan bir kitap oldu. Ama hala Amin Maalouf benim favori yazarım :)

10 puan

Eski bir dağ kitabından yola çıkarak anlatılan bir efsane.
Yer yer uzatılmış olsa da yazarın yine engin ufku ve kelimeleri ile kitabı okumaya doymuyorsunuz.


Baskı Bilgileri

Karton Cilt, 13. Baskı, 247 sayfa
Mayıs2001 tarihinde, Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlandı


ISBN
975-363-375-0
Dil
Türkiye Türkçesi

Diğer baskılar


Etiketler: roman (çeviri)

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

feyzablt Aslı
2 kişi

Okumuşlar

Murat G. cengemre pia pia serkan zizu45
462 kişi

Okumak İsteyenler

eliferen hg hülyamutlu dur bi dinle arina
128 kişi

Takas Verenler

CaptainJack matalar TuuBerk Pınar* Basakben
5 kişi
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski