Doğduğu yer Diyarbakırı, oradaki Ermenileri, Kürtleri, Türkleri, Süryanileri, Keldanileri, Yahudileri, bugün artık tarih olmuş bir kent yaşantısının en içten hikâyelerini anlatan Mıgırdiç Margosyan, Tespih Tanelerinde Diyarbakırdan okumaya geldiği İstanbula hayali bir köprü kuruyor. Kafle yollarında her birinin ailesi berdan berdan olmuş, tespih taneleri gibi dağılmış anne ve babasının, oğullarının adam olmasını, anadilini daha iyi öğrenmesini sağlamak için İstanbuldaki Ermeni ruhban okuluna gönderdiği küçük Mıgırdiç, kâh bu yeni çevresinde karşılaştığı gariplikleri, kâh hasretiyle yandığı Diyarbakırı, bir türlü kavuşamadığı ilk aşkını, kimi siyasal-toplumsal olayların örgüsü içinde, büyük bir ayrıntı ve renk cümbüşü içinde hikâye ediyor. Çocukluktan ilk gençliğe geçtiği o delikanlı çağında, ailesini, kardeşlerini, Diyarbakır küçelerinde oynadığı arkadaşlarını ardında bırakan mahzun Mıgırdiç, İstanbulda kendilerini Koşun, Kürtler gelmiş! çığlığıyla karşılayan akranlarının arasına girdiğinde, geleceğe hem biraz kaygı, hem de biraz umutla bakıyor...
Doğduğu yer Diyarbakırı, oradaki Ermenileri, Kürtleri, Türkleri, Süryanileri, Keldanileri, Yahudileri, bugün artık tarih olmuş bir kent yaşantısının en içten hikâyelerini anlatan Mıgırdiç Margosyan, Tespih Tanelerinde Diyarbakırdan okumaya geldiği İstanbula hayali bir köprü kuruyor. Kafle yollarında her birinin ailesi berdan berdan olmuş, tespih taneleri gibi dağılmış anne ve babasının, oğullarının adam olmasını, anadilini daha iyi öğrenmesini sağlamak için İstanbuldaki Ermeni ruhban okuluna gönderdiği küçük Mıgırdiç, kâh bu yeni çevresinde karşılaştığı gariplikleri, kâh hasretiyle yandığı Diyarbakırı, bir türlü kavuşamadığı ilk aşkını, kimi siyasal-toplumsal olayların örgüsü içinde, büyük bir ayrıntı ve renk cümbüşü içinde hikâye ediyor. Çocukluktan ilk gençliğe geçtiği o delikanlı çağında, ailesini, kardeşlerini, Diyarbakır küçelerinde oynadığı arkadaşlarını ardında bırakan mahzun Mıgırdiç, İstanbulda kendilerini Koşun, Kürtler gelmiş! çığlığıyla karşılayan akranlarının arasına girdiğinde, geleceğe hem biraz kaygı, hem de biraz umutla bakıyor...
Uzun zamandır okuduğum en güzel anı-romandı. Bitmesin istedim...
Sesi alçaktan çıkanların anlatısı olmuş yer yer uzun tutulan cümleler ve gereksiz ayrıntılarla kitap beni boğmuş olsada ermeni kürt ve türk meselelerine farklı bir bakış açısı sunması bakımından sevdim.
Detaylar hikayenin önüne geçiyor... Dönemi anlatmak için daha uzun bir zaman kesitine yer verilebilirdi...
504 sayfa