Düşüncelerin bittiği, renklerin kaybolduğu, biçimin en hakiki haliyle var olduğu, bütün ışıklar söndüğünde herkesin, her şeyin renklerden azade bir eşitliğe, siyah bir bedene kavuştuğu an, adalet ve eşitlik ânıdır, şiir. Her şey karanlıkta iken şiiri biçimlendiren teknik ise, şairin kafesidir. O kafes olmasa, şair nereye uçacağını şaşırır. Kafesi yaratan maddenin kendi maddesiyle aynı olduğunu bilmektir, şairi tekniğinden azade kılan. Şair de madem kafesi yaratan ilahî kaderin bir parçasıdır, o zaman kafes, işte tam bu yüzden yok sayılabilir. Şairin şairlik bilinci, tekniği mahpus demirinden başka bir şey yapar. Neyleyim, o da bendendir der şair, demek zorundadır, yoksa işini yapamaz, şiir yazamaz, işte şairin kaderle hikâyesi budur. Kadere inanmasa adalet ve eşitlik ânını bulamaz, adalet ve eşitlik olmayan yerde de şiir barınmaz.Ahmet Güntanİki Bin Yılı Diye Bir Şey Yok!
Düşüncelerin bittiği, renklerin kaybolduğu, biçimin en hakiki haliyle var olduğu, bütün ışıklar söndüğünde herkesin, her şeyin renklerden azade bir eşitliğe, siyah bir bedene kavuştuğu an, adalet ve eşitlik ânıdır, şiir. Her şey karanlıkta iken şiiri biçimlendiren teknik ise, şairin kafesidir. O kafes olmasa, şair nereye uçacağını şaşırır. Kafesi yaratan maddenin kendi maddesiyle aynı olduğunu bilmektir, şairi tekniğinden azade kılan. Şair de madem kafesi yaratan ilahî kaderin bir parçasıdır, o zaman kafes, işte tam bu yüzden yok sayılabilir. Şairin şairlik bilinci, tekniği mahpus demirinden başka bir şey yapar. Neyleyim, o da bendendir der şair, demek zorundadır, yoksa işini yapamaz, şiir yazamaz, işte şairin kaderle hikâyesi budur. Kadere inanmasa adalet ve eşitlik ânını bulamaz, adalet ve eşitlik olmayan yerde de şiir barınmaz.Ahmet Güntanİki Bin Yılı Diye Bir Şey Yok!