Hillary Jordan, Uyandığında'da bizi belirsiz ama pek de uzak olmayan bir geleceğe götürüyor. Dünyanın geldiği bu yeni noktada, eski gücünden çok uzak, atom bombası felaketini yaşamış ve en önemlisi de din devletine dönüşmüş bir ABD'ye uğruyoruz. Üstelik bu yeni dünyadaki tek tehlike totaliter rejimler ve küresel savaş tehlikesi de değil. Yeni salgın hastalıklar insanlığın geleceğini tehdit etmekte, kadınları kısır bırakan bir virüsün yol açtığı salgından sonra çıkarılan "Yaşamı Koruma Yasaları" sebebiyle ABD'de kürtaj artık cinayet sayılmaktadır. Hillary Jordan'ın hayal ettiği karanlık gelecek bununla da bitmiyor. Suçlular eski cezalandırma yöntemleri yerine, vücutlarına verilen virüslerle derilerinin rengi değişime uğratılarak cezalandırılıyorlar. "Renkliler" diye anılan bu kişiler önce tek kişilik bir hücrede bir süre tutulup tüm hareketleri televizyonlarda gösterildikten sonra birer utanç simgesi olarak dışarıdaki dünyaya bırakılıyorlar. Toplum tarafından dışlanan ve gettolarda yaşamak dışında seçeneği olmayan "Renkliler" genelde radikal grupların saldırılarına maruz kalıyor ve çoğu da çareyi hayatlarını sona erdirmekte buluyor.
Koyu Hıristiyan bir ailenin iki kızından biri olarak, nasıl konuşacağından ne giyeceğine kadar hayatıyla ilgili bütün kararları ailesi tarafından verilen ve baskı altında yetişen Hannah Payne'in hikâyesi işte böyle bir dünyada geçiyor. Evlilik dışı ilişki yaşayan ve kürtaj yaptırmak dışında hiçbir seçeneği kalmayan Hannah, her şey ortaya çıkınca on altı yıl boyunca bir "Kırmızı" olarak yaşamakla cezalandırılır. Ailesi tarafından reddedilen Hannah'nın tehlike ve macera dolu yolculuğu tam da bundan sonra başlar. Dini eğitim merkezlerinden düzen karşıtı örgütlerin sığınaklarına, Amerika'nın ıssız ve tekinsiz otoyollarından illegal kürtaj yaptırılan karanlık odalara uzanan bu heyecan dolu yolculukta Hannah kadınlık, cinsellik, aşk ve inanç hakkında kendisine dayatılmış bütün fikirleri sorgulayacaktır.
Hillary Jordan, ABD'de büyük ilgi gören Uyandığında'da iki şeyi birden başarıyor: Hem heyecanın bir an bile düşmediği bir macera ve yol romanı; hem de düşündürücü bir distopya yazıyor. Uyandığında, din ve siyaset arasındaki sınırlar ortadan kalktığında ve devlet, vatandaşlarının yaşamları üzerinde sorgulanamaz bir güce sahip olduğunda neler yaşanabileceği üzerine akıllardan çıkmayacak bir roman.
"Jordan'ın sürükleyici distopyası, Margaret Atwood ve Ray Bradbury'nin karanlık kurmacaları kadar iyi."
-The New York Times-
"Uyandığında sadece yılın en iyi kitaplarından biri değil, aynı zamanda distopya türünün bütün gereklerini yerine getiren bir roman. Şimdiden bir 21. yüzyıl klasiği..."
-Publisher's Weekly-
Hillary Jordan, Uyandığında'da bizi belirsiz ama pek de uzak olmayan bir geleceğe götürüyor. Dünyanın geldiği bu yeni noktada, eski gücünden çok uzak, atom bombası felaketini yaşamış ve en önemlisi de din devletine dönüşmüş bir ABD'ye uğruyoruz. Üstelik bu yeni dünyadaki tek tehlike totaliter rejimler ve küresel savaş tehlikesi de değil. Yeni salgın hastalıklar insanlığın geleceğini tehdit etmekte, kadınları kısır bırakan bir virüsün yol açtığı salgından sonra çıkarılan "Yaşamı Koruma Yasaları" sebebiyle ABD'de kürtaj artık cinayet sayılmaktadır. Hillary Jordan'ın hayal ettiği karanlık gelecek bununla da bitmiyor. Suçlular eski cezalandırma yöntemleri yerine, vücutlarına verilen virüslerle derilerinin rengi değişime uğratılarak cezalandırılıyorlar. "Renkliler" diye anılan bu kişiler önce tek kişilik bir hücrede bir süre tutulup tüm hareketleri televizyonlarda gösterildikten sonra birer utanç simgesi olarak dışarıdaki dünyaya bırakılıyorlar. Toplum tarafından dışlanan ve gettolarda yaşamak dışında seçeneği olmayan "Renkliler" genelde radikal grupların saldırılarına maruz kalıyor ve çoğu da çareyi hayatlarını sona erdirmekte buluyor.
Koyu Hıristiyan bir ailenin iki kızından biri olarak, nasıl konuşacağından ne giyeceğine kadar hayatıyla ilgili bütün kararları ailesi tarafından verilen ve baskı altında yetişen Hannah Payne'in hikâyesi işte böyle bir dünyada geçiyor. Evlilik dışı ilişki yaşayan ve kürtaj yaptırmak dışında ... tümünü göster
Okurken sık sık Nazlı Ilıcak'ın hıçkırıklarla okuduğu "doğmamış çocuğun mektubu" geldi aklıma; bu zihniyetteki insanların zincirleri tamamen ele aldığını düşünün yeter.
Disütopya hikayelerini okumayı severim ama edebi açıdan "günümüzün bindokuzyüzseksendört'ü" lansmanına yakışmayacak kadar vasat geldi gözüme her ne kadar başımıza gelmek üzere olan bir hikaye olsa da...
Çeviri çok güzeldi, kapak da orijinal basımlarda kullanılanlardan daha etkileyici(tek falsosu Natalie Portman'ın yüzünü fazla andırması sanırım).
kendimizden bir parça bulabileceğimiz bir kitap.bize fazla yabancı olmayan bir dünya.akıcı bir dil.
Karton Cilt, 312 sayfa
Temmuz2012 tarihinde, Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlandı