Rüyalar başlamadan önce Yonğhe ve kocasının hayatları gayet sıradandı. Evliliğin tekdüzeliğinde normal bir yaşam sürerlerken, Yonğhe rüyalar görmeye başladı ve vejetaryen olmaya karar verdi. Evdeki tüm etleri bir torbaya doldurdu. Kalamarları. Yumurtaları. O hafta kocası, iş yerine ilk kez ütüsüz bir gömlekle gitti. Bu, korkunç değişimin başlangıcıydı.
Han Kang bizleri cinselliği, şiddeti, ilişkilerimizi ve saplantılarımızı sorgulayacağımız rahatsız edici bir yolculuğa çıkarıyor.
Rüyalar başlamadan önce Yonğhe ve kocasının hayatları gayet sıradandı. Evliliğin tekdüzeliğinde normal bir yaşam sürerlerken, Yonğhe rüyalar görmeye başladı ve vejetaryen olmaya karar verdi. Evdeki tüm etleri bir torbaya doldurdu. Kalamarları. Yumurtaları. O hafta kocası, iş yerine ilk kez ütüsüz bir gömlekle gitti. Bu, korkunç değişimin başlangıcıydı.
Han Kang bizleri cinselliği, şiddeti, ilişkilerimizi ve saplantılarımızı sorgulayacağımız rahatsız edici bir yolculuğa çıkarıyor.
yorum yapamıyorum bana pek birşey katmayan kore , japon, çin yazarlarının anlatımını anlamadığımı bir kez daha kanıtladı
Kitaba kaç puan vereceğimi bilememekle birlikte ilginç bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Rahatsız edici..ben okurken rahatsız oldum nedense. Farklı bir kitap okumak isteyenler için ideal..
İnsanın, kendi dışındaki varlıklarla ayrımını ve bütünleşmesini özgün ve yer yer rahatsız edici bir biçimde ortaya koyan bir roman (aslında üç hikaye birleşimi). Rahatsız ediciliğinin olayların psikolojik boyutlarının olmasından ve cinsellik ile aile ilişkilerine uzanmasından kaynaklanıdığını düşünüyorum: Bazı konulara hiç de alışık olmadığımız bir şekilde değinilmiş. Sonuç olarak, Uzak Doğu edebiyatına ilgimi daha da uyandırıyor.
canlılık bütünselliğini, canlılık formları arası geçiş düşüncesini psikolojik tramvalarla ele alan bir hikaye. tek özelliği sıradanlığı olan, çocukluğundan beri ilgi ve sevgi görmemiş, fark edilememiş bir kadının rüyalarıyla başlayan kendisinin ve çevresinin değişiminin hikayesi. üç bölümden oluşan kitapta üç karakterin ağzından kendi pencerelerinden olaylara tanık oluyoruz. olay anlatıcılarının da kolay olmayan varoluş ve yaşam kaygıları var. hikaye bana göre oldukça ilginç ve sürükleyici ama üslup hikaye kadar doyurucu değil malesef. belki çeviri kaynaklıdır belki orijinal dilde de kullanılıyordur bilemiyorum ama "kayınpeder, bacanak, baldız" gibi kelimelerin böyle bir hikayede var olması kültürel zenginlikten ziyade eğreti durmuş bana kalırsa.
Yani... Tamam sürüklüyor seni bir şekilde akıcı da... Ama ne bileyim edebi bir değer bulamadım ben. Çok satanlar formatı sevenlere önerilir. Yazarın etkisinde kaldığı olguları yetersiz bir uslupta anlattığını düşünüyorum. Altı çizilesi tek bir cümle bulamadım.
Ben genel anlamda beğendim kitabı. Evet çözemediğim bir yavanlık var. Açıkçası genel anlamda yorumları okuyunca epey çekinmiştim ki yazarın beklentisi de bir anlamda bu muydu acaba? Korku, cinsellik gibi belli tabuların bu kadar açık anlatıldığında bazılarının verdiği, yakıştıramadığı tepkinin üstüne gitmek? Bilemiyorum. Kültür olarak ne kadar yakınız bilemem ama kitabı bitirdiğimde tek bir baş kahramanın dışına çıktı öykü. Ataerkil yaşama karşı birbirinin tam zıttı karakterlerle ve tepkilerle direnen iki kadın benim gördüğüm. Birisi korkularının üzerine giderken ve kitabın sonunda bile yalnız bir kadın olarak,akıl sağlığını korumaya çalışarak yaşam mücadelesini devam ettiren bir abla,diğeri ise tam tersi zamanla kendi sessizliğinde, kendi içine kök salan ve herşeyden uzaklaşıp kendi dünyasında seçtiği gerçeklikte bir ağaç gibi zararsız, kendi halinde yaşamayı seçen bir kardeş. Bu iki zıt kutubu birleştirmesi, olacakların mesajını aslında ilk hikayeden araya usulca yerleştirmesi çok hoşuma gitti. Bu hikayede saçını süpürge edip beş çocuğuna evde bakmaya çalışıp, zamanla kafayı yiyen bir kadın konsaydı kitabın sonunda verilen tepkiler daha başka olurdu. Yazar bunun yerine daha çarpıcı durumları açık bir dille yazmış . Ki teşekkür kısmı beni daha çok şaşırttı ne yalan söyleyeyim. Bir teşekkür notu değilde kitaptaki yonğhe karakterinin ağzından çıkıyormuş gibi hissettim. Pek tepkili, pek düz, pek garip bir yazarmış meğer.
Aile içi şiddetin mükemmel anlatıldığı, etkisinden çıkamadığım kitap..Gregor Samsa'yı anımsatan yerler de oldu ama Han Kang'ın üslubu kendine has..şiddeti reddetmenin anormal karşılandığı bir aile, toplum...insanlıktan utanıp(vazgecip) ağaç olmak istemek...
Karton Cilt, 160 sayfa
2017 tarihinde, April Yayıncılık tarafından yayınlandı