Sevgi nelere engel olabilir?
Acı dolu bir kalbin ilacı olabilir mi?
Gizemli bir adama olan öfkeyi yok edebilir mi?
Peki ya bitmez sanılan bir nefretin verdiği sızıyı dindirebilir mi?
Tutkuyla harmanlanan nefretin çöküşüne,
Sırlarla harmanlanan sevginin mücadelesine şahit olun…
Kazanmanın hüznünü, yenilmenin güzelliğini hissedin…
Mavi gözlerde kaybolan bir adamın aşkı için direnişini okuyun…
Ve acılı bir kadının adım adım sevgiye boyun eğişini görün!
Gülümseyeceğiniz, hüzünleneceğiniz ve sonunda mutlu olup keşke bitmeseydi diyeceğiniz bir FMArsal romanı…
Sevgi nelere engel olabilir?
Acı dolu bir kalbin ilacı olabilir mi?
Gizemli bir adama olan öfkeyi yok edebilir mi?
Peki ya bitmez sanılan bir nefretin verdiği sızıyı dindirebilir mi?
Tutkuyla harmanlanan nefretin çöküşüne,
Sırlarla harmanlanan sevginin mücadelesine şahit olun…
Kazanmanın hüznünü, yenilmenin güzelliğini hissedin…
Mavi gözlerde kaybolan bir adamın aşkı için direnişini okuyun…
Ve acılı bir kadının adım adım sevgiye boyun eğişini görün!
Gülümseyeceğiniz, hüzünleneceğiniz ve sonunda mutlu olup keşke bitmeseydi diyeceğiniz bir FMArsal romanı…
Fatih Murat Arsal, sanırım Türk insanının boyunu erkekte 1.90 cm., bayanlarda ise 1.70 cm. üstüne çekmeyi başardı. Ben 1.54 cm. boyumla sanırım bu kitaplarda olsa olsa NBA basket topu olurum. Tamam, esas kızla, esas oğlumuz güzel olsunlar ama ne olur, durmadan bunu kitabın akışını bozacak biçimde gözümüze sokmasın.
Bu seriyi bitirsin ve mümkünse Akın ve dünyadaki on güzel mankenden biri olan (kitabımızda) Gamze'nin romanı da bizim engin ve zengin dünyamızda saklı kalsın. Ayrıca kitabın bir yerinde Ankara'da karın fazla tutmadığı yazıyor. Bir Ankaralı olarak söyleyeyim kışın Ankara doğal buz pateni sahası gibidir. Kar öyle tutar ki, on beş yirmi gün akrobasi hareketlerinin icat edilmemiş ve Harlem basket oyuncularını imrendiren her şekline tanık olursunuz. Yazarımız artık farklı bir biçimde yazarsa okuyalım yoksa mankenler geçidi okumaya hiç ama hiç gerek yok. Sonuçta, çirkinler de sever, hem de en içten aşkla...
Okudum..Yazar çok akıcı yazıyor kabul...Fakat öyle muhteşem bir roman değil..Hikayenin bazı yerlerinde gereksiz tekrarlar var..Bu serideki üç erkeğin de karakterleri ve diyalogları aynı..Birbirlerinin kopyası...Romandaki kızı yardımcısı olarak işe alıyor bana sanki hizmetçi olarak işe almış gibi geldi..
O ne ego erkek kahramanda..Kızın tüm amacı onu mutlu etmek her bakımdan..Yönetici asistanını görevi bu mu? Elinle bir erkeği beslemek mi?
Serinin en kötü kitabı bence..Yazar bence kendine yeni bir seri yeni kahramanlar yaratmalı..En iyisi Seni Sevmek İstemedim idi...
Bir gözlemimi daha ekliyeyim bence macera aksiyonu daha bol olmalı idi...Yazar bence aşk romanlarını polisiye ile süslesin,Tutkuyu katsın...Bence elbette...
http://illekitap.blogspot.com/2013/04/fmarsal-yalnz-gozlerin-icin.html
En çok merak ettiğim hikaye Güney ve Tahir'in hikayesiydi. Özellikle Güney'in Tahir'den nefret etmesini ve bu rağmen Tahir'in onu yanında çalıştırmak istemesi yeterince okuduktan sonra olayların aslını, geçmişini öğrenme isteğimin artmasına neden olmuştu. Bu yüzden merakımı tatmin eden ve keyifle okuduğum bir kitap oldu.
Öncelikle kitaba dair özellikle hoşlanmadığım birkaç şey var onları söylemek istiyorum. Kitapta çok fazla "şahane" kelimesi kullanılmıştı. Özellikle bazı yerlerde bir sayfada iki üç kere geçiyordu ve bana fazla geldi. Yani Güney'in ne kadar büyüleyici ve saf bir güzelliği olduğunu biliyoruz diğer hikayelerden bu yüzden "harika", "çok güzel" ve "muhteşem" kelimeleri de yeterince iyi ifade ederdi diye düşünüyorum. Devamlı "şahane" kelimesinin kullanılması rahatsız edici buldum. Ayrıca "dikelmek" fiili kullanılmıştı bunun yerine de "dikilmek" fiilinin kullanılmasını tercih ederdim. Bunu aklıma gelmişken söyleyeyim dedim bu tamamen tercih meselesi ve kullanılmasını çok da sorun değildi. Ama şahsen ömrüm boyunca yetecek kadar "şahane" kelimesi okudum diye düşünüyorum :)) Bunun haricinde kitabı kötü olarak eleştirebileceğim bir nokta yoktu.
Aralarda Doğan'ın ve Tamer'in ilişkilerini okumak güzeldi. Özellikle Tamer ile Natalia'nın düğünlerini okurken zevk aldım :)) Tamer'i baba olarak daha fazla okuyabilmek güzeldi.
Tahir ve Güney'in aralarındaki konuşmalar, sohbetler ve tavırları okumak bazen çok eğlenceli bazen de sinir bozucuydu ama bazen de neden kadın karakterleri bir yerde bu kadar pasif oluyor dedim de. Özellikle Tahir'in Gamze'nin evinde vuruluşundan sonra Güney'e karşı takındığı tavırlardan ve soğukluktan sonra ben geçmiş karşısına bütün hissettiklerimi söylemiş sonra da çekip gitmiştim. Hani bir yerde Güney'in suçsuzken suçlu görünmüş gibi geldi. Tahir yeni gelin gibi naz yaptı resmen. Yok efendim güvenmiyormuş sadece işini iyi yapıyormuş falan filan... Arkadaş insan güvenmediği bir insanı ne olursa olsun yanında kalmasına izin vermez. Çok kızdım bu sayfalarda ve yine alttan alan Güney oldu.
Neyse kitapta okurken çok güldüğüm bir yer vardı. Güney'in düşüncesi...
"Aptal adam! Ne işin var terörle, teröristle? Ülkenin sayılı zenginlerinden birisin. Otur işte seksi poponun üzerine! Paranın ve yakışıklılığının tadını çıkar."
Özellikle son iki cümleyi okurken çok eğlendim :)) Yabancı yazarlardan bu cümlenin benzerlerini devamlı okurken Türk bir yazardan da okumak güzeldi :))
Kitabı genel olarak yorumlamak gerekirse, güzeldi. Özellikle merak ettiğim kişilerin hikayesiydi ve güzel bir şekilde yazılmıştı.
Gerçi Tahir, Doğan ve Tamer'in karakteristik özelliklerinin aynı olması ve sevdikleri kadınlara karşı tutumlarındaki benzerlik... yazarın kalemindeki tonlamanın hiç değişmediğini gösteriyordu yani demek istediğim başta erkeğin kadının peşinden koşması, kadının nefret etmesi, sonra aşık olmaya başlanması, erkeğin geri çekilmesi ve kadının peşinden koşması, sonunda da evli mutlu çocuklu olayı.
Klasik tarzda bir aşk hikayesiydi anlayacağınız ama ben yine de zevkle okudum. :)) Çaktırmayın ama zaten mutlu sonun garanti olduğu hikayeleri hep sevmişimdir bu da sevmemin başka bir nedeni.
Kapak tasarımı diğer kitaplarının kapaklarına kıyasla çok çok daha güzeldi. Benim için yıldızlı pekiyi alacak kapaktı :))
evet bir klasik daha ama beni etkileyen ilk kitabıdır. neden okuduğumu bilemediğim bir yazar ama her kitabını alıp okudum ancak o kadar kitapta beni 2 tanesini etkilemiştir. Dediğim gibi her okuyucunun okuduğu kitaba verdiği tepki farklı romantik ve sonu mutlu biten hikayeleri sevenler için tavsiye edeceğim bir yazar..Ama böyle felsefik açıdan birine birşey katması olayını eleştirenlere de vereceğim tek cevap...Güzel bir gülümseme ile kitabın son sayfasına gelmek...Bana kattığı bu, bu da benim için yeterli...
FMArsal okuyucularının çoktan okuyup bitirdiği kitabı anca şimdi okuyabildim. Abartı sayfa sayısı ve özellikle Tahir'e ısınamadığım için kendime başlasam mı diye çok kez sormuşluğum vardır.
Öyle ya da böyle başlayıp 4 saate yakın sürede bitirdim. Arsal'ın hikayelerinde fazla tekrara düştüğü bilinen bir durumdur. Fakat ilk kez bu kitapta aynı sahnenin/sahnelerin aşırı bir biçimde tekrar etmediğini düşünüyorum. Belki yazarı uzun süre sonra okuduğum için böyle düşünüyor olabilirim.
Güney'den fazla bir şey beklemiyordum ama tahminimden daha çok sevdim. Davranışları beni delirtmedi. Tahir için ise aynı mesafeyi korumayı tercih ederim. Güney'in aksine Tahir'de bir derinlik göremedim. Ne kadar ince tavırlarını görsem de bana göre aşırı yüzeyseldi. Gözümde Arsal'ın en sıkıcı karakteriydi kitaptan sonra da aynı kaldı benim için. Bir de Tahir'i yazarın her kitabında görmekten aşırı bunaldım. Onu yazmasa kitapları daha mı az satar acaba?
Tekrara düşmemiş desem de bir aşk romanı için 780 sayfa çok fazla. Örneğin "Bronz Atlı" isimi kitap 824 sayfa. Ama içinde romantizm kadar karakterlerin psikolojilerinin aktarılması, anlatılmak istenen bir savaş ortamı var. Yani "Bronz Atlı" dolu bir kitap, bu yüzden 824 sayfa gayet normal. "Yalnız Gözlerin İçin" ise sadece güzel/yakışıklı karakterlerin fazlaca bulunduğu, ne romantizmde ne normal anlatımda hiçbir derinliği olmayan bir kitap. Onun yerine 400 sayfayı geçmeyecek şekilde daha özenlice hazırlanmış kitap yazılsa tadından yenmez. Ama gel de yazarlara anlat.
O kadar eleştirdim ama neden 9 verdim. Güney hatırına ve az tekrarı olduğu için.
Kitaptaki über düper yakışıklı adamlar ve lolita hanımlar hakkında yorum bile yapmıycam. Kabile yapmış fma, artık hangi ülkede yaşıyorsa .
Kitapta en saçma bulduğum şeylerden birini belirtmek istiyorum.En sonunda Tahir nasıl oldu da Vedat'ın silahla gelin odasına girip Güney'in yakınına gelmesine izin verdi? Nerde kaldı bunların koruyuculukları? Ya Güney'e ateş etseydi? O karakterin böyle bir plan kurması saçmalığın daniskasıydı bana göre.
10 puan bile az. hayatımda okuduğum en ama en güzel kitap. başucu kitabım bundan sonra. kelimelerle ifade edebileceğimi sanmıyorum. harikaydı..
FAZLA SÖZE GEREK YOK.
MUHTEŞEMDİ... VE ZATEN ÖYLE OLACAĞINA EMİNDİM.
MUTLAKA ALIP OKUYUN...
TAHİR GİBİ BİR ADAMIN OLMADIĞINI VE OLAMAYACAĞINI SÜREKLİ KENDİME HATIRLATIYORUM....
Çok güzeldi tekrar tekrar bıkmadan okuyabileceğim bir kitap
780 sayfa
Şubat2013 tarihinde, Ephesus Yayınları tarafından yayınlandı