Kod adi: Yarasa.
Gizli görevlerin aranan ismi.
Dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir işi kendine has yöntemleriyle halledebilir.
Onun için imkânsız diye bir şey yoktur.
Her işin altından kalkar.
Bir kere göründüğü yere bir daha gitmez. Gitmez. Gitmezdi…
Ta ki o gece tamamladığı gizli görevin ardından kafa dağıtmak için en sevdiği ritüeli gerçekleştirmek amacıyla o mekâna gidene kadar…
O mekâna gidip Mavi’yle karşılaşana kadar…
Mavi, bugüne kadar üstlendiği en zor görev olacaktı. Üstelik ilk defa, başarılı olacağı konusunda kendine duyduğu güveni, koyduğu yerde bulamıyordu.
Yarasa’nın mavi gecesi, siyah gecelerinden daha uzun olacak gibiydi…
(Tanıtım Bülteninden)
Kod adi: Yarasa.
Gizli görevlerin aranan ismi.
Dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir işi kendine has yöntemleriyle halledebilir.
Onun için imkânsız diye bir şey yoktur.
Her işin altından kalkar.
Bir kere göründüğü yere bir daha gitmez. Gitmez. Gitmezdi…
Ta ki o gece tamamladığı gizli görevin ardından kafa dağıtmak için en sevdiği ritüeli gerçekleştirmek amacıyla o mekâna gidene kadar…
O mekâna gidip Mavi’yle karşılaşana kadar…
Mavi, bugüne kadar üstlendiği en zor görev olacaktı. Üstelik ilk defa, başarılı olacağı konusunda kendine duyduğu güveni, koyduğu yerde bulamıyordu.
Yarasa’nın mavi gecesi, siyah gecelerinden daha uzun olacak gibiydi…
(Tanıtım Bülteninden)
Selvi Atıcı'nın kalemini seviyorum şimdiye kadar çıkarttığı bütün kitaplarını okudum. İçlerinde çok beğendiklerim var özellikle Deryal ve Tunç Mirza'nın hikayesi, benim için çok özeldir.
Bu kitabı, yazarın diğer kitaplarına göre vasat buldum. Bunun sebebi de Yarasa ve Mavi'nin hikayesini sevemememden kaynaklanıyor. Hikayeyi kafamda bir türlü oturtturamadım. Beğendim demek isterdim fakat diğerlerine haksızlık etmiş olurum. Hal böyle olunca benim için zoraki bitirilmiş bir kitaba dönüştü. Üzgünüm :(
Şubat ayı içerisinde çıkmasını beklediğim ve çok merak ettiğim iki kitaptan biri de Selvi Atıcı'nın Yarasa adlı kitabıydı. Siparişim geldiği gün okumaya başladım ve aynı gün soluksuz bir şekilde bitirdim.
http://birumuthayal.blogspot.com.tr/
yorumum; http://morduslerkitapligi.blogspot.com.tr/2017/03/yarasa-selvi-atc-kitap-yorumu-gkbt-22.html
yazar ile röportajım; http://morduslerkitapligi.blogspot.com.tr/2017/03/selvi-atc-roportaj-gkbt-22.html
Bu kaleme bayılıyorum vesselâm. Sevgili @selviatici 'nın her bir yazdığı kitap birbirinden güzel ve okunası. Diğer beş kitabı birbirine bağlantılı olsa da bu kitabın diğerlerinden bağımsız yazıldığını belirteyim. Yarasa ve Mavi okurun kalbine işleyen karakter tanımları ile yaşadıkları olay akışları kitabı elinizden bırakamadan okumaya sevk ediyor. Levent ve Eyüp adlı bitirim ikili ise sürekli tebessümle okunacak sahnelere yer veriyor. Gerçek imkansız aşk bu işte, anlatılan olaylar öyle inandırıcı ve zekice sıraya konulmuş ki hayran bırakıyor. Hele olayların geçtiği doğal mekanlar öyle güzel betimlenmiş ki karakterler ile birlikte ben de Hamzabey yaylasında onlarla gezdim diyebilirim. Aksiyon, mecburiyet, heyecan, merak, kan olmadan can olmak, ölümüne sevmek, kaybettim sandığınız anda mucize yaşamak, aile olmak gibi bir çok duyguları içinizde hissediyorsunuz okurken bu kitabı.
https://illekitap.blogspot.com.tr/2018/02/selvi-atc-yarasa.html
Selvi Atıcı'nın yayınlanan 6. kitabı Yarasa. Ve benimde okuduğum altıncı Selvi Atıcı kitabı olduğuna göre bu kadının kitaplarını, kurgularını, hikayelerini, karakterlerini sevdiğimi anlamışsınızdır.
Selvi Atıcı, asla kendini tekrar etmeyen, aşkı nefes kesecek ve iliklerinizi titretecek kadar eşsiz kaleme alan, polisiye ya da bir olay döngüsü ile gizemli bir kovalamacayla kurguya hareket katan ve asla vıcık vıcık bir aşkı değiş devleşmiş bir aşkı hikayelerine konu alarak okurlarını tatmin etmenin ötesinde zirveye çıkarıp yüzlerinde işte bu be dedirten gülümsemeyle kitaplarını kapattıran nadir yazarlardan biri.
Ciddi anlamda el üstünde tutulup, kitaplarının çok satanlar listesinde olması gereken nadir Türk yazarlardan biri benim nazarımda.
Kitabın konusuna dair bir yorum yapmayacağım çünkü bu konuda konuşmak bence fazlasıyla spoiler vermek olacak o yüzden susmayı tercih ediyorum. Ki zaten arka kapak yazısı yeterince de konuyu özetliyor.
Kitaptaki adrenalin olayları ve içlerinde barındırılan sırlar oldukça iyi kurgulanmıştı. Ben aşırı derecede beğendim çünkü bu tür şeyleri yabancı yazarlardan okumaya alışığız ama kendi yazarlarımızdan birinin böyle incelikle işlenmiş bu tür bir okay döngüsünde imzasının olması hayranlığımı kazandı.
Yarasa lakaplı Uğur'un karakteristik özellikleri, her daim tetikte olan varlığı, her an bulunduğu ortamı savaşmaya değer şeylerini aklına not etmesi, eşsiz gözlem yeteneği ve becerileriye FBI veya CIA ajanlarını aratmayacak cinstendi. Bu yüzden zaman zaman cidden bu karakteri bir Türk yazar mı yarattı diye düşünmeden geçmedim.
Yanlış anlaşılmasın yerli yazarlarımızı küçüksemiyorum sadece Yarasa gibi karakterlere bir Türk yazardan pek sık görmüyoruz bu yüzden de okumak ayrı bir tatmin hissi veriyor.
Mavi'nin Yarasa ile olan ilişkisi, aralarındaki bitmek bilmeyen nefret... bu nefretin arasına filizlenmek için atılan aşk tohumları o kadar güzel anlatılmış ki sanki ben o nefreti hissederken Yarasa'ya kapılıp gidiyormuşum gibi hissettim.
Ahh, bir de... Yarasa'nın aşkı var. Adam kelimenin tam anlamıyla aşkı dibine kadar yaşıyor... ölümüne yaşıyor... kendi hayatını önüne katarak yaşıyor...
Hani diyorlar ya senin için ölürüm diye... işte bunu yapabilecek değil yapan adamdı Yarasa.
Hele ki adamın, " bu işiten tek kazancım senin hayatta kalman" dediği anda bende ipler koptu. Direk bu cümleyi söylemedi konuşma arasında söylüyor bunu ama ben... Yarasa'nın aşkına, sevgisinin büyüklüğüne kitabın ilk sayfasından son sayfasına kadar eridim. Resme. O aşka ben tutuştum. Öyle güzel yazılmıştı.
Bence... çok iddialı olacak ama bence en güzel seven Selvi Atıcı erkeği Yarasa'ydı.
Mavi, Yarasa'yı bıçaklarken... ya da onu dereye ittiğinde... Yarasa, Mavi için ölümü göze alırken... nasıl da yürek burkan ama aşka imrendiren satırlardı.
Levent ve Eyüp ile olan ilişki güzeldi. Her ne kadar her daim sanki ihanet edeceklermiş gibi gelselerde onların hayranlığı ve sadaati onlardan şüphelendiğim için utanmama neden oldu.
Kitabın son kısımlarında hatta son 50 sayfasında yeminle nefesimi tuttum. Hayır, olamaz, nasıl yani gibi tepkilerle okudum ama o son yok mu o son...
Yarasa sen bu dünyada mutluluğu da aşkı da en hakeden kişisin dedirtti. Şimdi dibine kadar yaşa bu duyguları diye düşünerek kapattım kitabı.
Kitaptaki kovalamacalar, şehir şehir hatta ülke ülke gezmeler falan çok güzel kurgulanmıştı. Hatta İğne Operasyonu falan bile kusursuzdu. Bu tür ince detay gerektiren kurgular genelde bizim yazarların yazmadığı şeyler ve yazanlara denk gelince de baş tacı yapıp önünde ceket iliklemek lazım.
Çok fazla uzatmayacağım yoksa çok pis spoiler verir bir yorum yaparım. O yüzden kısa kesip yorumu bitiriyorum.
Selvi Atıcı kitapları daha önce okuduğunuz bilmiyorum ama mutlaka denemeniz gereken yazarlardan biri.
Kadın aşkı da heyecanı da dibine kadar muhteşem kurgulayıp yazıyor.
Sizi gülümsetirken hüzünlendirebiliyor. Aşkla titretirken nefretle öfkelendirebiliyor. Bu kadın kitaplarıyla duygularınızı alt üst ederken arka kapağı kapattığınızda yüzünüzde aşktan tatmin olmuş bir gülümseme oluşturabiliyor. Bu yüzden, evet beklentiniz yüksek bir şekilde okuyabilirsiniz bu kadının kitaplarını. Çünkü her bir satırı ve kelimesiyle beklentinizi karşılayacaktır.
Çok iddialı belki ama şiddetle tavsiye edebileceğim ve her kitabını gözüm kapalı, konusu bile okumadan alacağım nadir Türk yazarlardan biri.
"'Niye uğraşıyorsun ki? Neden vazgeçip kendi hayatına devam etmiyorsun? Böylesi hepimiz için çok daha kolay olur belki de...' Sözcükler zihninden geçtiği anda dudaklarında yer bulmuştu. Alçak, ruhsuz bir fısıltıyla...
'Tedavisi olmayan hastalıklar nasıl olur, biliyor musun?'
Genç kız adamın duygusuz sesiyle birlikte kaşlarını çattı. Ancak ona cevap vermedi.
'Uğraşırsın, çabalarsın, kurtulmak için sonuna kadar çırpınırsın! Fakat bir işe yaramaz. Hastalık bedenine sızmıştır, giderek yayılmaya başlamıştır ve seni istiyordur. Sonunda seni almadan asla yok olmaz.' Adam hafifçe dönerek bedenini ona çevirdi. Derin bir iç çekişle birlikte usulca elini kaldırdı. Genç kızın tenine dokunmadan hafifçe bedeninin üzerinde dolandırmaya başladı. 'Sen hastalıksın. Benim hastalığım. Sana baktım. O anda bana işledin. Sonra yavaş yavaş içime yayıldın. Görmeyeceğim dedim. Görmeye geldim. Bakmayacağım dedim. Ama baktım. Bu son dedim. Fakat aslında hiç sonum olmadın. Bilmediğim, başlangıcım olduğunda.'"
Aksiyondan ziyade hislerin ön planda olduğu bir Selvi A. kitabı.Beklentim açısından biraz hayal kırıklığına uğrattı. Kitap çok güzel bir macera kitabı olabilecekken bu kısmı o kadar yüzeysel kaldı ki...Özellikle son kısımlar sanki yetiştirilmek için yaızlıp daha sonra buradan bir aksiyon çıkarılır diye bırakılmış gibi...Bu açılardaan kötü ama diğer yönden duygular çok düşünceler çok hisler çok ama kitap tüm bunlara yetmemiş....
Karton Cilt, 496 sayfa
24Şubat2017 tarihinde, Nemesis Kitap tarafından yayınlandı