Aşk, ölümsüzlük ve kaybedişin dramatik hikâyesi. Nikki altı ay önce, birden ortadan yok olmuştu. Nikki bu süre boyunca yerin altında, Yerkara adı verilen bir diyarda yaşamıştı; zaman burada farklı işliyor, bambaşka yollarla besleniliyordu.
Nikki, Yeryüzeye, eski yaşamına ve sevgilisi Jacke veda etmek için geri döndü. Geçmişi unutmak ve hayatına devam etmek istiyor ama Yerkaraya döneceğine söz verdi.
Çünkü Cole onu bekliyor. Cole, Nikkiyi baştan çıkarıp Yerkaraya gelmesi için kandırmıştı.
Şimdi de Yerkaranın yönetimini ele geçirmeye karar verdi ve bunun için Nikkiye ihtiyacı var:
Nikki Yerkaraya dönüp Coleun kraliçesi mi olacak, yoksa Yeryüzeyde Jackle mi kalacak?
Ashtonın ilk romanı çok katmanlı ve merak uyandırıcı. Yazar özlemenin, kaybolmanın ve hayatta kalmanın doğasını araştırırken Osiris, Orpheus ve Persephone gibi mitlerden ilham alıyor. Publishers Weekly
Aşk, ölümsüzlük ve kaybedişin dramatik hikâyesi. Nikki altı ay önce, birden ortadan yok olmuştu. Nikki bu süre boyunca yerin altında, Yerkara adı verilen bir diyarda yaşamıştı; zaman burada farklı işliyor, bambaşka yollarla besleniliyordu.
Nikki, Yeryüzeye, eski yaşamına ve sevgilisi Jacke veda etmek için geri döndü. Geçmişi unutmak ve hayatına devam etmek istiyor ama Yerkaraya döneceğine söz verdi.
Çünkü Cole onu bekliyor. Cole, Nikkiyi baştan çıkarıp Yerkaraya gelmesi için kandırmıştı.
Şimdi de Yerkaranın yönetimini ele geçirmeye karar verdi ve bunun için Nikkiye ihtiyacı var:
Nikki Yerkaraya dönüp Coleun kraliçesi mi olacak, yoksa Yeryüzeyde Jackle mi kalacak?
Ashtonın ilk romanı çok katmanlı ve merak uyandırıcı. Yazar özlemenin, kaybolmanın ve hayatta kalmanın doğasını araştırırken Osiris, Orpheus ve Persephone gibi mitlerden ilham alıyor. Publishers Weekly
http://illekitap.blogspot.com/2013/02/brodi-ashton-yerkara.html
Vay canına... Böyle bir kitabı yorumlamak çok zor... İlk defa bu tür bir kitapta yorum yapmakta zorlanıyorum... Ama bütün samimiyetimle söylüyorum ki okuduğum en güzel fantastik/paranormal kitaplardan biriydi.
Yazarı ayakta alkışlamak gerekir. O kadar güçlü bir kurgu kurmuş ve bunu da mitolojiyle harmanlamış ki okuyucuya söz söyleme şansı bırakmamış. Yazarın kalemi çok güçlü ve sağlam bir şekilde kurgusunu kurmuş. Akıcı, sürükleyici ve merak uyandırıcı şekilde işlemiş her bir kelimeyi...
Kitap içeriğine girmeden yorum yapmaya çalışacağım, ancak bazı yerlerde girersem şimdiden yorumu okuyacak arkadaşlardan özür diliyorum.
Kitabın aralarında 'Beslenme'den önceki kısımlara yönelik geçmişin anlatılması çok güzeldi. Cole her ne kadar biraz kötü bir karakter izlenimi yaratsa da Noel partisinde söylediği "kimi zaman... kalplerimiz kırılır." sözü insanın içinde bir şeyleri kıpırdatıyor. En azından Cole karşı bir sempati duydum ve kendisini en az Jack kadar sevdim.
Jake'in aşkına sahip çıkıp da Nikki için bu kadar fedakarca davranması, pes etmemesi, çabası ve yaptığı her şeyi anlatmak... kelimelerle ifade edilemez.
Kitabın son yüz sayfalık dilimini öyle bir keyifle ve heyecanla okudum ki kitabın bitmesini hiç istemedim. Hele o tünellerin gelip alma safhası muhteşemdi.
Ama son iki sayfası... rüyalarında Jack ile Nikki'nin buluşması... "sonsuza kadar seninle" ifadesi... tam anlamıyla kelimelerin kifayetsiz kaldığı noktaydı.
Yazar duyguları o kadar güçlü işlemiş ki okurken o duyguları hissedebilmek çok güzeldi.
Çeviri çok güzeldi, kitabın akıcılığı bozulmamıştı. DEX'in okuduğum ikinci kitabıydı ve bayıldım. Cidden başarılı bir yayınevi olarak görüyorum kendilerini. Umarım kısa zamanda "Yerkara"nın ikinci kitabını çıkarırlar. Şimdilik üç kitap olarak görünen "Everneath" serinin ilk kitabıydı Yerkara.
Şiddetle tavsiye ederim okuyun.
Açıkçası fantastik kitaplarda hep vampirler, kurt adamlar okumaya o kadar alışılmış ki bu kitabın değişik kurgusu okuyucuyu tatmin edecektir. Beni tatmin etti ve tekrardan bu türü bana sevdirdi.
Kitap başlangıçta akıcı olmasa da ilerleyen sayfalarda ilginçleşti. 2. kitabı bekliyorum...
http://kordugumhayaller.blogspot.com/2013/02/yerkara-everneath-by-brodi-ashton.html
Kabul ediyorum, yazar iyi yazmış ve duyguları çok iyi vermiş. Ama arkadaş o kadar melankolikti ki! Okurken çok kötü oldum, etrafımdaki esprilere bile gülemedim sırf Nikki'ye üzülmekten. Yani duygusal bir günde okunması gereken bir kitaptı. Emin olun, Nikki öyle bir zamanda size çok güzel eşlik edecektir :)
Kitap hakkında dedikodu yapmadan önce gelin bir neler oluyor göz atalım:
Kitabımız Nikki'nin Yerkara denilen yerde Beslenme'nin bitişi ve Cole ile uyanmasıyla başlıyor. Cole, Nikki'nin diğerleri gibi olmadığını daha o zamandan anlıyor. Ve yıllardır aradığı kişinin Nikki olduğuna sevinemeden kızımız tekrar kendi dünyasına dönüyor. Böylece de kitabımız başlamış oluyor.
Kızımızın yeryüzüne çıkmasının bedeli 6 ay sonra tüneller denen kötü yere dönecek olması. Kızımız da zamanı tükenmeden, önceki gidişinde veda edemediği kişilerle vedalaşmak ya da pişman olduğu şeyleri düzeltmek istiyor. Kitabın ilk başlarında anılarını yavaş yavaş kazanmasını ve yaşadığı zorlukları görüyoruz. Kitap ilerledikçe de neden Yarkara'ya gitmeyi seçtiğine ve hayatını düzeltme çabalarına tanık oluyoruz. Sonlara doğru ise kaderini değiştirmek için yaptıklarını okuyoruz. Peki sizce Nikki, yeryüzeyde hayatını eski yoluna koyup kaybettiklerini kazanabilecek mi yoksa buraya gelerek aslında hakkını boşa harcamış ve tünellere haketmediği şekilde gitmiş mi olacak?? Ya da hiç beklemediği bir şekilde tünellerin o kötülüğünden kurtulup normal yaşantısına dönebilecek mi??? Tüm sorularınızın yanıtları için kitabı okumalısınız ;)
Karakterlere bir bakış atarsak:
Nikki; annesinin ölümüyle babası ve kardeşiyle kalan acılar içindeki bir kızdır. Çok sevdiği ve sonunda sevgisinin karşılığını bulduğuna inandığı sevgilisi Jack yüzünden Yerkara'ya gitmeye karar vermiştir -yani her şeyin sebebi bu pislik!- Ve yine onun için dönmüştür. Ama döndüğünde aradan uzun bir zaman geçmiş ve çok şey değişmiştir. İşte bu değişen şeyler canını çok yakmaktadır. Okurken beni çileden çıkaran ve sayesinde depresyonun köşelerinde gezindiğim bir karakterdir kendileri :D Sonlara doğru aklı başına daha çok geldi ama olan bana oldu -.-
Yeryüzüne tekrar dönme sebebi, beni delirten ve sinir eden, gereksiz varlık olan Jack var bir de. Kitapta yazar, onun kızımızı üzmesinin elinde olmadığını söylese de ben sevemedim bu karakteri. Zira daha güçlü ve kararlı bir yapıda olsa bunların hiçbiri olmazdı. Gerçi kızımız Yerkara'ya gidince çok çabalamış onu bulmak için ama tren kaçtıktan sonra kopan yaygara neye yarar! Kitap boyunca her hareketiyle gözüme battı, sonunda yaptığı şey olmasa kesinlikle nefret ettiğim bir karakter olurdu.
Jack'den daha iyi değil, gitar olayı da berbat ama Cole'ü sevdim. Yine de şımarmasın hemen, sadece Jack'e kıyasla sevdiğim bir karakter. Onun hakkında çıkarıcılığı dışında emin olduğum bir şey yok. Kızımıza olan ilgisi ve sevgisi gerçek mi bilemem ama ben gerçek olduğunu düşünmeyi yeğliyorum :D İkinci kitapta acaba nasıl bir yeri olacak ya da yazar onun hakkındaki soru işaretlerini kaldıracak mı?? Bu sorularımın cevabı ve sonu için 2. kitabı sabırsızlıkla bekliyorum zaten ;)
Belki de kitaba bu kadar kararsız olma nedenim önceden aldığım duyumlar ve tanıtım yazısı sebebiyle mitolojik bir aşk belki de bir başka Hades ve Persephone -özellikle böyle olur diye çok duymuştum :( - hikayesi beklememdi. Onun yerine oldukça melankolik, duygusal ve beni çileden çıkarıp delirten bir kitap buldum.
Yazarın bir geçmiş bir gelecek yapmasını sevdim. Hem melankoliden kurtulup rahat bir nefes aldım o zamanlar hem de kitabın ilerisi için bir merak oluştu okurken. Ama keşke geçişleri daha hafif tutsaydı. Zira bazı yerlerde öyle hızlı yapmış ki, hiç beklemediğim anlarda geçmişe gitmesi beni tepetaklak etti.
Bir de kitapta en çileden çıktığım yer, Jack'in en kötü ve tehlikeli zamanda onu değil de Jules'u seçtiğini gördüğü halde ağzı açık ayran delisi gibi ilk fırsatta Jack'e koşması! Sen tüm bunları gör, Jack'in tüm pisliklerini bil, Jules'ün kazığını da öğren ama yine de hepsine eskiden gördüğün gözle bak ve yaptıklarına tepkisiz kal! Yazarken bile ağzımdan alevler çıkaracak gibi oluyorum. Bir de insanların sürekli Jack Nikki'yi affetmeli mantığı da ayrı bir köpürme ve sinirlenme nedenim.
Son olarak kitap için bir grafik çizmem gerekirse; başı iyi, ortalara doğru melankoliyle boğması sebebiyle bıktırıcı ama sonlara doğru kesinlikle başarılı bir şekilde yükselişe geçiyor diyebilirim.
böyle bişey yok arkadaş yine ağladım benim gözler sulu göz çok güzeldi bayıldım 2. kitabı ne zaman çıkıcak kaç aydır bekliyorum çatlıcam meraktan bilen varsa lütfenn söylesin
http://gokkusagindakisonrenk.blogspot.com/2013/08/kitap-yorumu-yerkara.html
Yerkara, daha Türk okuyucu ile buluşmadan önce bir yerde alıntılarını okuyup aşık olduğum bir kitaptı. Çıkar çıkmaz okuyacağım! demiştim. Evet biraz geç oldu farkındayım. Belki bundan mıdır ya da beklentimi aiırı yüksek tuttuğumdan mıdır bilemiyorum kitap bana istediğimi vermedi. (JOHN GREEN UMARIM BUNDA SENİN ETKİN YOKTUR)
Mitolojik öğeleri yeniden yorumlayan kitaplara bayılırım. Bu kitaba da bayıldım şimdi ne yalan söyleyeyim. Sadece 5 puanlık diye beklediğim bir kitaba daha az puan vermek beni üzdü. Bu kitabın yorumuna iki gün önce başladım, şu an yeniden devam ediyorum -hayır, üşengeçlik değil- ve gittikçe hoşuma gidiyor. Sanırım kitaptaki bilgileri sindiriyorum yavaşça. Çünkü kitaba başlarsanız anlayacaksınız, çok fazla gizem var. Yazar sürekli geri dönüşler yapmış. Beslenmeden öncesi ve şimdi diye. Kitap karakterlerinden Cole ve Jack, ikisini de sevdim. Jack inanılmaz aşkını ve Cole'un kötü adam halini ve umutsuzluğunu. Yine de Cole, hayatım bence sana Nikki'den daha iyisi gerek. O kız Jack'e sahip.
"Kimi zaman.." Sustu, gözlerini sımsıkı kapadı. "Kimi zaman kalplerimiz... biraz kırılır."
Burada Cole :(( demiş olabilirim. Belki...
Kitap genel olarak güzel ve biraz melankolik ilerliyor. Şöyle ki Nikki'nin unutulmaz umutsuzluğu, sürekli gidiş-gelişler yaşaması daha çok böyle düşündürdü. Nikki'ye sinir olmadım değil, Ah ben gelmeden önce daha iyilerdi, Jack beni asla sevemez, her şeyi kötü yapıyorum serzenişleri bir süre sonra insanı deli etmiyor değil. Hayır kötü anlamda değil, böyle hadi artık deli etmeyin söyleyin bu ne olacak, sen ne yapıyorsun, bu gizem de neyin nesi! diyerek okurken sinir olmuş olabilirim. ama mitoloji ile günlük hayatın parçalarını birleştirirken yazar güzel bir üslup kullanmış.Okurken a-ha çok mantıklı! niye böyle düşünemedim diyebiliyorsunuz. Ve kitabın oldukça yaratıcı olduğunu eklemeliyim. İlk kitap olduğu için daha yazarın kurguyu yavaş yavaş oturtmasını görüyoruz. Serinin devamının çok daha güzel olacağını düşünüyorum. Hele o sonundan sonra :((((
Not: Kitap bana biraz Gemma Doyle serisini hatırlatmadı değil. Gerçi sadece sonu.
gerçekten çok güzel bir kitaptı.persephone mitini bu şekilde uyarlaması ve yazarın dilinin akıcılığı çok güzeldi.
Her ne kadar konu olarak sıradan olsa da yazar yazım şekliyle bu farkı kapatmayı başarmış. Kitabın sonundan başlayıp başa doğru ilerliyormuş gibi hissettim kendimi sürekli.
334 sayfa
16Ocak2013 tarihinde