Güzel bir Elif Şafak kitabı. büyük ihtimalle Aşk'ı, Şemspare'yi, İskender'i seven bunu sevmez. Elif Şafak'ın yayınevi ve politika değiştirmeden önce ne kadar da farklı olduğunun kanıtlarından.
elif şafağın son kitaplarını okumuş olanlar için sıkıcı olabilir ama okunası kitaplardan bence
hiç beklediğim gibi bir kitap değildi sonunu bile anlamadım sonuna kadar hikayeyide anlamadım kısacası ben hiçbiişey anlamadım :)
Birinin "oralıyım" demesi için gerekli olan şey belli bir süre midir, yaşanmışlıklar mıdır, nerde daha çok eşi dostu olduğu mudur yoksa orda doğması, köklerinin orda olması yeterli midir? Bunların hepsini ince ince, yine harika anlatımı ve kurgusuyla işlemiş Elif Şafak..Ya da belki hiçbiri, ya da belki Hepsi.. Araf.. :)
Çok beğendim!
garip bi kitaptı neden okuduğumu yada nasıl başlayıp nasıl bittiğini anlayamadan merakla okudum. farklı hayatların , farklı kültürlerin anlatıldığı güzel bi kitap
Alışılagelmiş Elif Şafak tarzından biraz farklı bir kitap. bireysel farklılıkları konu alan güzel bir çalışma
2001 veya 2002 yılında okudum, ondan hemen önce Zadie Smith'in İnci Gibi Dişlerini okumuştum. Aradaki ifade benzerliklerine şaşıp kalmıştım...
kitabın dili çok güzel kendimi bulduğum düşünceler vardı yalnız kitabın biraz iç karartıcı bi yönü var ama bu kitabın farklı bi çekiciliği var günlük hayatta karşımıza çıkan insan tiplerini barındırıyo
Sonuna gelen kadar her an yarıda bırakmamak için kendimle savaştım. Elif Şafak'ı severim ama bu kitabı sevemedim.
-Birinin adını öğtenmek varoluşunun yarısını ele geçirmektir, gerisi parçalardan ve ayrıntılardan ibarettir. Çocuklar bunu ruhlarının derinliklerinde bilirler. Bir yabancı isimlerinin sorduğunda içgüdüsel olarak söylemeyi reddetmleri bunadandır. Çocuklar isimlerin gücünü idark eder, ama büyüdüklerinde unutuverirler.-
-İsimler böyledir işte – bir insana dair ilk ve en kolay öğrenilen ama aslında en zor sahip olunabilen.-
-Bütün strateji düşmana kendi silahıyla karşılık vermekten ibaretti
-Hayatta insanın eğlenmeye mecbur tutulmasından daha bunaltıcı şey yok.
- Belki hatırlanacak önemde bir şey değildi, ya da aksine derhal unutulacak kadar önemli
- Isimleri sonsuza kadar sabitleyen bir dünyaya saplanmışım, harflerin çığırından çıkmasına izin vermeyen
*“ umarım hayatın cennet olur “ bir sevgilinin aynaya yazılmış lanetidir. Bütün aynalarda olduğu gibi burada da sağ solda, sol sağdadır, yani cennet aslında cehennemdir. *
-Insanın ne kadar imtiyazlı olduğunu bilebilmesi için öncelikle imtiyazsız olması gerekiyordu ama o zaman da paradoksal bir biçimde artık bilinecek bir imtiyaz kalmıyordu.
''Kim gerçek yabancı ? Bir ülkede yaşayıp başka bir yere ait olduğunu bilen mi, yoksa kendi ülkesinde yabancı hayatı sürüp, ait olacak başka bir yeri de olmayan mı?''der ve uzaktaki bir yaşantıyı kurgu üzerinden yakın eder..Başarılı bir çalışma
farklı diyarlardan kopup gelen ınsanların hıkayesı
eğlencelı duygusal düşündürücü ve tabıkı içinde aşk olan bıraz başlarda sıkılsamda okumaya değerdı
Aidiyet, kimlik,göçmenlik, göç, üzerine yazılmış en güzel kitaptır kânımca. Okyanus ötesi bir ülkeye bambaşka diyarlardan gelmiş insanların, Türkiye' li Ömer' in, Fas' lı ev arkadaşının ve diğer roman kahramanların yaşantılarından, bir varoluş, bir tutunma çabası çok sade, açık seçik anlatılmış romanda. Romanın ismi ne kadar güzel bir seçimdir ve sonu da bir o kadar beklenmedik ve vurucu..
Kitabı bitirmek için çırpındım resmen.
Çevirisi berbat bir kere. Olaylar çok kopuk. Bir yerde toparlar kendini diye düşündüm ama yok gittikçe kötü bir hal aldı roman.
Çok şey ummuştum ama boş çıktı kitap. Karakterler çok sığ. Derinlik yok. Karakterlerin birbiriyle olan uyumu sıfır.
Sevmedim, sevemedim.
Elif Şafak beni bu kitabıyla hayal kırıklığına uğrattı resmen.
Parama da yazık oldu.
Tek kelimeyle; Zaman kaybı..!
Elif Şafak'ın yazma stiline aşık olduğum bir kitaptı. O uzun cümlelerin buram buram barındırdığı anlam yükleri hikayenin vurgusunda eriyip giderken içinizde bir sürü noktaya dokuna dokuna sizi sarsıyor.
Neden bilmem bir daha kendisini bu denli etkili bir şekilde hissettiğim ve hayranlığımı tazeleyen bir kitabı olamadı.
Araf da kalınacak yoğun bir duygu yükü, bulamadım kitapta. İkilem neredeydi? Hangi kayıp duyguydu? Hangi sorguydu?Sonunda intihara vardıracak kadar yaşadığı bir depresyon vakası mıydı, yoksa ruh hastalığı mıydı? Ya da iletişimsizlik, itilmişlik miydi? İletişimsizlikse nedeni iç sesi ne diyordu? Son derece merak edip aldığım ama içinde toplumsal, bireysel, psikolojik veya felsefi analizlerin olmadığı, bu yönden değerlendirebileceğim hiç bir açının bulunmadığı bir hikayeydi. Yaklaşık bir yıl önce okuyup "ee ne oldu şimdi deyip" bitirdiğim bir kitaptı. Güzel cümleleri olan, ara ara gülümseten ama gerçek anlamda bir tahlili barındırmayan, bir sorunu betimlemeyen ve nihayetinde macera olsun diye, kafasına koyduğu bir intiharı gerçekleştiren sorunlu bir kahraman vardı karşımda. Beni, duygularına ortak edemedi.İçindekileri, kıskacını aktarmakta yetersizdi. Kısacası kitap, kahramanı ve barındırdığı his beni kavrayamadı.
güzel kitap. İnce espriler detaylı tasvirler ve Elif Şafak'ın kelimelerle olan oyunu. Özellikle sonlara doğru okurken zevk alarak okudum