Keşke kimse böyle bir kitap yazmak zorunda kalmasaydı ama
''Bu şehir yüzyıllardır erkektir ve kadınları sevmeyi bilmez. İşte bu yüzden, bu şehirde ben her gün kendimi defalarca öldürürüm.''
Dili ve imgeleri biraz ağır ve karamsar bir havada olmasına rağmen enfes yaklaşmlar ile tabuları yıkma ve sorgulamaya iten dürtüler uyandırıyor insanda. Sadece bir solukta okuyamadım. Okuduğum bölümleri sindirmem uzun sürdü.
Atmosferik açıdan mükemmel öyküler okudum. Anlatım da çok iyiydi. Yalnız kediler, ölümler ve çarpık ilişkiler açısından çok fazla kendini tekrar ediyordu.
Okurken içim daraldı kaç kere elimden bıraktım bilmiyorum. İçim daraldı derken kitaptan değil yanlış anlaşılmasın. O kadar gerçek, o kadar derinden etkileyen hikayelerdi ki canınız yanmadan okuyamayacaksınız.
http://kitapeylemi.blogspot.com.tr/2014/05/37-deli-kadin-hikayeleri-mine-sogut.html
farkli bir soluk arayan ve kadin dünyasinin farkli köselerini görmek isteyenler mutlaka okumali !
http://morayrac.blogspot.com.tr/2015/06/mine-sogut-deli-kadin-hikayeleri.html?m=1
"Çocuğum benim sokaklarına bile çıkmaya cesaret edemediğim bu memlekette yaşasın diye… Onu doğurdum ve öldüm. Yirmimde.
Şimdi mütemadiyen gömüyorlar beni. Derine..derine.. Hep daha derine. “
Deli Kadın Hikayeleri, Mine Söğüt, Syf. 125
Durup durup okuduğum, okurken tamamını ezberlemek istediğim kitap.
Kadın olmak, kadın olabilmek, kadın olarak yaşamak ne kadar iyi anlatılabilir ki? sorusunun cevabı olan kitap.
Mutlaka okuyun!
Hikayeler de kitabın içindeki çizimler de çok etkileyici. Beğendiğim birçok cümlesi oldu ama favorim şu iki cümle:
- Bana ait tek odanın penceresi hep karanlığa bakar. O yüzden geçmişimi de göremem geleceğimi de. Zifiri bir hayatın içinde hem kalabalık, hem yalnızlık.
- Bu şehir yüzyıllardır erkektir ve kadınları sevmeyi bilmez.
Kitabı elinize alıp sayfalarına göz attığınız da öncelikle resimlerden etkilenmemek mümkün değil.Resimler aynı anda birçok duyunuzu harekete geçiriyor Geleneksel hiyerarşi, dinsel yapı, eril düzenin baskıcı ve dayatmacı zihniyetinin neden olduğu tacizi, tecavüzü, ensesti, ağır kayıpları, tanıklıkları, deliliğe götüren ve intiharın eşiğine getiren durumları öykülerde çoğunlukla sona saklayarak, kendine has bir dille anlatıyor yazar.Okuru mutlu etmek için uğraşmıyor. Mine Söğüt’ün farklı bir dili , farklı bir anlatımı var
Etkisinde kalacağınız oldukça derin bir kitap. Her okuyanın mutlaka kendisinden bir parça bulacağı, altını çizeceği cümlelerle dolu kısa hikayelerden oluşuyor. Benim cümlem ise şu; "Gelecekle ilgili güzel hayaller kurmak insanı iyileştirir. Geleceği umursuz insan, çok geçmez ölür."
"Şehri avucumun içine alsam, elimde bir bez, her yanını ovalayıp parlatsam...şehir tehditten arınır mı?...binbir çeşit kadınlık hali yepyeni bir kadere kavuşur mu?
Bu şehir yüzyıllardır erkektir ve kadınları sevmeyi bilmez. İşte bu yüzden, bu şehirde ben her gün kendimi defalarca öldürürüm. Bomba olur patlarım; kulesinden, köprüsünden aşağı atlarım. Elimde bir bıçak her yerime saplarım. Tavandaki bütün ipler kendimi asmam için sallanır. Arabalar önlerine atlamam için yol alır. Denizinde, lağımında, çöpünde kimliksiz cesedim. Kimsesizler mezarlığında daracık çukurlara sığar dev cesaretim."
MİNE SÖĞÜT... NE MUHTEŞEM BİR KADINSIN SEN!
Mine Söğüt'e gerçek bir hayranlık duyuyorum.
"Özgün" kelimesinin en yakıştığı yazarlardan.
Delirerek okuyunuz :)
Derin bir kitap. Kuyu gibi. Çeken bir kitap. Girdap gibi. Deli bir kitap. Bu topraklarda kadın olmak gibi…
Kitabın kabus gibi bir dili var, insanı içinden çıkartmıyor. Okumak okumak daha çok okumak, okuya okuya satırlara karışmak istiyorsunuz. Her an tanık olduğumuz ama duymaktan hoşlanmadığımız türde hikayeler. İrkiltici, acıtıcı ve istemediğimiz kadar gerçek. Kitabı tamamlayan resimler de bir o kadar rahatsız edici çarpıcılıkta. Zor bir eser, sadece okumak değil sindirmek de gerekiyor. Ve ne güzel demiş Mine Söğüt;
“Tanrı bizi, duyduğu sesleri doğru anlamlandıramayan kullarından korusun. Amin.”
Mine Söğüt'ün sarsıcı hikayelerine ve bu hikayeleri şiirsel biçimde anlatışına hayran kaldım.En sevdiğim kitaplardan biridir.Kitabın çok karanlık ve depresif bir havası olmasına rağmen asla sıkılmıyorsunuz okurken.Hikayelerdeki kadınların deliliklerine ve acı dolu yaşamlarına üzülürken bir yandan da onları bu noktaya getiren toplumu ve diğer etkenleri sorguluyorsunuz.Hatta bazı noktalarda öfkeleniyorsunuz bile diyebilirim.Hikayelerin yanı sıra hikaye sonlarına konan yazarın eşi tarafından çizilmiş (kitap kapağı dahil) çizimler çok ilgimi çekti.İster istemez çizimlerdeki kadınlarla hikayelerdeki kadınları bağdaştırdım.Kısacası bu kitap beni çok etkiledi,bir çok yönden.Ben çok beğendim siz de okuyun,okutun.