Derviş ve Ölüm

En Son Değerlendirmeler

10 puan

EN ÇOK ÖNERDİĞİM KİTAPLARDANDIR

11 yıl, 10 ay
8 puan

Selimoviç’in 1962′de yazmaya başlayıp 1966′da ta­mamladığı eser, Türkçede ilk olarak 1973 yılında yayımlan­mıştır. Meşa Selimoviç‘in eserinin başına koyduğu açıklamaya göre, 1942 yılında faşist Hırvat güçler tarafından kurşuna dizilen ağabeyinin ölümü, kendisi üzerinde büyük bir etki uyandır­mıştır. Daha o dönemden itibaren bu trajediyi yazmak iste­miştir.
Ancak kişisel olduğu kadar evrensel boyutu da olan böyle bir konuya, olayın sıcaklığı geçmeden duygusal yakla­şabileceğini ve yeterli ifade kudretine sahip olmadığını dü­şünerek planını devamlı ertelemiştir. Ancak 1962′de bu ko­nuda yazabileceğine inanmış ve Derviş ve Ölüm‘ü yazmaya başlamıştır. 1962′de artık bu konudaki romanını yazabileceğine inanan yazar, eseri üzerinde çalışmaya başlamış ve dört yılda bitir­miştir.

Profil Resmi
9 puan

.''öldüğüm gün taşınırken tabutum acı duyacağını sanma bu dünyanın ardından...
ağlayarak yazık oldu diye konuşma.
yok oluyorlar mı batınca güneş ve ay?
ölüm sandığın şey, aslında doğuştur.
zindan gibi görünür mezar, oysa ruh özgürlüğe kavuşur
hangi tohum büyümez ekilince toprağa?
insan tohumundan şüphen mi var yoksa?''

Bosnada inançlarına koru körüne bağlı bir dervişin değişim öyküsü muhteşem bir eser. okunulması gereken ilk 100 itap arasına girer bence.

11 yıl, 10 ay
Profil Resmi
9 puan

çok güzel bir roman.

10 puan

Şiir gibi bir Roman.
Bana göre son yüzyılın en kaliteli romanlarından biridir.

10 puan

cidden çok harika bir kitaptır. Dostoyevski tadındadır hatta belki dahada güzeldir.

Profil Resmi
10 puan

İnsanoğlunun acı ve pişmanlıklarını melankolik bir tavırla ete kemiğe büründüren harika bir kitap. Düz yazıyla yazılmış bir ağıt. Yazarın üslubunu insan psikolojisini anlatım şekli açısından Dostoyevski' ye yakın buluyorum. Kitabın giriş kısımları biraz sıkıcı gelebilir ama ilerledikçe ayırdığınız vaktin karşılığını fazlasıyla verecektir.

5 puan

Meşa (Mehmet) Selimoviç 1942 yılında faşist Hırvat güçler tarafından kurşuna dizilen ağabeyinin ölümü, kendisi üzerinde büyük bir etki bırakmış ve bu romanı yazmış. Kitabın adına bakarak daha baştan yanlış bir algılama içine girebiliriz. Çünkü bu kitaptaki derviş bildiğimiz dervişlerden çok farklı. Adı derviş olan fakat güncel hayat içinde tümüyle ihtiras, kin ve intikam duygusu hala üzerinde etkili olan bir derviş. Ayrıca yazarın mevlevilik konusunda nekadar bilgili olduğundan şüpheliyim. Romanın baş karekteri mevlevi şeyhi Ahmed Nuruddin'in ölümü yaklaşanları teselli etmek için çağrıldığında yaptığı teselli konuşmalarındaki ölüm anlayışı, ölüme Şeb-i Aruz, kavuşma gecesi diyen Hz. Mevlana'nınkinden çok farklı.

Eğer dervişlik, tasavvuf, mevlevilik konusunda bir roman okumak istiyorsanız beklentinizi karşılayacak bir eser değil.


Kitaptan hoşuma giden bir kesit:
Öldüğüm gün taşınırken tabutum acı duyacağını sanma bu dünyanın ardından...
Ağlayarak yazık oldu diye konuşma.
Yok oluyorlar mı batınca güneş ve ay?
Ölüm sandığın şey, aslında doğuştur.
Zindan gibi görünür mezar, oysa ruh özgürlüğe kavuşur
Hangi tohum büyümez ekilince toprağa?
İnsan tohumundan şüphen mi var yoksa?

Profil Resmi
9 puan

kelime üslubuyla akıllara zarar muhteşem ötesinde :)

9 puan

kitabın ilk yarısına kadar ne okuduğumu anlamadan okuyup ilerleyen sayfalara bakıyordum. ne okuduğumu anlamama rağmen kitabın sayfalarının akması ise daha ilginç bişeydi... kitabı yarılayınca şeyh nurettinin dünyasına girdiğimi farkettim. otururken yemek yerken, yolda giderken farkında değildim ama şeyh nurettinin ruhunu taşıyor gibiydim.
molla yusuf, hasan, sinaneddin, ali hoca, zindan bekçisi cemal... karakterlerin her biri peşim sıra takipte.... sanırım eğlencelik bir kitap bulup okumam gerek yoksa bu ruh hali, bu melankoli beni dünyadan edecek....
**vakıa suresi ve cemal sanırım unutulmaz zihnimde
** hasan ... o dağınık serkeş, yurt tutmaz, bazan bir eşkiyayı andıran bazan yufka yürekli candan dostu andıran karakter onu unutursam kitabı unutmuş sayarım kendimi :)

geri ileri