içinde binlerce duygu barındıran -özellikle eşcinsel ilişkilere değinmiş- etkileyici bir kitap.
Yazarın bu kitabı da kısa ve vurucu hikayelerle doluydu. Tek takıldığım nokta neden bu kadar fazla cinsel sapkınlıklar üzerinde durduğu. Her kitabı bu konuları mı kapsayacak yoksa kendini tekrar etmekten vazgeçebilecek mi?
Kitaptaki son öykü ''Gemide'' babası ile son gecesini aktaran karakterin ruh hali, sarsıcı.
Sanki hikayeler hep devam edecek gibi bitiyor. Bu bitişler de hep garip ve bağlantısız oluyor, belki kafamızda bağlamamızı istiyor, tabii gereksiz yere uzatmaları da var ama genel hatlarıyla güzel öyküler. Farklı bakış açıları.
Yazar, Peruk Gibi Hüzünlü'ye göre biraz daha ilerlemiş, daha çeşitli ve toplumca bal gibi bilinip de bilinmezden gelen konulara daha derin değinmiş. Özellikle bu içgüdülere/duygulara/eğilimlere/yaşamlara sahip insanların birer canavar olmadığı vurgusu çok yerinde. Kaldı ki bir çoğumuz da benzer hisler yaşadığımız gibi kimi öykülerde baştan sona olmasa bile bir an için aynaya bakmış kadar oluyor insan. Hikayelerde yine en çok hissedilen baskın his hüzün. Öykülerin her biri düşündürüyor ama son öykü, Herkes Kendi Gemisinde, fon olarak kullanılan ve oldukça sert bir film olan Gemide ile hikayenin naifliğinin tezatlığındaki başarı ile bir adım öne çıkıyor.
Kısa kısa Lgbt temalı öykülerinden oluşan kitap.Okuması keyifli kalemini sevdim .
En sevdiğim öykü yazarıdır Yalçın TOSUN. Öncesinde okuduğum 2 öykü kitabında da ( Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler) ( Peruk Gibi Hüzünlü) işlenen konular oldukça ağır gelmiş, kitapları elim kalbimde, uzun uzun düşünerek bitirmiştim. Dokunma Dersleri’ni alalı bir yıl kadar oldu ancak okumaya cesaret edememiştim bir türlü. Bugüne kısmetmiş. Korktuğum gibi olmadı. Diğer öykü kitapları kadar sarsıcı değildi. Çok daha hızlı okudum ve duygusal olarak o kadar fazla zorlanmadım. Ama onlar kadar etkilemedi de beni. Yine de okuduğuma pişman olmadım. Yalçın TOSUN hep yazsın hep okuyayım istiyorum.