"dünyanın bir tarafında bir yerde, bir piyango çekiliyor,
savaş yapılıyor ve hepimizin alın yazısı da böylece uzaklarda belirtiliyordu"
Kitabin kahramanı Drina Köprüsü. Oldukça uzun bir zaman dilimini konu edinen Nobel ödüllü yazar İvo Andric şaheseri. İnsanin kitabi okudukça o coğrafyayı goresi geliyor , Drina köprüsüne bakan bir tepede cay icesi, yeşilin ilmik ilmik ördüğü Visegrad kasabasınin temiz havasını cigerlerine doldurası geliyor.. Kitap gecen yüzyıllarda köprünün nelere tanık olduğunu , savaşı , işgalleri, Avusturya , Sırp , Osmanlı , Alman devletlerinin bu coğrafyadaki çekişmelerini , insanlarin ve kasabanın nasıl bir değişime uğradığını gözler önüne seriyor. İnsan yine doğaya zulm ediyor , teknoloji ve imkanlar yine doğaya kastediyor. Nice savaş , nice mücadele , nice salgın , nice ask , nice insan manzarası gördü hepsi geldi geçti ama yıkılmadı Drina Köprüsü. Adeta bu hengamenin ortasında , bu değişen , değişime yüz tutan her türlü şeye karşı bir başkaldırı.
Açıkçası beni huzunlendirdi çoğu yönüyle. Boyle bir güzellige,, köprüye, kasabaya, yahudisi, hristiyanı, muslumani bir arada tutan , ortak bir kültüre , geniş bir yelpazeye sahip bu yörenin maruz kaldığı zulüm içime işledi.
Sokullu Mehmet Pasa. Osmanlı tarihinin en önemli devlet adamlarından birinin talimatıyla yapılmış bir köprüdür Drina. Sokullu da zaten aslen Sirpdir ve koyu de Drina çevresinde Visegrad'a yakindir.
Lütfen okuyun , tavsiyede bulunun.
lise yıllarımda büyülenerek okudum bu kitabı ama aynı heyecanı şimdi bile okusam duyarım
Sadece objektiflik için okuduğum ve zor bitirdiğim bir romandı okuyacak olanlar bir kez daha düşünmeli...
Edebi açıdan bana pek hitap etmedi, bitirmek için kendimi baya zorladım. Aldığı ödülün genel tutuma paralel olarak politik olduğunu düşünüyorum. Coğrafyamın tarihini putlaştıran, kutsayan biri değilim, rahatlıkla tenkid ederim ama kitap bilhassa devşirme mevzuunda fazla yanlı geldi ve rahatsız etti, İlber Ortaylı'nın katıldığım seminerlerindeki değinileriyle de kıyaslayınca. Bu yüzden devamını getiremedim. Devşirme ifadesi bile çok rahatsız edici fakat uygulama gerçekten bu şekilde olmuş olsa sanıyorum içlerinden bu coğrafyalara elinin güzelliği değen bunca insan çıkmazdı, ben olsam öfkem buna mani olurdu haklı olarak. İçim kurgu olarak da almadı sanırım. Yine de bu konuda beni ileride daha derinlikli bir öğrenme arzusuna sevketmesi de güzel.
Sırp yazarı İvo Andric’in, konusu Sokullu Mehmed Paşanın yaptırdığı bu köprü etrafında geçen ve dünya klasikleri arasında yer alan Drina Köprüsü adlı bir romanı dır. Eser 1961 Nobel Edebiyat Ödülünü almıştır. Bu romanda 350 yıllık bir gelişim içinde Vişegrad kasabasının tarihi anlatılmaktadır. Olaylar Bosna’nın Osmanlı hakimiyetine girişinden başlar. Osmanlı İslam kültürü ve batı kültürünün özellikleri ile bu etkiler arasında değişen kişileri canlandırarak devam eder. Söz konusu köprünün Birinci Dünya Savaşındaki bir bombardıman esnasında yıkılışıyla son bulur. Tarihi olayları kavramaya çalışırken ayrı toplumların insanlarına aynı sevgi ve hoşgörüyle yaklaşan romanda Osmanlı tarihi ve kültürü geniş biçimde ele alınmıştır.
Balkanlarda yaşanan büyük siyasal, toplumsal olayları orada yaşayan insanların dilinden anlatan muhteşem bir kitap. Kitapta, köprünün yapıldığı tarihlerden birinci dünya savaşına kadar olan yaklaşık 350 yıllık bir tarihi dönem insanı, insan yaşayışını merkeze alarak ayrıntılı bir şekilde işlenmiş. Şiddetle tavsiye edilir.
Kitap zaman zaman sürükleyici zaman zaman sıkıcı bir hal aldı. Edebi açıdan da ortalamaydı.
İvo Andriç izini sürdüğü temaları ve ülkesinin tarihinden seçtiği insan yazgılarını, güçlü ve destansı bir dille anlatmıştır.
güçlü anlatımı sayesinde bir tarih belgeseli niteliği kazamış, tarihe ilgisi olmayanlar için okumanın zor olduğu, drina köprüsü'nün yapımıyla başlayarak yıllar boyunca köprü etrafındaki insan ilişkilerinden tarihsel ve sosyolojik kesitler sunan bir kitap.
Bu kitap bir romandan ziyade bir tarih kitabı gibi olayları anlatmış. Kitap kabaca üç bölümden oluşuyor; Drina Köprüsü'nün yapılışı, Osmanlı hakimiyetinin son bulmasına kadar olan bölüm, son bölüm ise Avusturya-Macaristan yönetimi ve bu yönetime karşı ayaklanmalar ve değişilikler... Kitabın ilk bölümlerini çok beğendim. Betimlemeler öyle gerçekçi ki, sanki oradaymışsınız ve her şeyi görüyormuşsunuz gibi. Özellikle Drina Köprüsü'nün yapılışı ve köprünün çevresindeki olağan yaşamın anlatıldığı bölümler çok gerçekçi ve uzun süre akılda kalabilecek bir tarzla yazılmış. Yazar farklı etnik köken ve dinlere sahip insanların birlikte yaşamını tarafsız bir dille anlatmaya gayret etmiş. Çok dinli ve kültürlü geçmiş Balkan coğrafyası hakkında da çeşitli bilgiler edinebiliyorsunuz. Dönemin Bosna-Sırp coğrafyasının barış, savaş ortamını ve savaş sonrasını çok güzel anlatmış. Kitap geniş bir zaman dilimini anlattığından ve oldukça fazla karakter olmasından dolayı ve romanın sonlarına doğru felsefi anlatım tarzı biraz sıkıcılığı artırmış.
vişegrad'da drina nehrine 1577 de Sokollu Mehmet Paşa'nın emri ile yaptırılan köprünün etrafında 1914 yılına kadar geçen olaylar konu alınıyor kitapta. tek bir ana karakter var; köprü. köprünün bulunduğu topraklar siyasal ve toplumsal değişimlerle beraber bir çok acı, savaş görüyor ancak köprü her zaman dimdik yaşananlara tanıklık ediyor.
benim kanaatim; İvo Andriç Vişegrad'da büyürken büyüklerinden duyduğu hikayeleri aktarmış kitapta. bir yandan da Bosna'nın tarihine ışık tutulmuş. aslında bir çok öykünün birleşimi denilebilir kitaba.
olay örgüsü, geniş bir zaman dilimini kapsadığı ve çok karakterli olduğu için zaman zaman takip edilebilirliği düştü benim için. ancak Balkanlar tarihine ilgi duyanların okuması gereken bir eser.
Bu kitabı okuduktan sonra kesin kararımı verdim. Bundan sonra ödül almış kitabı okumamak ödül almış filmi izlememek gerekiyormuş.Nobel ödüllü bu kitap o kadar sıkıcı ki bitirmek için kendimi paraladım.