Konu itibariyle çok güzel. Ama çok yavaş ilerleyen bir kitap. O zamanın ayrıntılarına çok girilmiş yine de sonunu merak ettiğinizden elinizden bırakamayacaksınız. Kesinlikle okunmalı!
Benim için hayalkırıklığı olan bir kitap Ejderha Dövmeli Kız. Zoraki ilerleyen kurgusu ve karışık olaylarıyla okumakta zorlandığım bir kitap olarak listeme yerleşti.
Bu kadar övgüye ben daha bi 'off dehşet' bekliyodum açıkçası :D Ama yine de harikaydı.Kurgu gerçkten çok güzel olmuş.
Devamını merak etmemi sağlamayan beni oldukça sıkan bir kitaptı. "Her yerde görüp bir alayım bari" dediğim ama beklentilerimi karşılamayan bir kitap maalesef.
Polisiyeye yeni bir soluk getirmiş yazar.Ve kitabın ana karakteri Lisbet Salander, vay be karaktere bak dedirten cinsten...
Büyüleyici tam anlamıyla.Başlarda biraz sıkılabilirsiniz,ama sabırlı olun.Son 300 sayfa heyecan dorukta. :)
Okumaya İngilizce olarak başladım ama sonra isimlerin ve olayların karışıklığından Türkçe olarak indirdim. Birbirinden kopuk ve karman çorman gibi gözüken hikayelerin akıllıca birbirinin içine geçmesini çok sevdiğim için bu kitabın filminden sonra özümseyerek tekrar okumuş oldum. Üçlemeyi bitirmeyi ümit etmekteyim.
niye bilmiyorum ama bu kitabı okurken mimiklerim sürekli hareket halindeydi sanırım sürekleyiciliğinden olsa gerek okumaya başladıktan bi süre sonra zaman kavramı, kac sayfa okudum acaba düşüncesi, önemli kısımların altını çiziyimde bişeyler öğreniyim isteği... yerini merak ve heycana bırakıyo tavsiye çerezlik romanlardan
Nasıl ustaca kurgulanmış bir kitap diyerek okuyacağınız Stieg Larsson’un Milenyum üçlemesinin ilk kitabı;
EJDERHA DÖVMELİ KIZ.
Kesinlikle filmi de çekilmeli derken tüm serilerin İsveç yapımı filmine ulaştım.
Üçüncü kitabın bitiminde üç filmi de arka arkaya seyredip sabahladığımı çok iyi anımsıyorum.
http://bestemina.blogspot.com/2012/12/ejderha-dovmeli-kiz.html
Güzeldi, akıcıydı, karakterler iyi anlatılmıştı, iyi analiz edilmişti. Özellikle Lizbeth gibi kendine dönük bir karakteri anlatmak zor bir iş. Ama 646 sayfa biraz fazla uzun bu roman için. Sıkıcı olduğundan değil. Bazı yerler elki 5-10 sayfada da gayet güzel anlatılabilirken 100 sayfaya yayılmış. ama yazarın bunu kendi hobisi olarak yazdığını unutmamak lazım. Bir de çeviri de kahve suyuna çok takıldım. Okunacak güzel bir roman. İnsanın ilerde çok aklına takılacak türden değil ama güzel.
mükemmel bir cinayet romanı ilk başta bu kitabı okumaya başladıgımda hiç baslammamayı karar verecektim ancak baslayınca çevrem karardı. okumayınca kitabı kafayı fıttırıyorsun herkesin okumasını isterim
Yarım bıraktıım bir kitaptı . Kaldı ki ben hiçbir kitabı yarım bırakmazdım ama çok sıkmıştı beni
Aldığı övgüleri sonuna kadar hak ediyor.
Biraz sıkıcı başlamış olsada, kitabın ortalarına doğru elimden bırakamadım.
Ve Lisbeth Salander beni nedense çok etkiledi.Şuan tam olarak anlamdıramadığım bir etki.Kitabın yanı sıra, onu unutmayacağım.
Bu kitabı okudum demek az olur izledim ve beynimde canlanışıyla bu kitabı yeniden zihnim de çektim ben. Her karesi zihnine öyle bir kazınıyor ki Stıeg larsson'un kitabı için onu okudum diyebilmen gerçekten zorlaşıyor.
Çok güzel ve biraz saçma bir kitaptı. Fakat acayip derecede akıcı olduğu için bu puanı ona vermeye layık gördüm.
Yarım bırakmış olduğumdan değerlendirmem pek geçerli sayılamaz, farkındayım.
Ben kitabın, nereden estiğini bilmediğim ani bir dürtüyle, İngilizce versiyonunu aldım. Hesapta İngilizce'm gelişecekti. Fakat vasat İngilizce'm ile dahi anladım ki kitabın çevirisi çok kötü. Çeviri kitapla İngilizce geliştirmeyi düşünmek de ayır saçmalık elbette ama o an almış bulundum ve bir süre sabrederek konunun açıldığı yere kadar okumaya devam ettim. Ne var ki baydı ve bıraktım, devam etmeyi de düşünmüyorum.
Kitap çok yavaş ilerlemekte. Karakterler birkaç cümleyle anlatılacak bir olayı sayfalarca anlatmaktalar. Betimlemeleri çok basit düzeyde, çok nesnel, düz. Eğer yazar bu kadar somut betimlemelerle okurun gözünde film sahneleri yaratmak istemişse becerememiş. Tabii bunda kötü çevirinin de etkisi olabilir.
Karakterlerin hiçbirine bir ısınma, bir benimseme ya da gıcık kapma durumu olmadı bende okuduğum yere kadar.
Sürükleyicilik desen o da yok. Konunun açıldığı yerde bıraktığımı söylemiştim. Bu tarz bir kitap konu açılmışken dahi sonunu merak ettirmiyorsa ben o kitaba başarısız derim. Katilin kim olduğunu zerre kadar merak etmiyorum.
Öyle anlatıldığı kadar ilginç ve sürükleyici gelmedi bana...
Eksik birşeyler var sanki kitapta..
Dili-konusu-akıcılığı pek hoşuma gitmesede konsept genl olarak iyi diyelirim.
Neredeyse gözlerimi kırptığım zamana bile acıyacak kadar çok beğendiğim bir kitap. Kesinlikle çok sürükleyici ve kurgusu mükemmeldi.
ben sevemedim bu seriyi. o kadar övülünce seri olarak aldım çok zor okudum. gereksiz uzun geldi bana. karakterlere de ısınamadım.
Kesinlikle okunması gereken bir seri. Bazı yerlerinde ayrıntıya fazla girilmesi sıksa bile kitabın öyle müthiş bir kurgusu ve öyle sağlam karakterleri var ki elinizden bırakamıyorsunuz. En bağlayıcı özelliği de sıradışı karakterleri. Klişe bir tabir olacak ama bağımlılık yapıcı. Keşke Stieg Larsson yaşasaydı da devamı gelseydi.
Dedektiv severler icin cok guzel kitab.. Michael Blomkovist ve Salander ikilisinin hayranlik uyandiran arastirmalari ve yazarin hayal dunyasi muhtesem.. ben cok begendim (dedektiv sevmememe ragmen )
Serinin ilk ve bence en iyi kitabı. Kitabın son bölümü ayrı bir macera olarak basılabilirdi. Serinin kalan kitapları tek konu ile ilgili 4. kitap olacak mı bilmem ama ilk kitap bence İsveç i tanımanız için yeterli.
Evler çok pahalı
Sex= her şey
Sürekli bir kahve içme
Hem Amerikan hem isveç sinemasından uyarlama filmi çekilmiştir. İsveç yapımı filmin David F. adlı güzide yönetmenden daha iyi iş çıkarttığı bütün entelektüel sinema çevreleri tarafından söylenir lakin izlemedim zira kitabın büyülü etkisini azaltacağından hep korktum. Stieg Larsson inanılmaz bir kurgu ve mekan yaratımını anlattığı bu kitabında okuyucuyu kitaba bağlayan merak unsuru her daim en yukarıda tutar