Çok güzel bir kitap.Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın dar ağacına gidişlerini ve daha birçok arkadaşının cezaevine girdiklerinde Erdal Öz'le yaptıkları konuşmalar, tüm gerçekler Erdal Öz'ün üslubuyla okurlara sürekleyici bir kitap sunuyor.1,5 günde bitirdim ve rahatlıkla önerebilirim.
Türkiye'de yaşayan herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap. Deniz'lerin yaşanmışlıklarından gittiği için abartısız ve malesef bıraktığı tüm acı gerçek.
Bir insan olarak karşınızdaki ins nın insanlıktan bunca uzaklaşmasını şaşkınlık vew utanç içnde okuyabileceğiniz bir vahşet.. Elleri kanlı insanların yanısıra vicdanlarına da kan bulaşmış insanların varlıklarından bir insan olarak utanıyorumm..
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Sinan Cemgil ve daha nicelerinin yaşadığı işkenceleri, asıldıkları an ve gördükleri muameleyi anlatan muhteşem bir anlatı.
Tarih okumaya bu kitapla başlamıştım . İyi ki de öyle yapmışım .Gerçek belgeler mektuplar tanıklar . 15 yaşındaydım bu kitabı okurken onun sayesinde bi çok şey öğrendim . Bana çok şey katmıştı . Herkese bi hikaye kazndırabilir . Duygu yüklü ağır betimlemeler yerine hüzünlü gerçekler var .
Yakın Türkiye tarihinde bir kara leke olarak duran 3 fidanın asılışını anlatan, okurken gözyaşlarınıza mani olamayacağınız bir tarihi belge.
Şimdiye dek okumamışım ve çok ayıp etmişim.
Sıradaki tüm kitapları askıya alın ve bunu okuyun.
"Reis, sen iyi belgeliyorsun," dedi. "Che Guevara'yı belgelediğin öykün çok iyiydi. Belgeye dayalı iyi şeyler yazacaksın sen. Yazmalısın. Bizi de yazmalısın."
Şaşırmıştım.
"Bizi sen yazacaksın," dedi. "Bizim şu anda tek görgü tanığımız sensin. Boku bokuna asılıp gideceğiz. Yanımıza sokulan tek yazar sensin. Bizlerden sen sorumlusun reis. Bizleri iyice incele incele. Bize sorular sor, gerekli her şeyi öğren, yaz bizi. Yazar mısın?"
Dönemin olaylarını akıcı ve yalın bir dille anlatır. Aslında kitabın değeri benzer kitaplardan farklı, Erdal Öz'de o dönem tutuklu, Mamak cezaevindeki gizli söyleşilerden, kısa kısa notlarından hazırlıyor bu kitabı. Ne zor şartlarda! Sebebi mi? Deniz Gezmiş'in kendisine "Bizi yaz" diye ısrarcı olması. Erken tahliyesi her şeyi yarım bırakır, elinde bir roman yazacak kadar veri yoktur çünkü. Yıllarca nasıl bir şey yazması gerektiğini bilmiyor, Erdal Öz. Sonunda Gülünün Solduğu Akşam çıkıyor ortaya...
Üzülerek, içim sızlayarak birkaç yılda bir okurum.
bazı bilgiler bazı kitaplarda yazılanlarla çelişiyor olsa da.. nurhaklarda yaşananlara dair verilen detaylar oldukça güzeldi. Ayrıca olayları Denizlerin dilinden dinlemek ayrı bir hüzün veriyor insana
En uzun koşuysa elbet Türkiye'de Devrim
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak...
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi...
Acıyorsam sana anam avradım olsun,
Ama aşk olsun sana çocuk, AŞK olsun!
Erdal Öz'ün bu eserinde zaman zaman Deniz Gezmiş'i dinlemiş gibi oldum. Duygulanmamak elde değil.
Herkes ne zaman ölür,
elbet gülünün Solduğu Akşam
Hüseyin İnan'ı getirdiler. Bildiğimiz Hüseyin'di. Her zamanki Hüseyin.
Oturdu.
Bir sigara içip içmeyeceğini sorduk.
"İçmeyeyim," dedi. Ayağındaki lastik ayakkabıları gösterdi. "Söyleyin babama, yarın ayağımda bu lastik ayakkabıları görünce, doğru dürüst bir ayakkabısı bile yokmuş demesin, üzülmesin. Mamak'ta, cezaevinde ayakkabılarımızı giymemize bile fırsat vermediler. Ayakkabılarım cezaevinde kaldı. Onlara hediyem olsun."