Kendini okutturuyor eğlenceliydi fakat aman aman bir yanı yoktu :) cinsel öğeler sıradışı gibi olsada aslında abartılacak kadar birşey yoktu bence, BDSMilişki olduğundan daha yumuşatılmış bir şekilde aktarılmış kitaba.Bu arada BDSM nin ne olduğunuda bu kitap reklamları ve orda burda paylaşılan yorumları sayesinde öğrendim. Christian Grey bildiğimiz aşk romanlarındaki gibi kusursuz ve sevdiği kadına körkütük bağlanmış gözü başka kimseyi görmeyen aşık erkek modeli sadece saplantılı ve sıradışı bir cinsel yaşamı var ama bu konuda bence Anastasia daha korkulması gereken bir kadın :) Okuyanlar anlamıştır ne demek istediğimi okumayanlar ise okuyunca hak verirler bana bence.
Normalde huyum değildir ama uzun bir yorum olduğu için: http://benherneysemo.blogspot.com/2012/11/karanlgn-elli-tonu-e-l-james.html
çok etkilendim konu tamamen bambaşka bi hal aldı.. ve süprizlerle dolu inananılmaz sasırdım ve etkilendim..
Birinci kitaptan daha da kötü. Yazarın ciddi bir marka takıntısı var. Ayrıca her şeyin fiyatını yazmasından gıda geldi. Bilmem kaç bin dolarlık elbise, Bir kaç yüz dolarlık iç çamaşırı veya bikini gibi... Bu markalar kitaba sponsor falan mı oldular diye ciddi bir merak içindeyim doğrusu...
serinin 1. kitabına kıyasla daha eğlenceli ve akıcı olduğunu belirtmek istiyorum,ve hayatımda hiç bir kitapta bu kadar sırıttığımı anısayamıyorum. Grey etkisi olsa gerek :) hele o e-posta atışmaları beni o kadar güldürdü ki ...
kısacası kafa dağıtmak ve bol bol iç geçirmek istiyorsanız bu kitabı şiddetle tavsiye ediyorum :)
Şöyle bir yorumlara baktım da, Türk okuyucusu 3-4 sayfada bir anlatılan cinsellik sahnelerine bu sefer tepkisiz kalmış...
Ya da ilk kitabın ateşli antipatikleri ikinci kitabı okumadı..
İlk kitaba oranla daha iyiydi.Romantizm doruklardaydı.Çoğu bayanın hayallerinin vücut bulmuş hali Christian yine harikaydı.Aşkları şöyle bir iç çektirdi bana.
Sonunu ilgi çekici bitirmiş yazar..Ama keşke biraz daha merakta bıraksaydı okurları, adamın kim olduğu kolayca anlaşılıyordu.
ah bu kitap beni öldürüyor....
dayanılmaz....
rüyalarıma giriyorsunuz bay grey:)
Ana steele, christian greyden ayrılır ve bir yayınevide çalışmaya başlar. Fakat ona karşı duyduğu aşkın hala etkisi altındadır ve bu yüzden christiandan gelen yeni bir teklife hayır diyemez. Daha sonra elli tonun hayaletleri ortaya çıkar.
Grey kendi savaşını verirken, ana dda hayatının önemli seçimlerinden birini yapmak zorundadır.
İlk kitaba göre biraz daha iyi denilebilirdi.Son kısımlarını ve 3. kitap Türk Filmleri ne benzeyecek diye düşünüyorum .
Bu iki kitaptan sonra ağzıma yapışanlar:
-Siktir!
-Kaçtım bebek
:)(:
http://kordugumhayaller.blogspot.com/2012/11/karanligin-elli-tonu-fifty-shades-of.html
Dumanım tütüyor…. Keşke diğer kitabı da çıkmış olsaydı da elimin altında hemen devam etseydim. Birkaç gün nasıl bekleyeceğim şimdi.
Evet, bu kitabı ilk kitaba göre daha sevilesi, güzel, romantik, komik ve daha keyif verici buldum. İlk kitapta saçımı başımı yolmuştum. Bunda yapmadım demiyorum ama daha azdı. Ana ile Christian arasında yaşananlar öyle güzeldi ki sinirlenecek ne vardı. Elena denen sokak faisesi kılıklı uyuz dışında :S
Şimdi ayrıldıktan sonra neler oldu bir bakalım.
Ama ondan önce ilk bölümü Christian’ın ağzından okuduğumuzu söyleyip bir güzel özendireyim okumayanları :) Neyse, kızımız ayrılınca işe gidip geliyor, normalce yaşıyor gibi görünse de içinde ne fırtınalar kopuyor. Depresyonda ve kilo veriyor –fifty’nin onu böyle gördüğü andaki tepkisini okusak yürek dayanmaz. Ama tabi bu fazla sürmüyor, çünkü yahşuhlumuz kızımızdan ayrı kalamıyor ve ikinci bir şans istiyor. Üstelik de Ana’nın istediği normal ilişki modunda ^.^ Daha ne olsun, di mi? Kızımızda fırsatı görüyor ve kabul ediyor. Ondan sonra her şey toz pembe geçmiyor ama ettikleri kavgalara göre gayet iyi bir ilişki yaşıyorlar. Gerçi o kavgalar daha çok birbirleriyle uzlaşma amaçlı ve benim oldukça hoşuma giden bir yön. Önceki kitapta çekingen olan kızımızın bu kitapta özgüveni yerine geliyor. Yani korktuğu fifty’sine kafa tutuyor ve ımm… daha seksi oluyor sanki. Tabi bunda, sevgili Christian’n da payı büyük. Ana’yı bir kez kaybetti ve ikincisine dayanamaz, bu yüzden bencilliği ve körlüğünü bir tarafa bırakıp kızımızı anlamaya, iyileşmeye başlıyor. Bunun en iyi kanıtı da bence “kalpler-çiçekler-tek diz üstü-hakim tarzı evlilik teklifi” Evet, doğru okudun. Evlenme teklif ediyor ama kızımızın cevabı dışında diğer ayrıntılar son kitaba kalıyor.
Tabi kitabımız hep böyle lay-lay-lom hop-tiri-nay-nom havasında geçmiyor. Kitabın başlarından başlayıp büyük bölümüne yayılan bir sorunumuz var ki sormayın. Sevgili yakışıklı Hakim beyimizin kafayı sıyrık eski itaatkarı elinde silah sokaklarda ve kimse ne amacı var bilmiyor ama çiftimizi baya gerip korkutuyor. Sorun çözülüyor ama çözülme kısmı beni deli eden, kudurtan ve gözlerimden ateş saçtıran bir yer oldu. Konuya girip de tekrar sinirlenmeyeceğim. Tabi, tek sorun bu değil. Biz de sorun mu yok? Ana’n patronu Jack pisliğin teki çıkıyor. Kızımızın üvey babasına buradan selam çakıyorum, çünkü sayesinde Ana, Jack denen o pislikten kendini kurtarıyor. Bu kadarla kalsa gene iyi. Christian’n baş belası, yelloz pislik Elena cadısı kızımızı iki de bir “konuşmamız gerek, konuşalım” tarzı mesajlarla taciz ediyor. Ana hepsinde de reddediyor ve bunu Christian’a söylese de olayın çözülmesi skandal tarzda bir drama sahnesine kalıyor. Yani sonlara kadar bir çözüm beklemeyin. Gerekirse unutun kadını yoksa sinirden kanser olur çıkarsınız. Vakalar böyle ama asıl okunması gereken, okudukça okumanızı getiren bölümlere hiç girmiyorum. Orası sizin alıp okumanız ve kendi cennetinizi bulmanız gereken bir konu…öhömm.
Kitapta çiftimiz dışında sürüsüyle insanı da okuyoruz. Kate ve Elliot çiftini sonlara kadar görmüyoruz, tatildeler malum. Kitabın sanırım ortalarında Kate’in kardeşi olan, başka bir yakışıklı geliyor. Onu da biri kapıyor ama söylemem. Okuyup bulun. Jose’yi de görüyoruz, unutmadan ;) Sonra bir ara bir davet oluyor. Bay ve bayan Grey çifti hayır için düzenliyor. Orada da Dr.Flynn ve yaşlı Travelyan çiftiyle tanışıyoruz.Hatta davette Ana öyle bir şey yapıyor ki, bir ara katıksız bir "OHA!" diyorum. Her zaman ki Ana işte.
Bir dakika, bir dakika! Nasıl unuturum. Sanırım bir ara yakışıklımız ölüyordu. Gözleriniz pörtledi di mi? Biliyorum okuduğumda ben de öyle oldum. Hatta en sonunda okurken “kimi okuyoruz dediğiniz” bir kısım olacak. Yoksa o katilimiz mi? Tanıyor olabiliriz? Ayrıntılar kitaba ;)
İç tanrıça gene kitabı keyiflendiren bir karakterdi. Bana Hilary Duffy'n bir zamanlar oynadığı "Lizzi Mcguire"ın iç sesini anımsatıyor. O da bunun gibi deliydi :) Ahhh…. Daha çok şey yazarım ama okuma isteğiniz kaçmasın. Bence yeterince şey okudunuz. Şimdi düşündüm de ilk kitapta böyle değildim. Okudum, bitti ve “ortalama bir kitap işte” demiştim. Şimdi ise ışıklar saçıyor gözlerim, ellerim son kitabı arıyor. Yani olur ki benim gibi ilk kitabı normal bulan ya da beğenmeyen olur. Bence ikincisini de bir okuyun daha sonra karar verin.
Serinin 2.kitabıda bitti.İlk kitaba biraz daha akıcı,sürükleyici ve heyecan vericiydi..Bu kitap (ilk kitaba nazaran )daha yoğun bir aşk var...
Kendi içinde yaralı olan Christian geçmişiyle savaşmaktadır..Ve geçmişini Anastasiayla ile umutacağına inanarak ona ( Anastasia ) hayatıyla ilgili önemli bir soru sorar.Artık Anastasia ile mutlu bir hayat yaşamak ve geçmişini unutmak ister..
Kitapta beni etkileyen bir noktada Christianın Anaya olan bağlılığı,tutkusu ve aşkı...
Serinin ikinci kitabı… Birinci kitaba göre daha şekillenen ve heyecan yaratan konular olması, kitabı daha bir çekilir kıldı diyebilirim. Ancak hala daha, +18 anlatımların çok fazla, gereksiz ve sıkıcı olduğunu düşünüyorum. Cinselliğin edebiyata dahil olmasına karşı değilim ama her şey dozunda ve yerinde olmalı… Burada abartılı ve romanı kalınlaştırmaktan başka işe yaramıyor bana göre... Bir de tekrarlanan olay ve ifadeler çok ama çok sıkıyor. Mesela karakterimizin 600 küsur sayfada kaç kez utanıp kızardığını ve buna benzer tekrarların olduğunu sayamadım ama çok sıkıldım... Neyse, yavaş yavaş soru işaretlerinin ortadan kalkmasıyla ve yeni gelişmelerle şekillenen roman (+18 kısımları haricinde) bir aşk romanı tadında… Son kararımı 3’üncü ve son kitaptan sonra vereceğim…
Çevirinin rahat okunur başarıda oluşundan da bahsetmeden geçmeyeyim…
İlk kitaba da bayılmamıştım zaten. Ama onun hiç değilse okunabilirliği vardı.
Fakat bu kitap gerçekten çok sıkıcıydı. ve sanırım bunun en büyük sebebi yazarın bir olay anlatmaktan çok fantezi yazmayı tercih etmiş olması..
Karanlıgin Elli Tonu-E.L. James
Sevdigini tekrar kazanmak ve kaybetmemek uğruna verilen tavizler bazen şaşırtıcı olabiliyor.
Yarali Kücük bir oglan cocugunu icinde gizleyen ruhu yarali bir erkegin asik oldugu kadin ugruna gecirdigi muhtesem degisim.
Anastasia ve Christian'ın elele tek tek astıklari engeller.
Daha fazla ayrinti vermeden sunu söyleyebilirim okuyux ama malum sahnelere fazla takılmadan. Cunku bu sorunlu adam bu yolla savasiyor.En iyi bildigi şey bu.
Ana'sıni kaybettikten sonra duydugu aci ona neredeyse aklini kaybettiriyordu. Hos durum Ana icinde oyle idi.
Simdi yeni bir donem başlıyordu ikisi icin bu donemi okumak cok guzel ve ozeldi.Özellikle Christian'ın sevdiği kadın için içindeki şeytanlar ile savaşmasını sevdim..Kendisine dokunmasına izin verdiği sahne bence inanılmazdı..Çok etkilendim..Bazı sahnelerinde de çok kızdım ama..Bu sahneleri açıklayamam..Okuyun ve görün..