Tam bir fiyasko! Nasıl olur da gerçek edebiyatçıların değil böylesine konuya hakim olmayan, ortaokul kıvamında bir dille yazılan kitaplar bu kadar dile çevrilir ve satar?
edebi yanı : bi iki güzel bölüm var evet. ama kitap bitince içimde sadece bi siyah gül alma isteği oluştu o kadar.
ancak henüz yeni bir yazardı bu yazıldığında.
sıradan popüler kültür kitabıdır . bi ekstrası yok.
ben kimim?' sorusuyla boğuşan insanların yere göğe sığdıramadığı kitap sadece güzeldi başka bi şey değil..
kitaptan beklentilerim cok yüksekti fakat hayal kırıklıgına ugradıgım bir kitap oldu. sonunu yarısında tahmin ettim. sanırım kişisel gelişim romanları pek benim tarzım değil.
herkes bu kitabı çok beğeniyor ama nedense bana çok basit geldi olacak olan her şeyi neredeyse tahmın ettım ve kitabın bir gizemı kalmadı
Bu kitabın reklamı neden çok yapıldı bilmiyorum ama okumaya tahammül edemediğim nadir kitaplardan biriydi kendisi.
Kitabın resmi tanıtımında Richard Bach’ın Martı’sı, Paulo Coelho’nun Simyacı’sına denk tutulan Kayıp Gül, gerçekten bu kitaptaki masalsı anlatımı yakalamayı neredeyse başarmış. Kim bilir kitap’taki yol gösterici karekterin Zeynep Hanım olması ve benim kitabı başka bir Zeynep Hanım’dan almam da belki benim de "ikizimi" arama sevdamın bir işareti.. http://gokii.net/2011/02/kayip-gul-serdar-ozkan/
çok güzel deeğil orta halli bir kitap ama yapılan onc reklamı hakedermi obiraz tartışılır bn çok beğenmedim açıkçası
Çok heyecanlı giden,meraktan çatlatan bi kitaptı gizemiyle.Ama yarıda bırakmak zorunda kaldım . :(
başta diana nın annesini kaybetmesiyle sarsılıyorsunuz. sonra kardeşini arama macerası ve sonundada ikizinin olmadığını öğrenmesi aslında kendisini bulması. kitabı bitirdikten sonra bir süre güllere farklı gözle bakmaya başlamıştım. sürükleyiciydi..
Reklamları, bir çok dile çevrildiği sloganı ile çok ilgi çeken ama sonunda yüksek beklentilere sıradanlık ve zayıf bir olay örgüsüyle cevap veren bir kitap.
Vasat, okumasanızda birşey kaybetmeyeceğiniz türden bir kitap bakmayın orda burda, bu kadar yaygara kopardığına
Düşündüren bir kitap.Fantastik ama size bir şey katmayan eğlencelik kitaplardan değil.Beğenilmemesini ya da hak ettiği puanı alamamasını beklentinin farklı olmasına bağlıyorum.
Bu kitabı iki açıdan değerlendirmek gerekiyor. Kitabı klasik bir roman olarak düşünüp, ondan heyecanlı bir macera, insanı alıp götüren fantastik bir öykü beklerseniz hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. Bu konuda sizi kesinlikle tatmin etmeyecektir. Kitabı bir edebi eser olarak düşünürseniz, sizi bir yere kadar tatmin edecektir. Kitabı uluslararası başarıya götüren yönü de bence budur.
Kitap yeni bir şeyden mi bahsediyor, bence hayır. Örneğin Yunus Emre bin yıl önce sormuş zaten Sarı Çiçeğe...
Yunus Emre, William Blake ve Nasrettin Hoca'dan esinlenilmiş bilgi kırıntılarının içine Küçük Prens'in gülünü, Efes'deki Meryem ve Artemis'i de katıp İstanbul'da Topkapı Sarayı yakınındaki sufi izlenimli bir otelde -Amerikan tenceresinde- bir yemek pişirilmiş gibi bir izlenim doğurdu bende bu eser.
Her şeye rağmen kitap ne öyle göklere çıkarılacak kadar özel bir eser, ne de yerlerde süründürülecek kadar basit bir eser olarak görünüyor. Ortalarda bir yerlerde duruyor...
Farklı ve derin bir kitaptı. Kitabın sonunda beklemediğiniz şeylerle karşılaşıyorsunuz :)
Çok ucuz bir hikaye olmasına rağmen bu kadar tutması beni şaşırttı, Simyacı'yla kıyaslanamayacak kadar sıradan bu kitabın bu kadar satmasında "Simyacı'yı sevdiyseniz bunu da seveceksiniz" diyerek pazarlanmasının etkisi büyük sanırım. Yine bir zaman kaybı; en azından dili iyi ve akıcı.
iyi reklam kitaplarından bir tanesi. biraz da zorlama bir kitap gibiydi. beklentilerinizi yüksek tutmamanız gerekir bence.. ama yine de emeğe saygı..
Sınıfımın kütüphanesinde bulduğum ve merakla beklediğim bir kitaptı. Okuduğumda buna değdiğini anladım. gerçekten iyi bir kitap.