Belki şimdi sınıf farkı bu kadar anlam ifade etmiyor küreselleşme nedeniyle yalnız o zamanlar daha belirgin olan bu fark üzerine işlenmiş roman tadından yenmez.Bulabildiğiniz en kalın cildini okumaya çalışın.
Konusu;denizci olan işçi sınıfından bir gencin (Martin Eden) yazar olma sevdasıdır. Çaba bile değil bu bir aşktır. Ruth adlı bir kızı ölesiye sever. Bir yandan yazar olmaya çalışır bir yandan Ruth'u elde etmeye çalışır. Oldu mu olacak mı cidden istediğini yapcak mı? Olursa ne değişecek olmazsa Martin ne yapacak derken koca itap bitiyor. İçeriğini, okuyacak olan arkadaşlar için anlatıp beddua almak istemem yalnız kesinlikle okumanız gerekir ve kesinlikle zevk alacağınız, sizde iz bırakacak bir kitap olacaktır. Sizi temin ederim.
Bu arada Jack London neden intihar etmiştir açıkça bellidir. Bir nevi Martin Eden ile özdeşleştirerek kendisini anlatmıştır.
En alttan başlayıp merkezin tam ortasına gelen , azmin ve gücün göstergesi olan bir herifin öyküsü pardon kimsenin öyküsü
**NOT** : KUMSAATİ YAYINLARI 'ndan almayın kesinlikle önermem.
**SPOİLER**
Ruth kitabın başlarında benim hayranlığımı kazanmıştın , keşke burjuvazinin ölçütlerini sevdiğin kadar Martin Eden'i sevseydin . Kitabın sonuna yaklaşık Marti' nin kapısını çaldığında yüzsüzlüğünle birlikte yalancılığınıda getirmeyeseydin . Arthur ' un orada oldugunu öğrendiğim anda gözümde ''iş bitmiştir'' yazısı belirdi .Aah ah ....
Bir kitap bence bu kadar güzel yazılır. Martinin keskin zekası, azmi, arzuları, bilgi açlığı, olayları algılayıp değerlendirme şekli beni benden aldı. İdealleri ve aşkı uğruna yaptığı her fedakarlık çoğu zaman gözlerimin dolmasına sebep oldu. Ve o bıkkınlık hali.
Ama benim kitabın sonlarına doğru sürekli sarf ettiği bir cümle her defasında beni benden aldı.
“kitaplar yazılmıştı" bu cümle aslında her şeyi özetliyordu. Özellikle İş Bankası Kültür Yayınlarının çevirisi ve sonunda yer alan Levent Cinemre'nin sonsöz niteliğinde notu benim daha sonra Jack London'un hayatını araştırıp sonra bir kez daha Martin Eden okumam için ön ayak oldu.
Sadece okuyun diyorum...
Bu kitabı okumadım adeta yaşadım.Martin Eden'in umudunu, aşkını, nefretini ve çevresindeki insanların çıkarcı tavırlarına karşı boş vermişliğini insanın içine işlemesini çok güzel başarmış Jack London... Özellikle kitaptaki şu cümle beni benden aldı "Martin'de hep kendi kendine, o sonu gelmeyen soruyu sordu: Neden o zaman doyurmadınız karnımı?"
Kitabı bitirince şunu sordum kendime; Jack London sen O musun yoksa O sen mi?
Bugüne kadar okumadığım için ciddi derecede kendime veryansın ettim. İlmik ilmik işlemiş kitabi. Kusursuz. Kitap tıpkı azgın bir nehir gibi taşları misali beni önüne kattı. Sonrasında durağan bir göl halini aldı. Bu durağanlık kesinlikle olumsuz bir eleştiri değil. Aksine kitabin doğasına uygun bir evrim süreci. Ve de en nihayetinde nehir okyanusla buluştu tıpkı Martin Eden gibi !
Bu senaryoyu daha önce onlarca kez okudum , izledim, dinledim , bizatihi tecrübe edindim ama hiçbirisi bu kadar içten olmadı. Sanırım bu senaryoların kökeni bu kitap. Ne acıdır değil mi paraya endeksli mutluluk ? Parasız bir "hiç" olmak. Parayla gelen saygınlık , insanlık olmaz olsun. Ama hayat o zaman da böyleydi simdi de boyle. Hepimiz paranın , pulun kölesi haline geldik. Gerçek huzuru ceplerin doluluğuyla tanımladık. Ama birçoğumuz da yine tıpkı Martin Eden gibi en olmadık yerde , tam yikilmisken , tam dipteyken ve sevgimizi lanet rakamlar üzerinden değerlendiren sevgi katilleri tarafından terk edilmişken ( eş , iş , her turlu arkadaşlar ) ayağa kalkmayi başardık ; onca zaman kovaladigimiz şansın yakamiza yapışmasına seyirci kaldık. Ama ne biz eski biz olabildik ne de o sans kovaladigimiz kadar değerliydi artık.
Çok güzel bir sözdür :" İnsan ulaşmadığının delisidir, ulaştığının nankörü. " Kesinlikle Eden de ulaşamadığının derdinden deliye dönmüş gibi oldu ama asla ve asla ulaşınca nankör olmadı. O hep Martin Eden olarak kaldı. Sadece o değişmedi. Ve en nihayetinde bu saçma düzene , bu yalancı düzene ; bu paranın egemenliğine başkaldırı niteliğinde kararı alacak kudrette olduğunu bizlere gösterdi !
Ah martin..ne güzel ne yüce gönüllü bir insansın sen.. okuduğum en iyi klasiklerdendi çok etkiledi beni..
O sert diyebileceğim gözlerine dikkat etmişsindir. O hiç bir zaman kimseye sığınmadı; kendi kendisine dayanmak zorundaydı. Ve bir genç kız, hem kendi kendisine yetip, hem de gözlerini yumuşak ve kibar olarak örneğin senin gözlerin gibi koruyamaz." Sf. 91
Hayatın gerçekyüzünün eserdeki anlatılışından daha doruk noktası olamaz. Fesatlık,burjuva,kentsoyluluk ve insanların kültür dedikleri, kendilerine her insanda olması gereken davranışların varlığına inandırdıkları , ve bu tarzdaki inancın ne denli yanlış olduğunu anlatan, burjuvanın teorik olarak hayata bakış tarzıyla, işçi sınıfının düşe kalka öğrendiği hayatın doğruluğu. Hiçbirşeyi olmayan bir insanın kendi sınıfından başka hiçbir seveni olmamasıyla , herşeye kavuşan işçi sınıfı olan bir insanın , hiçbirşeyi yokken de kendisine davranılanın tamamiyle tersine giden insanların yapmacıklıkları, ikiyüzlülüklerini ortaya koyan bir eser...
Düşündürücü bir kitap..Jack London bu kitapta kendisini anlatmış.Hedefine ulaşmak için çabalayan bir adam ve ulaştıktan sonra gelen hayal kırıklığı...Her şeyin yalan olduğunu bilip, hep istediğin hayatı mı yaşamalı yoksa sorgulayıp mükemmel olabilecek bir yaşamdan uzaklaşmalı mı??
Herkesin zevkine hitap edeceğini sanmıyorum.İşin psikolojik boyutu daha ön planda.Fazla hareketlilik beklemeyin bence.
En sevdiğim kitaplar içinde rahatlıkla ilk 3'e girer diyebilirim. Nedeni belki Martin Eden'ın bazı yönlerini kendime benzetmem, belki verdiği mesajlardan etkilenmemdir ama kesinlikle bu kitabı çok seviyor ve herkese öneriyorum.
Kesinlikle bir başyapıt.Bu kadar gerçekçi olabilirdi.Bu kitaptan çıkırılacak çok ders var.Benim tavsiyem güzel bir yayın evinden okunması.Ben İthakiden okudum.Fena değildi
Yer yer okumaya zorlandığım, yer yer güzel gittiğini düşündüğüm bir kitaptı... Açıkçası, bitirmeye zorlandığım kitaplardan biri oldu Martin Eden. Eğer bu kitabın çıktığı zamanlarda yaşıyor olsaydım, o zaman başka olurdu fikrim ve yorumum diye düşünüyorum...
"O ölümden korkmuyordu.Yaşamın tüm biçimlerine karşı sert ve küçümseyiciydi.Yine de ölürken yaşamı sevdi."
mükemmel.
Jack London'un en iyi kitaplardan birisi. Çok çalışarak, kendini eğiterek girmek istediği sınıfın aslında ne kadar yoz olduğunu anlayan, umutsuz bir adamın hikayesi. Ütü yapıp para kazandığı dönemler çok yürek paralayıcıydı.
martin eden karekteri bi manifestodur!öyle ki sıfırdan hiçliğe giden bir zaman diliminin en iyi tarifidir!