Sürükleyici fakat daha önce de söylendiği gibi biraz yavaş ilerliyor, mekan ayrıntıları içinde boğuldum kimi zaman. Tüneldeki karanlığın tasviri iyiydi.
Kitap gayet güzel bence, oyununu oynayacağım bir de, kitaptan sonra oynamaya karar vermiştim oyununu.
yazarın hayalgücü tartışılmaz belki ama çoğu rus romanı gibi özel isimleri ve yer isimlerini okumak hayli güç.Pek beğendiğimi söyleyemem.
Roman, kıyamet sonrası senaryosuna sahip olsa da gerçek bir mekanda, dünyanın en büyük nükleer sığınaklarından biri olan, hakkında çok sayıda mit ve şehir efsanesi bulunan ünlü Moskova Metrosu'nda geçiyor
büyük bir hevesle başladığım ama içinde aradığım heyecanı fazla bulamadığım bir roman. bir çok şehir efsanesinin konusu olan moskova metrosunu kitabın omurgası yapan yazar artyom karakterini güzel kotarmış ama bir şeyler hep yarım. metro ile insan ruhu arasındaki bağ, artyomun gel-gitleri, düşüncelerindeki karmaşa satırlara güzel yansımış ama gerilim dozunun hep yükseklerde olduğu bir kurgu beklemiştim kitaba başlarken. her istasyonda ayrı bir korku.. hissedilen bir gerilim var ama bir şeyler eksik. yazarın tek kitapta topladığı bu kurguyu ciltlere yaymasını ve daha ayrıntılı betimlemelerle doyurucu bir metro yaratmasını isterdim.
her şeye rağmen kitabı elimden bıraktığımda daima beni kendine çağırdı. metro 2034 için okuduğum yorumlar hayal kırıklığı yaratmış olsa bile sırf ilk kitabın hatrına devam etmeye kararlıyım.
İlk önce; bilim-kurgu hayranı olarak bu kitabı beğenmedim. Olaylar yavaş gelişiyor, dil olarak ağır, çeviride problem, uzun paragraflar vs. Olaya zaten çok geç giriyor. Beni benden alıp sürüklemedi bu kitap. Yinede güzel bir hayal gücüyle yazılmış olması ve ayrıntılı olması, emek verilmesi sebebiyle okunmaya değer olduğunu düşünüyorum.
Kütüphanede vardı ama okumamıştım .okuycak kitap kalmayınca ona başlıyım demiştim .başladığıma pişman oldum.konuşu gerçekten güzel ama ben hiç bu kadar detaya giren bi kitap görmedim insanın içi sıkılıyo daha kitabın yarısına gelmeden bıraktım kitabı.
Bir macera kitabı diye aldığım kitap beni her yönüyle şaşırttı. Nükleer bir savaşın ardından metroda ölüm kalım savaşı veren insanların üzerinden kurgulanmış müthiş bir hikaye. Aynı zamanda dünyaya göre ufacık sayılacak bu mekanda inanışlar, basmakalıplar, insan, siyaset, ırkçılık felsefe gibi bir çok konuya da el atılmış. Yazar dünyaya klasik eserler kazandırmış üstatları gibi yetenekli ve gelecek vadediyor.
O kadar güzel betimlenip okuyucuya aktarılmış ki Moskova metrosu orada olamasanız da sanki karış karış bilmeniz sağlanmış. Okurken çok büyük keyif aldım, içerisinde barınan gizemli havası ve mutantların kol gezdiği dış dünya ile içeride dolaşan tehlikeler insanın şimdi ne olacak demesini sağlıyordu sürekli.
Tabii bu kitap okunurken bir aksiyon hali aranmamalı. Bu kitabın yazarı bir Rus :) ve gerçektende akranları gibi uzun uzun betimlemeler ve ruh hallerinin girdapları aktarılmış. Öyle bir aktarım sergilenmiş ki sadece kişilerin değil mekanlarında ruh halleri kitapta yer alıyordu. Okurken mekanın içerisinde sanıp gerildiğimi hissetmiştim.
Açıkçası şuan o betimlemeler ve haritalar sayesinde Moskova Metrosuna karşın hafif bir sempati duyduğumu da belirtebilirim. Bir çok karakter ve isimle beraber son bölümününde tatmin edici bir şekilde gelişmesi ve ikincisini merak ettirmesi daha çok beğenmemi sağladı. İlk kitap olarak en azından bir kısma kadar başarılıydı.
**Dipnot :
İkinci kitap maalesef ki bir hayal kırıklığıydı. Yorumum ikinci kitabın değerlendirmesinde mevcuttur.
Kitap çok güzel olmasına rağmen çeviri biraz baştan savma olmuş. Uzun paragraflarda sıkabiliyor. Post apocalyptic kurguyu sevenler için bir nimet. Yeryüzünde kaybedilen yaşam savaşı yerin altında, metrolarda devam ediyor. Oyunu ile kitabın paralel gitmediğini de söylemeliyim. Kitapta daha sakin bir hava var ve kütüphanede geçen bölüm dışında birebir kitap ile aynı değil oyun.
Çok büyük bir beklentiyle başladığım ama aradığımı tam manasıyla bulamadığım bir kitap oldu.
Evet, yazar gerçekten de çok ayrıntılı, çok muazzam bir dünya yaratmış. İnsanların nükleer bir felaket sonrası Rus Metro hattı gibi devasa bir yapılaşmayı yaşamak için kullanmaları ilginç bir fikir. Lakin yazar oluşturduğu bu yapıyı anlatmaya kendini o kadar kaptırmış ki 560 sayfanın 300 sayfalık kısmında sürekli bir tarih kitabı okuyormuş gibi hissediyorsunuz kendinizi ve olaylar çok ağır ilerliyor.
Aksiyon sahneleri ise tam tersine çok hareketli ve sizi heyecandan soluk soluğa bırakacak cinsten. Ama dediğim gibi bunlar çok az.
Kitabın zirve yaptığı nokta kesinlikle Kütüphane ile ilgili kısımlar. Gerek Kütüphane içinde yaşananlar, gerek Kütüphaneciler gerekse de Kütüphane sonrası caddelerde yaşanan olaylar harika yazılmış. Zaten bunlar da olmasaymış kitabın yarattığı hayal kırıklığı daha büyük olacaktı.
Nükleer savaşın kıyameti sonrası özgün bir konu olmasa da metroda geçtiği için özgün bir öykü. Her biri birer köy gibi yerleşilmiş metro istasyonlarında yaşayan sıkışıp kalmış insanlardan birinin, Artyom'un kader, görev, sorumluluk ve kişisel yolculuğunu anlatan, yer yer felsefeye, inanca, insanlık değerlerine dalıp çıkan, mistik tatlar barındıran öykü bu. Bir avuç kalsa da her biri birer istasyon grubunu yurt edinen, kıyamet kopmuş olsa da hala faşizminden, komünizminden, siyasal görüşünden, dini inancından vazgeçmeyen ve hala bu uğurda birbiriye salakça savaşan toplumlar... Diğer yanda girişimcilikleri o şartlarda bile ortaya çıkan, ürün yetiştiren, ticaret yapan, hayatta kalmaya çalışan, kimisi zavallı insanlar, karanlık tünelden başka bir şey bilmeyen yeni nesiller... Ayrıca yeryüzüne hakim olan radyasyonlu ortama uyum sağlamış yaratıklar, yamyamlık yapanlar, yeni türemiş insansılar...
Çok güzel bir öykü olacakmış, belki asıl dilinde gerçekten öyledir. Çünkü yüzbinlerce satmış bir kitap bu. Ama türkçeye çevrilirken darbe yemiş gibi gözüküyor. Anlatım özellikle ilk bölümlerde yavaş, heyecansız, tatsız. Kitapta ikinci yarıya varıldığında olaylar hızlanınca daha iyi oluyor ama anlatım gene de renkli değil.
Çeviri hataları, cümle hataları çok.
Örneğin "Burnuna kadar çürüyen etin kokusu geldi." diye bir cümle var. Hızla okurken birden "burnuna kadar çürüyen et" isim tamlamasıyla karşılaşıyor insan. Hemen ardından aslında cümlenin "Çürüyen etin kokusu burnuna kadar geldi." şeklindeki düzgün ve akıcı anlatımı zihnimizde şekillense de hikaye birden kırılıveriyor, konsantrasyon bozuluyor, okuma zevki kötü etkileniyor. Bu basit bir örnek. Bir de felsefi, düşünsel, devinimsel anlatımların, açıklamaların olduğu uzun, yan cümlecikli, karmaşık cümlelerde böyle hatalar olunca cümle bazen tamamen anlamını yitiriyor, bulmak için çaba harcamak gerekiyor, okuma zevki kalmıyor.
"... kapıya saldırdı." diyor mesela, okuyan, kişinin kapıyla dövüşe tutuştuğunu sanır. oysa kapıya koştu, seğirtti, yöneldi falan diye çevrilmesi gerekirdi.
"... çıkmasına izin verdiler." diyor bir cümlede, arkasından gelen cümlede ise çıkmasına izin verilen kişinin hala izin verenlere anlatmaya devam ettiğini görüyoruz. Yine yanlış çeviri, doğrusu " ... devam etmesine izin verdiler." şeklinde olmalıydı. Bunlar benim farkına vardığım basit hatalar. Anlaşılmaz bulduğum cümlelerde kim bilir ne çeviri hataları vardır.
Sonuçta çevirmen yaptığı işi baştan sona okuyup hiç düzeltme yapmamış gibi gözüküyor. Asıl dilinden anladığını türkçede de anlayıp anlamadığına bakmamış. Editör de ya yok, ya da uyuyormuş. Sonuçta yeniden çevrilmesi lazım.
Bunlar bir yana bırakılırsa yine de okumaya değer buldum. Sonu sürprizle bitiyor, (gerçi ben şahsen çok hoşlanmadım sonundan ama) değişik bir tat için okunabilir.
650 sayfadan sonra böyle bir bitiş hayal etmemiştim. Bağladığı sonu beğendim. İmza kaliteli olmuş.
Tanıdık felaket sonrası yaşam kurgusu. İnsanlar yer altında yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Hikayenin içinde mitoloji, felsefe, inanç farklılıkları, siyaset yer bulmuş.
Bu kadar kalın bir kitaptan bekleneceği üzere bolca tasvir var. Aksiyon ve heyecanın arttığı kısımlar azınlıkta.
Yorumların ortak noktası çevirinin çok iyi olmaması. Kitabın hiç bir bölümünde olayların içine dahil olamadığım gibi, hayal etmekte de zorlandım. Yazar bolca detay kullanmış ama bir türlü o hissi yaşamadım. Ne gerildim, ne heyecanlandım, ne de karamsar bir ruh haline büründüm. Baştan sona karanlığı tasvir etmesine rağmen hep ışıklı mekanlar gözümün önündeydi. Bilemiyorum çeviriye mi yüklenmeli?
35 dile çevrilmiş, milyonlarca kopya satmış ve bolca beğeni almış kitap için kötü diyemem ama beklentimin uzağında kaldı yine de. Kitap uzun süre elimde süründü.
çevremde okuyan herkesin methederek bitiremediği bir kitap, en kısa sürede okumak istiyorum
Düşük bütçeli Hollywood filmi tadında, okuması kolay bir kitap. Rus metro ağı isimleri okuyucuyu zorlasa da haritadan takip edince çok bir sorun olmuyor.