Livanelinin Serenad'ını okuduktan sonra bu adam daha ne yazsa bunun üzerine burun kıvırırım serenad gibi değil be derim diye düşünüyordum ki bu kitap fikrimi değiştirdi.
Alın edinin okuyun pişman olmazsınız
Serenad'ı okuduktan sonra "Bu kitap da Serenad kadar güzeldir." diye düşünüp okudum ama bana aynı tadı vermedi. Ne kadar güzel bir konuya değinmiş olsa da kitap sanki yarım kalmış gibi. Ama yine de bir oturuşta sayfalarca okunabilecek, elinizden bırakamayacağınız bir kitap. Tavsiye ederim
Livaneli'nin okuduğum 4. kitabı..Ve şunu farkettim Livaneli kitaplarında genellikle teması farklı dinler, farklı kültürler ve farklı yaşamlardan insanları bir araya getirerek bu kitaptada İrfan'nın annesinin dediği gibi "insanlar bir araya geldiklerinde birbirinin zehrini alırlar" şeklinde. Töreye kurban hayatları anlatma ile
başlayan kitap birbirini hiç tanımayan 3 ayrı kişinin kesişen hayatlarında doğu ile batı arasındaki farkları ortaya çıkaran ve insanların her gördükleri hayat tarzlarından etkilenmelerini konu alıyor.Kitabın filmide çekildi filmi izlemedim ancak kitabın bir bütün olarak iyi, sonunun ise pek tatmin edici olduğunu söyleyemem.
Kitaptan altını çizdiklerim:
- Bırak hayat bir nehir gibi aksın; olumlu düşünki her şey olumlu olsun; dünyadaki kötülüklerin kaynağı olumsuz düşünmektir.
- Belki de en iyisi o vahşi yalnızlığı seçmek ya da kendini öldürmekti Pavese gibi.
- Uyuyan Endymion gibi kendi kaderini belirleme cezasına çarptırılmış olma duygusu, bu dünyaya en ufak bir çentik bile çizemeden geçip gitme korkusunun yarattığı bir şeydi.
- Herkes yabancılaşmıştı, yabancılaşıyordu. Toplum kuralları ve çevremizde tahkim ettiğimiz maddi dünya, bizi bu yabancılaşmadan koruyan gardiyanlardı adeta. Yolumuzu şaşırdıkça, alışkanlık denen ılık kaplıca sularının içine gömülüp rahatlıyorduk. Sonunda bize yol gösteren şey; evde her zaman oturduğumuz koltuğun aşina yumuşaklığı, gözü kapalı çevirebildiğimiz banyo musluğu ve başımızın yastıkta bıraktığı iz oluyordu. Kendi egemenlik alanını belirlemek için ağaçların altına sidik fışkırtıp sonra kendini bu sidiğin sınırları içinde güvenli hisseden köpeklere benziyordu insanlar da; aşina kokular ve aşina eşya arasındaki bir mutluluk formülü.
Dostoyevski Avrupa'dan Rusya'ya dönüşünü, "Eski pantuflalarıma ayaklarımı sokar gibi" betimlemesiyle açıklamıştı. Eski pantuflalara ayakları sokmak... Güzel sözdü doğrusu ve insanlar böyle yaşıyorlardı. Eğer bu tanıdık dünya olmasa, kendilerini bir mahzende büyütülüp sonra birdenbire kent meydanına atılan Kaspar Hauser gibi hissedecekleri kesindi.
Okurken bazı yerlerde hırslandım, çoğu zaman ülkemizde bunlardan çok var dedim.... Ve sinema filminde ki aktarımda başarılıydı. Özgü Namal güzel canlandırmıştı.
Kitap güncel bir konuya sahip ve yazar bunu güzel bir şekilde değerlendirmiş. Fakat sanki sonu biraz daha farklı olabilirdi diye düşünüyorum. Ama bir bütün olarak güzel bir kitaptı.
Beklentileri karşılamayan bir sona sahip. Biraz sıkılarak, biraz kendini tekrarlatarak, biraz merak uyandırıp heyecanlandırarak ilerliyor. Günümüz sıkıntısının güzel bir ayrıntısı, Zülfü Livaneli'nin alışılmış kitaplarından değil. Hele ki Serenad ve Son Ada'dan sonra okuyorsanız, hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.
serenad dan sonra okuyorsanız hafif gelebilecek bir son ve anlatım hissi veriyor... yine de livaneli klasiği diyorum;)
Kitap çok akıcı ve güzeldi Zülfü Livaneli yine döktürmüş fakat yinede bir burukluk kaldı içimde. Meryem'in, Cemal'in ve profesörün hayatları ne şekilde devam etti acaba...
zülfü livanelinin anlatışını hep sevmişimdir, bu kitabınıda sevdim gayet açık ve netti, güzeldir
Türkiye gerçeklerini töreyi cahilliği ve adında olduğu üzere mutluluğu etkili bir şekilde anlatan livaneli eseri,diline hayran kaldım
Kitabı okurken filmini izlediğimi hatırladım. Tam da şu cümlede; "Ben hiç günah yapmadım!"
İlk okuduğumda etkilendiğim kitaplardan bir tanesiydi. Daha sonradan televizyonda da yayınlandı film olarak ama kitabi bir başka.
Bugüne kadar okumadığım için kendime kızmama neden olan kitap.. Üç farklı, ölümün kıyısından dönen hayat... Türkiyenin son dönemiyle ilgili mükemmel sosyal tespitlerde bulunuyor Sayın Livaneli.
Kardeşimin Hikayesi ve Serenad 'a göre hiç etkileyici değil. Tamam biraz dram ve güldürü ögeleri var ama konusu pek sarmadı. Türkiye içindeki çok ulusluluk problemlerine fazlaca değinilmiş.
Filmini izledim ve kitabını hemen aldım anak okunacaklar listem biraz uzun olunca daha sıra gelmedi
Serenad ve Kardeşimin Hikayasi'nden önce okumuş olmayı isterdim. Çünkü o zaman kitap hakkında net yorumlarım olabilirdi fakat bu demek değildir ki hayatın her yönünü her fırsatta konu alan Livaneli bu kitabında da ustaca okuyuculara anlatmamış olsun.Livaneli farklı bir haz doğrusu.
Ülkemizde yaşanan utanç verici ve sıklıkla yaşanan bir olayın sade bir dille anlatımı
İlk önce filmi izleyip çok etkilenerek almıştım, fakat film senaryosu ile kitap arasında çok fark var
Filmdeki sonun daha etkileyici olduğunu, kitaptaki sonun biraz yavan kaldığını düşünüyorum
Livaneli'yle Kardeşimin Hikayesi kitabıyla tanışmıştım ve hemen arkasından bunu da okudum, her soruna değinmesini çok sevdim kesinlikle sevdiğim bir kitap oldu.