çok iyi yazılmış, çok iyi akan bir kitap. bin muhteşem güneş kadar etkili değil ama kesinlikle okumaya değer...
ve dağlar yankılandıAskerde okuduğum Uçurtma Avcısı belki de kitap okuma alışkanlığımı başlatan hatta körükleyen romanlardan biriydi. O kadar etkilemişti ki, yıllardan beri film izleyen biri olarak “neden kitapları bu kadar zamandır es geçiyorum” demiştim kendi kendime.
Askerlik sırasında başka birkaç roman daha okuduktan sonra eve döndüğümde elime aldığım ilk kitap yine Hosseini’nin Bin Muhteşem Güneş‘i olmuştu. Bu sefer ilk kitabından daha çok vurmuş, daha bir parçalamıştı. Elinizde böylesine iki referansı olan bir adam varsa ve bunlardan sonra gelen 3. kitabını görürseniz ne yaparsınız? Haliyle beklentiniz bir hayli yüksek olur.
Kitap listemin kalabalıklığından ancak okuma fırsatı bulduğum Ve Dağlar Yankılandı, yine Afganistan’da geçen bir hikayeye ev sahipliği yaparak başlıyor. Ancak yazar bu sefer dünyanın birçok şehrine davet ediyor okuyucuyu ve anlattığı farklı zaman dilimi hikayelerini kendince bağlamaya çalışıyor.
Fakat ne yazık ki Hosseini’nin son kitabı ilk iki romanın bir hayli gölgesinde kalmış. Evet, elinize aldığınız gibi pür dikkat bir merakla atlıyorsunuz sayfaları, evet, okurken hiç sıkılmıyorsunuz. Çünkü Afgan yazarın kalemi gerçekten içine çekiyor okuyucuyu. Fakat ilk iki kitaptaki çarpıcılığı, vuruculuğu, dramayı, yaralamaları, insanlık dışı manzaraları, hüzünlendiğiniz, hatta belki de ağladığınız sahneleri aklınıza getirdiğinizde son kitabın birkaç gömlek geride kaldığını rahatlıkla görebiliyorsunuz.
İki kitapla kendisini bütün dünyaya duyuran Hosseini biraz acele etmiş gibi, hatta kitapta anlattığı bazı hikayeleri belki bu acelecilikten belki de kasıtlı olarak arka plana atıp unutmuş, bağlama ihtiyacı hissetmemiş.. Okuyup da yer yer sizi duygulandıran yerler olsa da Hosseini kalitesindeki bir yazara pek de yakışmayacak bir iş olmuş. Sıradan bir dram desem ayıp etmiş olmam sanırım. Yine de kendisine saygım büyük. Referansları hala benim için geçerli. Eğer dördüncü kitabı gelirse onu da aynı merakla bekleyip okuyacağım ama bu sefer de acele edip böyle bir iş çıkartırsa külahları değişiriz.
http://cineshoot.net/ve-daglar-yankilandi-khaled-hosseini.html
Kitap hakkında birçok yorum okudum, kimisi diğer kitıaplarına oranla daha az beğenirken bazıları da bunu daha çok beğenmiş. Kitaplarındaki başarıdan olsa gerek değerlendirme çıtası daima yükseldiği için beklenti de fazla oluyor. Benim beklentilerimi karşıladı. Betimlemelerin fazla olması beni rahatsız etmekten çok hayalimde canlandırmamı daha çok kolaylaştırdı. Her karakterin kendi öyküsünü ayrıntılı okumak ve her birinin bir noktada keşismesini görmek tarz olarak sevdiklerimdendi.
Kısacası, diğer kitapları gibi bunu da beğenerek okudum. O yüzden de tavsiye ederim.
Bir kitap hakkında olumsuz konuşmak, yazmak hiç istemem aslında. Sonuçta öyle ya da böyle emek verilmiş, üzerinde düşünülmüş olması bir yana, bir anlamda sanatçının düşünce dünyasına da saygısızlık etmiş olmaktan kaçınırım. Ve Dağlar Yankılandı için söyleyeceklerimden dolayı şimdiden Khaled Hosseini'den özür dileyeyim o halde; çünkü yazarın Uçurtma Avcısı, Bin Muhteşem Güneş adlı kitaplarından sonra maalesef Ve Dağlar Yankılandı benim için neredeyse “yarım bırakılası, keşke hiç başlanmayası” bir kitap oldu ve tahmin edeceğiniz üzere zorla bitirdim.
Ne oldu da bu kadar hüsran yaşadım diye merak ediyorsanız, yorumlarımı zaten göreceksiniz. Kitap hakkında yapacağım yorumların “spoiler” içerdiğini baştan belirtmek isterim; yani kitabı okumak isteyenler lütfen yazının bundan sonrasını görmesinler.
DİKKAT SPOILER!
Bu kitap bence roman değil, hikâyeler bütünü!
Yazar kusura bakmasın ama bu kadar da kolaycılığa kaçılmaz ki! Kitapta kurgu adına bir şey neredeyse yok gibi. Dokuz ayrı bölüm var, neredeyse dokuz ayrı hikâye var diyeceğim de Allahtan son bölümlerde lütfedip ana karakterlere geri dönüş yapılmış!
Kitap, Afganistan'da birbirlerini çok seven Abdullah ve Peri kardeşlerin hikâyesi ile başladığında “tamam işte yine sürükleyici bir hikâye” demiştim ama ne yazık ki yanılmışım. Babası yoksulluktan Peri'yi evlatlık veriyor. Ben bir okuyucu olarak ne bekliyorum? Peri'nin, Abdullah'ın, Peri'nin yeni ailesinin ve hadi bir de bu olaya aracı olan Nebi Dayı'nın yaşadıklarını eş zamanlı bir kurgu ile okumak istiyorum değil mi?
Yazar maalesef bu beklentime yanıt vermek yerine kitaptaki her bölümde bir kaç karakteri ele alıyor, neredeyse doğumundan ölümüne kadar o karakterlerin hikayesini anlatıyor. Ayıp olmasın diye de bu insan kalabalığının birbirleriyle olan bağlarını birkaç cümleyle geçiştiriyor.
Olay kurgusu bu denli zayıfken zaman kurgusu ise başlı başına karmaşa halinde. 58 yıl geçiyor kitapta ama mesela bölüm2, sonbahar 1952 de geçerken, bölüm 3'de 1949'a geri dönüyoruz. Bölüm 6'da Şubat 1974 'e atlıyoruz, bölüm 7'de 2009 yazına zıplıyoruz, bölüm 8'de sonbahar 2010'a uçuyoruz. Başkahraman Peri bir anda çoluk çocuk torun torba sahibi olup yaşlanıveriyor, ölse belki de daha mantıklı olacaktı!
Kitapta o kadar çok karakter var ki!
Tamam, bir romanda çok fazla karakter olabilir, bunların hepsinin hayatları bu kadar irdelenmez ki!
Devamı için bloğuma beklerim:
http://evdeyazar.blogspot.com/2014/01/ve-daglar-yankland-kitabn-maalesef-be.html
Bin muhteşem güneş ve uçurtma avcısına kiyasla biraz sonuk kalmis. Romanda geçen bütün kahramanların hayat hikayeleri anlatilmaya çalışıldığı için ana konudan yer yer uzaklaşmış ama genel olarak birçok yazardan daha saglam bir kalemi olduğunu inkar edemem. Eğer çıkarırsa 4.kitabinin daha hos olacağını ümit ediyorum :)
_dr.coffee'den sevgilerle
Diğer iki kitabı çok daha dramatikti, bu kitap birazcık daha yavan kaldı sanki.. hikayeler arasında geçişlerde de hafif bir kopukluk vardı ancak herşeye rağmen yazarın tarzını seviyorum, okuduğum için mutluyum
Khaled Hosseını kitaplarını okumak benim için keyiftir ancak bu son kitabı için “Uçurtma avcısı” ve “ Bin muhteşem güneş” teki duygu yoğunluğunu alamadım..Aslında ana karakterler insanda inanılmaz merak uyandırıyor fakat araya giren yan karakterlere gereğinden fazla değinildiği için sürekli kopmalar yaratıyor. Okunmaz mı okunur zira Hosseını’nin anlatımı akıcı 3 kitabınıda okumuş biri olarak diyebilirim ki sanki orada o zamanda yaşıyorsunuz öyle ki üç kitabınıda ara vermeden arka arkaya okumuş olduğumdan olsa gerek içim dışım Afganistan savaş ve acı ile doldu..
şimdiii, çok fazla beklentiyle, deli gibi heyecanlanarak alınmış, kapağına, arkadaki tanıtımına ölünmüş bir kitap. daha önce iki kitabına hayran olunmuş, beni perişan etmiş muhteşem bir yazar.
çok etkileyici başladı, yine anlatım şahane, betimlemeler hayran kalınacak cinsten. ama ilk etapta dikkat çeken - çeviriden olduğunu sanıyorum- cümlelerde zaman sorunu. geniş zamanda anlatırken geçmiş zamana geçmiş örneğin. başlarda, anlattığı masalda dikkatimi çekti fakat masal anlatıldığı için kasıtlı yapmış olabileceğini düşündüm. ileride de pek çok kez karşılaşınca şaşırdım doğrusu.
çok iyi bir başlangıç, içimi acıtmaya başladı, şimdi ne olacak da bizi nerelerde şaşırtacak, yüreğime nasıl bir kazık saplanacak. abdullah, peri, sabır, masume, pervane, nebi derken hikaye birden dağılıyor; yan karakterlerin hayatlarına, kim bence çok azı gerekliydi, fazlasıyla değinmiş, konudan acayip sapmış. idris, ikbal ve oğlu, markos, bunların hepsi kendi hikayeleriyle bambaşka bir romanın kahramanı olabilirlerdi bence. onlarla kıssadan hisseler yapmış sanki. oysa sadece hikayeden uzaklaştırdılar beni.
peri'nin hayatında şoklardaydım. detaylara gömülürken birden jet hızıyla ve yine gereksiz ayrıntılarla peri torun torba sahibi oldu. yurtdışındayken kızının hasta olduğu bir bölüm var mesela, ben hala anlamadım neden yazmış. daha çok şey yazmamak lazım sanırım okumayanlar için, tamam durdum.
böyle eleştiriler yazarken içim sızlıyor, yazara konduramıyorum, yine de diyorum okuttu kendini, kötü diyemem. ama kıyaslanamaz "uçurtma avcısı" ile, yanından geçemez "bin muhteşem güneş"imin.
Kitabın adını ve yazarını görünce hemen satın aldım. Beklentilerimi karşılamadı malesef. Kitap güzel aslında ama yazarın ilk 2 muhteşem kitabından sonra kötü geldi. Başka birisi yazmış gibiydi.
Bir abinin kardeşine olan derin bağlılığını yarım asrı aşkın sürenin bile yıpratamayışına şahit olmak gerçekten etkileyiciydi. Açıkçası kitabı okurken yer yer ara verip kendimi sorguladığımı farkettim. Özellikle anneme beni terk etmediği için teşekkür etmem gerektiği şuana kadar aklımdan hiç geçmemişken bir anda kendimi bunu sorgularken bulmak çok şaşırtıcıydı benim için. Hiç düşünmemişim annemin beni bırakıp gidebileceğini. Sorunsuz bir evlat olduğumu annemin beni bırakması için bir nedeni olmadığını düşündüğümden de halbusem. Yazdıklarımdan anlaşılacağı gibi kendimi hala da sorgulamaktayım. Ama en azından bu farkındalığın önemli olduğunu gördüm bu kitap sayesinde. Okuyana mutlaka bir şeyler katacak bir kitap tavsiye ederim.
Kitap ilgi çekici bir hikayeyle başlıyor ve devam eden olaylarda akıcı bir şekilde ilerliyor. Kitabın yarısına geldiğinizde "sanırım olay çözüldü daha okumasam da olur" düşüncesine kapılıyorsunuz.
Kitabı yarıladıgınız kısım en sıkıcı kısmı malesef.
Bu yazarın kitabında sıkılacağım yerlerin olmasını hiç beklemezdim mesela.
Daha sonra farklı karakterlere geçiyor ve tekrar merakla okumaya devam ediyorsunuz.
Kitapta çok fazla karakter ve bu karakterlerin hikayeleri var.
Her bir karakterden ayrı bir roman oluşturabilir o derece derin ve güzel hikayeler. Fakat hepsini tek bir kitapta toplaması kitabı ağırlaştırmış ve boğmuş biraz.
Ve kitabın sonu çok daha etkileyici bitebilirdi ama öyle olmamış.
HALİT HÜSEYİN kitapları zaten güzel fakat bu kitap diğer iki kitabına göre (uçurtma avcısı, bin muhteşem güneş) bir kaç tik aşağıda kalmış.
Khaled Hosseini'nin ilk romanı uçurtma avcısından sonra bin muhteşem güneşi okuma fırsatı bulamadan yeni bir roman çıkardığını duyuyorum ve hemen alıyorum. En az uçurtma avcısı kadar etkileyici , ismi kadar içimde yankılanacak birşeyler bulabileceğimi zannediyorum ama hiçte öyle olmadı. Öykünün gidişatını etkilemeyen karekterlerin çokluğu , gereksiz uzayan bölümler bir ara öyküden kopmama neden oldu. Özellikle sekizinci bölümde ayrı bir roman mı okuyorum acaba dedirtti. Okunabilir elbette ama diğer romanlarını okuduysanız şahane bir roman beklemeyin derim.
Kutsal dram kitabı çıkmış ortaya. Kitap kapağındaki abi kardeşe aldanmayın. O sadece bir başlangıç.Devamında karakterler kalabalıklaşıyor ve her birinin kendi dramı tüm detayları ile anlatılıyor.
''İyi de kardeşim sonuçta bu iki kardeş kavuşuyor mu?'' diyorsunuz.
Diğer Hosseini kitapları gibi akıcı yalnız fazla kalabalık. (Tabi yine kahraman Amerika profili).
Olaylar kelebek etkisi kıvamında. Birinin tanıdığının tanıdığı diğerinin tanıdığının tanıdığının tanıdığını tanıyor gibi olmuş.Uçurtma avcısı gibi değil.Daha karışık ve daha çok takip zorunluluğu var.Kim kimin nesi oluyordu iyi bilmelisiniz yoksa ilerideki sürprizi kaçırabilirsiniz.Uçurtma avcısı ile tek ortak yanı sade olan dili.
Yine de kitap öyle hüzünlü ve hareketli başladı ki maalesef sonunda sadece hüzün kaldı.
http://kitapsevinci.blogspot.com.tr/2015/04/ve-daglar-yankland-khaled-hosseini.html
Khaled Hosseını kitaplarını okumak benim için keyiftir ancak bu son kitabı için “Uçurtma avcısı” ve “ Bin muhteşem güneş” teki duygu yoğunluğunu alamadım..Aslında ana karakterler insanda inanılmaz merak uyandırıyor fakat araya giren yan karakterlere gereğinden fazla değinildiği için sürekli kopmalar yaratıyor. Okunmaz mı okunur zira Hosseını’nin anlatımı akıcı 3 kitabınıda okumuş biri olarak diyebilirim ki sanki orada o zamanda yaşıyorsunuz öyle ki üç kitabınıda ara vermeden arka arkaya okumuş olduğumdan olsa gerek içim dışım Afganistan savaş ve acı ile doldu..
Kitap aslında Afganistan'ın küçük bir köyü Şadbağ'da yaşayan Peri ve Abdullah'ın hikayeleri olarak görünse de tam olarak öyle değil, çünkü kitapta çok fazla karakter var ve yazarımız karakterleri kısaca tanıtmak yerine uzun uzun karakter detaylarına girmiş (bir çoğuda gereksiz olarak) ve tek bir hikaye değil, "hikayeler bütünü" çıkmış ortaya. Tam kendinizi olayların akışına kaptırmış, karaktere ısınmaya başlamışken hoop! yazarımız orada kesip bambaşka bir hikayeye geçiş yapmış. Bu yüzden geri çekilip hikayeye geniş bir pencereden bakıp genel bir yorum yapabilmek mümkün değil. Aslında ilk başta bu durum hoşuma gittiyse de bir yerden sonra her şey o kadar karıştı ki kimi, neyi okuduğumu bilemedim ve sürekli geri dönüp hatırlamak zorunda kaldım.
Yazar çokça ünlü olunca kitabı okumadan ezberlemis gibi oluyor insan. Gerçi bu benim yazarın okuduğum ilk kitabı. Okumaya bu kitapla başladığım için de memnunum, önyargılı olmak istemem. Öncelikle farklı insanların hayatlarını anlatarak tek bir öykü ortaya koymasını gerçekten beğendim. İkinci olarak ise fazla reklamdan olsa gerek duygusal, belki insanın gözlerini dolduracak bir hikaye beklerken insanların zayıf ve güçlü yanlarını vurgulayan son derece gerçekçi yazılmış bir romanla karşılaştım. Bundan da çok memnun kaldım. Bazı karakterler beni sinir etmedi değil ama zaten gerçek hayattaki insanlar da öyle. Kitaba belki kimse kusursuz diyemez ama kesinlikle okunmaya değer denilebilir diye düşünüyorum.
Kesinlikle okunması gereken muhteşem bir öykü. Uzun süre etkisinde kalınacak bir anlatım. Zihinsel hatirlamalarin olmadığı ama yüreğin hissettiği boşluk....peri ve aboollah...
Çok yoğun bir dönemimde okumama rağmen karakter fazlalalığı beni o kadar da rahatsız etmedi. Her karakterin ayrı bir güzelliği vardı. Yazarın diğer kitapları gibi bu kitabını da çok sevdim.
http://kitaplardansayfalar.blogspot.com.tr/2015/05/ve-daglar-yankilandi-kitap-yorumu.html
Hosseini bu kez çok katmanlı,çok karakterli ve oldukça uzun zaman aralıgına dayandırdığı hikayeyi kotarammaış gibi geldi bana:(
Aynı anda pek çok karakteri tanıtmak,bunları uzun sürelere yaymak hem yazar hem de okuyucu için yorucu olabiliyor.Bu kitabı okurken kelimenin tam manasıyla yoruldum.Her yeni bölüm başlangıcında bu kez kimleri tanıyacağız,zamanda ileri mi geri mi gideceğiz ,dünyanın hangi ülkesinden devam edeceğiz diyerek gerildim :) Her hikaye ve hikayelerin odak noktası karakterler başlı başına ayrı bir roman konusu olabilecek kadar derinlikliyken neden hepsi tek bir kitaba sığdırılmış anlayamadım.
Peri-Abdullah-Nebi-Melankolik şair üvey anne-içekapanık üvey baba-Masume-Pervane-Sabır arasında kalabilirdi öyküler.Yunanistan-ABD cografyasında olup bitenler - kahramanların zorunlu yaşlılık halleri zorlama gibi geldi.
Afganistanın siyasi panoraması , orada olup bitenler, dönemin gerçekleri sanırım yazarın diğer 2 kitabında fazlasıyla yer buldugundan bu kez gözardı edilmişti.Bu ise bana göre yazarın ilk kez kitabını okuyanlar için tam bir haksızlıktı!!
IG de yazdığım gibi ; çok satan ve başlangıçta inanılmaz başarılar yakalayan yazarların lanetidir bu;çıta ve beklentiler her daim yüksektir.Hosseini hızlı koşup çabuk yorulanlardan olmaz umarım....
Açıkçası bu kitabı tam anlamıyla Khaled Hosseini'nin o mükemmel anlatım tarzına susamış, çıktığı haberini aldığı anda mutluluktan deliye dönmüş, kitapçıda gördüğüm anda da sanki yetişmezsem kapılacakmış duygusuyla üstüne kapanmıştım. Ama ne yazık ki benim beklentilerimi karşılayamadı. Elbette ki beklentilerimi fazlaca yüksek tutmuş olabilirim. Ama önceki o harika iki kitabı okuyan bir insan mutlaka çok büyük beklentiler içerisine girecektir, istemsiz. İlk olarak ayrıntılar, gereksiz anlatılar kitabı kaplamaktaydı. Mesela -okumayan arkadaşlar okumasın- İdris ve Timur'un bölümünü, Masume'yle Pervane'nin hayatını neden bu kadar üzerinde durarak anlatmış, hiçbir manası yok. Şöyle bir değinip geçebilirdi. Tinos'lu cerrah Markos'un hayatına yaklaşık altmış sayfa ayırmış ki bu tamamen gereksi z gibi geldi bana. Sonunda, dedim, bağlayacak hepsini ve bizi o şaşırtmacalı anlatımıyla kıskıvrak yakalayacak. Öyle bir şey de olmadı. Sadede gelirsek bu kitap beni doyuramadı. Beklediğimi alamadım. Ha, okumaya değer mi? Tabii ki, Khaled Hosseini'nin o sarıp sarmalayan anlatımı, harikulade tasvir yeteneği ve duyguları apaçık öne süren psikolojik anlatımı mükemmel bir deneyim daha sunuyor.