Kesinlikle harikaydı özellikle mutlu bitti ya o yüzden daha da bir sevdim sonunda üstünden yıllar geçmiş olsada herşey yoluna girdi
Arkadya Yayınları’ndan çıkmış olan SARAH JİO’NUN YAĞMUR SONRASI “ adlı kitabını okumuş ve bitirmiş bulunmaktayım .
Aslında bitmesin diye baya uğraştığım bir kitap oldu .Lakin her güzel şeyin bir sonu vardır , bu kitapta onlardan bir tanesiydi .
Öncelikle kitabın çevirisi çok akıcı ve kitapta kelime hatası bile yok, desem yeridir. Kitap zaten kapağıyla bile beni gel oku diyen bir kitap . Yazı puntosu tam istediğim gibi, aralarda bazen duraklamak için konulan ı semboller kitabı daha rahat okunacak bir kıvama getirmiş . Bu saydıklarımın hepsi , bu kitapta emeği geçen kişilerin titiz bir çalışmayla bu kitabı ortaya koyduklarının bir göstergesi .
Kitabın konusuna kısaca değenirsek , nişanlı olan bir kızın (Anne Calloway) , İki Dünya Savaşı esnasında arkadaşı Kitty ile birlikte Bora Bora adlı bir adaya gönüllü hemşire olarak gitmeleri , bu ada da başlarına gelen olaylar, savaşın acı yüzü , arkadaşlık –dostluk ilişkileri , ailevi bağlar, aşk , fedarkarlık , ada da esarengiz bir şekilde gerçekleşen bir cinayet ve bu cinayet sonrasında gelişen olaylar ve en önemlisi de aradan ne kadar zaman geçerse geçsin aşkın gücünün kaybolmadığını , umudun her zaman var olduğunu , yazar SARAH JİO , çok güzel bir şekilde olayları birbiriyle harmanlayarak ve arada hiçbir kopukluk olmadan , film tadında biz okuyuculara aktarmış .
Ben kitabı okurken aynı zaman da kitabı yaşadığımı da hissettim . Bu çok nadirdir benim için, kitabı okurken aynı zaman da yaşamak . Dediğim gibi kitap bir film tadında idi .Bu yüzden öncelikle yazarını tebrik ediyorum sonrasın da ise bizi bu yazarla tanıştırdığı ve özenli çalışmayla bu kitabı bizlere sundukları için ARKADYA YAYINLARI’NA teşekkür ü borç bilirim .
NOT: Kitaba puan veriyorum , yüz üzerinden bin beş yüz ;) Saygılarımla…
Anne kızımız hemşirelik okulundan mezun, pırlanta gibi bir genç kız... Çocukluk arkadaşı ve en yakın arkadaşı bolca neşeli, çokça hoppa, kafasına göre yaşayan Kitty. Ve yine birlikte büyüdüğü ve nişanlanmaları ve aşk ve tutkuyla değil daha çok birbirlerini kanıksamaları ve buna doğal bir süreç olarak baktıkları Gerard... Gerard gerçekten sadık ve bağlı bir karakter. İlişkilerinde tutku olmassa da Gerard, Anne'i gerçekten seviyor bu belli. İşte kızımız çevresindekilerin aşk&tutku laflarını ilişkisinde görememeye başlar, savaş ortamıdır, işler karışıktır. Üstüne en yakın arkadaşı bencilin önde flama taşıyanı Kitty, Anne'in evlenip gitmesini kabullenemez ve orduya hemşire olarak yazılır. Anne de saf yavrum, hem Gerard'dan uzak kalıp ilişkileri hakkında düşünmek, hem vatana hizmet, hem de Kitty'i kollamak amaçlı bu maceraya katılır ve Bora Bora adasına giderler.
Kızımız orda savaşın soğukluğunu, en yakın dostunun bitmek bilmeyen ihanetlerini, hemşire dostlarının candanlığını ve aşkın&tutkunun en güzel halini görür... Onun adı Westry'dir ve bir askerdir. Sanatla ilgili, düşünceli, tam bir aşık, aşkından hiç vazgeçmeyen ve dürüst, mert biri. Aşk o! Neyse ikili aşklarını gözlerden uzak bir bungalowda yaşarlar... Ama savaşmaları gereken bir çok cephe vardır. Üstüne de bir cinayete tanık olurlar ama konuşamazlar... Bu sır perdesi 70 yıl sonra aralanabilir mi?
Biri çıkıp bana bu kitap aslında o dönemde yaşamış Anne Calloway'in günlüğüdür dese ona inanırım... Çünkü okurken bir çok duyguyu bir arada hissettiğim çok ama çok gerçek bir romandı... Savaşın insanların hayatını nasıl onarılamaz bir şekilde mahvettiği, en yakın dostun bile aslında nasıl insanın hayatını alt üst edebileceği ve aşkın tüm yapıcı ve yıkıcı halleri... Üstü açılmayan bir çok sırrı önceden keşfedebilirsiniz, tahmin edebilirsiniz ama kitabın gidişatını ve sonunu bence tahmin edemezsiniz, ben soluksuz okudum diyebilirim... Dili de çok akıcıydı, bir kaç saatte bitirilecek cinsten.
Ve Mary... Yan hikayelerin en dokunaklısı... Mary, Anne'in adadaki hemşire arkadaşlarından. Acıklı bir hikayesi var ve üstü kapalı geçilse de ben çok merak ettim onun hikayesini. Umarım bir gün yazar onun hikayesini yazmaya karar verir...
Kitap beni o kadar etkiledi ki yazmakta çok güçlük geçiyorum. Belki yarım yamalak, belki saçma sapan bir yorum oldu bilmiyorum ama kitabı çok ama çok sevdim... http://benherneysemo.blogspot.com/2013/05/okk-3-blog-tur-yagmur-sonras-sarah-jio.html
Çok beğenerek okudum bu kitabı , beni etkiledi.Mart Menekşeleri'nden daha güzel buldum ;)
muhteşem bir roman sonunda çok üzüldüm hatta ağladım ama Anne ve Westry nin kavuşması beni çok mutlu etti
Yazarın en beğendiğim kitabı buydu, duygusal bir insan olaraktan en çok bu kitabında ağlamıştım
Yazarın anlatımı çok yalın, hikaye güzel ve aşk romanı okurum diyenlere hitap edebilecek hoş bir kitap
Sarah jio demek aşk demek. başka bir şey söylemeye gerek yok. yazarın en sevdiğim taraflarından biride okuduğum 3 kitaptaki karakteri her kitapda farklı şekilde bir araya getirmesi. kitapda isim geçince ben bunu biryerden tanıyorum diyorsunuz. halbuki okuduğunuz bir önceki kitap o şahısların hikayesini anlatıyor.
Gerçekten çok güzel bi kitapti...ah anne gerçekten mutluluğu hakediyordun...çok geç olsada westry kavuştun..bora bora adasını ve kumsaldaki küçük kulübeyi unutmuycam...ve kitty senden nefret ettim bencil....
Sarah Jio'nun ilk kitabı kütüphanemde yaklaşık 1 yıl okunmayı bekledi. Ancak İlk kitabı da sonraki kitaplarını da 2, maksimum 3 gün içerisinde bitirdim. Tüm kitaplarının 1930 - 1940'lı yıllara değinen noktaları var. Yağmur Sonrası ise ilk 3 kitabı arasında beni en çok etkileyen kitap. Kesinlikle tüm kitaplarını tavsiye ederim.
Sanırım hiç nefes almadan okudum bu kitabı. Hem bitsin istemezsiniz hem meraktan elinizden bırakamazsınız ya bu öyle bir kitap. Bugüne kadar beni en çok etkileyenlerden biri. Hem savaşı hem aşkı hem hüznü bir arada yaşıyorsunuz.