beklediğim dolgunlukta bir anlatmı yok malesef. yine de okunabilir.
"faşizmin ilkelerinde modern fiziğin ilkeleriyle korkunç bir benzerlik vardı"
"insanlarda iyimserlik arttıkça daha dar kafalı daha bencil olduklarını görüyorum."
(1. kitap)
Bu kitap sıradan bir romandan ziyade binlerce insanın yaşamından damıtılmış başka bir hayat gibi. Savaş atmosferini bu kadar çok yönlü ve topyekün ele alabilen başka bir roman okumadım. Nazilerin insanları gaz odasına gönderdikleri bölüm, romanın duygu yoğunluğu açısından zirve yaptığı yerdi benim için, bir kez daha "ne çok acı var" dedirtti. Kitabın bunun kadar değerli bir niteliği daha var, totaliter rejimin insan özgürlüğüne ve dolayısıyla insan onuruna ne kadar zararlı olduğunu adeta yaşatarak anlatabilmesi. Edebi yetkinlik konusunda bir Tolstoy ustalığı yok, özellikle başlarda karakterlerin çok olması ve farklı yerlerde hikayelerin anlatılmaya başlanması nedeniyle zorlanmalar oldu ancak üç cilt olmasına rağmen sonuna doğru bitmesini istemedim, -burdan sonra spoiler olabilir- mert bir adam olan novikov'un aşk acısından ve politikacıların hainliklerinden kurtulup hayatına devam ettiğini, yine bir yönden dürüst bir adam olan krımov'un atılan iftiralardan ve çalışma kamplarından kurtulduğunu görmeyi isterdim. Ama ştrum'un inanmadığı halde mektuba imza atarak yaptığı hataya karşın kendine ders çıkarması, gelecekten yana umutlu olduğunu görmem, belki de romanın en çok benimsediğim ve cephede sürekli karısından ve çocuğundan mektup bekleyen beryozkin'in romanın son sayfalarında adı verilmeden eve dönen asker olduğunu anlamam da onca acıya rağmen mutlu etti. Bunlar eninde sonunda roman kahramanı, fakat gerçek her zaman kurgudan tuhaftır sözüne atfen, aynı zamanda bunlar aynı zamanda, yaşamış insanlardan birer parça olduğundan roman bittiğinde boğazım düğümlendi, ki bana göre iyi roman bittiğinde okuyucunun boğazında bir yumruk bırakan romandır.