Küçük Kadınlar, bir tüm zamanlar efsanesidir. Hayat değerlerinin bir bir eridiği her an, geri dönüp tekrar okunması gereken bir moral nostaljisidir. His yüklü, insana insanı hatırlatan bir klasiktir.Roman, büyük zorluklar içinde yaşam mücadelesi veren ve çok acı çeken March ailesinin hayatından kesitler aktarır. Zenginken yoksullaşan ailede dört kız kardeşle tanışırız. Dördü de farklı tipte kadınları temsil ederler. Oyunu kuralına göre oynayan Meg, asi ruhlu yazar Jo, çekici ve kırılgan Amy ve eziklik olarak yansıyan alçakgönüllüğüyle Beth, ideal olan ve olmayanın geçişkenliğini hafızalara kazınması gereken bir akış içinde temsil ederler.Genç kızlıktan kadınlığa geçiş sürecinin sancıları, Victoria dönemine özgü tutkulu bir aşk, Bethin ölümcül hastalığı, evlilik baskıları ve yaşanan evin dışındaki dünyanın hayatlara yansıyışı, her dönemin okuruna hitap edecek şekilde anlatılır.Koşullar sonucunda zamanla ortaya çıkan olgunluk ve erdemlerin, tam teşekküllü bir aile hayatı arayışının romanı Küçük Kadınlar.1867de yazıldı ve yazarının kendi hayatından yola çıktığı biliniyor.Hiç eskimeyecek bir hikâye...
Her biri okuduğum en güzel kitap dedirtecek güzellikte klasikler... 9-14 yaş grubu için özel olarak hazırlanan ve özenli baskıları ile benzerlerinden farklı olan bu klasikler hem okuma alışkanlığının yerleşmesi, hem de hayal dünyasının gelişmesi için çok önemli...
Louisa May Alcott, Küçük Kadınları, üç kız kardeşiyle birlikte çocukluğunun geçtiği Concord kentinde yaşadıklarından yola çıkarak kaleme almıştır. Küçük Kadınlarda, birbirine kenetlenmiş bir ailenin kimi zaman neşeli, kimi zaman hüzünlü, ama her zaman umut dolu yaşamlarının sıcacık hikâyesi anlatılır. Kahramanlarımızla, yaşadıkları ülkenin savaşla kararmış günlerinde karşılaşırız. Onların hikâyesini, kendinize ya da yakınlarınıza benzedikleri için, gerçek birer çocuk, birer insan oldukları için severek okuyacaksınız.Küçük Kadınlar: Sevgi ve dayanışmanın zaferi.
Luisa M. Alcottın, babaları evden uzak olan bir ailenin heyecan, fedakârlık, üzüntü ve mutluluklarını anlatan, sürükleyici bir romanı. MEB Talim ve Terbiye Kurulunun 2214 sayılı Tebliğler Dergisinde yayınlanan kararı ile ilköğretim okulu öğrencilerine tavsiye edilmiştir.
Küçük Kadınlar, bir tüm zamanlar efsanesidir. Hayat değerlerinin bir bir eridiği her an, geri dönüp tekrar okunması gereken bir moral nostaljisidir. His yüklü, insana insanı hatırlatan bir klasiktir.Roman, büyük zorluklar içinde yaşam mücadelesi vere... tümünü göster
Küçük Kadınlar, bir tüm zamanlar efsanesidir. Hayat değerlerinin bir bir eridiği her an, geri dönüp tekrar okunması gereken bir moral nostaljisidir. His yüklü, insana insanı hatırlatan bir klasiktir.Roman, büyük zorluklar içinde yaşam mücadelesi veren ve çok acı çeken March ailesinin hayatından kesitler aktarır. Zenginken yoksullaşan ailede dört kız kardeşle tanışırız. Dördü de farklı tipte kadınları temsil ederler. Oyunu kuralına göre oynayan Meg, asi ruhlu yazar Jo, çekici ve kırılgan Amy ve eziklik olarak yansıyan alçakgönüllüğüyle Beth, ideal olan ve olmayanın geçişkenliğini hafızalara kazınması gereken bir akış içinde temsil ederler.Genç kızlıktan kadınlığa geçiş sürecinin sancıları, Victoria dönemine özgü tutkulu bir aşk, Bethin ölümcül hastalığı, evlilik baskıları ve yaşanan evin dışındaki dünyanın hayatlara yansıyışı, her dönemin okuruna hitap edecek şekilde anlatılır.Koşullar sonucunda zamanla ortaya çıkan olgunluk ve erdemlerin, tam teşekküllü bir aile hayatı arayışının romanı Küçük Kadınlar.1867de yazıldı ve yazarının kendi hayatından yola çıktığı biliniyor.Hiç eskimeyecek bir hikâye...
Her biri okuduğum en güzel kitap dedirtecek güzellikte klasikler... 9-14 yaş grubu için özel olarak hazırlanan ve özenli baskıları ile benzerlerinden farklı olan bu klasikler hem okuma alışkanlığının yerleşmesi, hem de hayal dünyasının gelişmesi için çok önemli...
Louisa May Alcott, Küçük Kadınları, üç kız kardeşiyle birlikte çocukluğunun geçtiği Concord kentinde yaşadıklarından yola çıkarak kaleme almıştır. Küçük Kadınlarda, birbirine kenetlenmiş bir ailenin kimi zaman neşeli, kimi zaman hüzünlü, ama her zaman umut dolu yaşamlarının sıcacık hikâyesi anlatılır. Kahramanlarımızla, yaşadıkları ülkenin savaşla kararmış günlerinde karşılaşırız. Onların hikâyesini, kendinize ya da yakınlarınıza benzedikleri için, gerçek birer çocuk, birer insan oldukları için severek okuyacaksınız.Küçük Kadınlar: Sevgi ve dayanışmanın zaferi.
Luisa M. Alcottın, babaları evden uzak olan bir ailenin heyecan, fedakârlık, üzüntü ve mutluluklarını anlatan, sürükleyici bir romanı. MEB Talim ve Terbiye Kurulunun 2214 sayılı Tebliğler Dergisinde yayınlanan kararı ile ilköğretim okulu öğrencilerine tavsiye edilmiştir.
Küçük Kadınlar, bir tüm zamanlar efsanesidir. Hayat değerlerinin bir bir eridiği her an, geri dönüp tekrar okunması gereken bir moral nostaljisidir. His yüklü, insana insanı hatırlatan bir klasiktir.Roman, büyük zorluklar içinde yaşam mücadelesi vere... tümünü göster
İngiliz yazar George Orwell (1903-1950), ülkemizde daha çok Bindokuzyüzseksendört adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği onun çağdaş klasikler arasına girmiş ikinci ünlü yapıtıdır. 1940'lardaki reel sosyalizmin eleştirisi olan roman, dünya edebiyatında yergi türünün başyapıtlarından biridir. Hayvan Çiftliğinin kişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirirler. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar; kısa sürede önder bir takım oluştururlar, devrimi de onlar yolundan saptırırlar. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romanda önder domuzun, düpedüz Stalin'i simgelediği açıkça görülecektir. Öbür kişiler bire bir belli olmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir. Romanın alt başlığı Bir Peri Masalıdır. Küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değildir; ama roman, bir masal anlatımıyla yazılmıştır.
******
Büyükler bazen, basit şeyleri anlaşılması zormuş, içinden çıkılmazmış gibi anlatabiliyor. Öyle karışık açıklamalar yapıyorlar ki, ne söylediklerini belki kendileri de anlamıyor. Mesela, neden birileri diğerlerini yönetmek ister? İyi giden şeyler, güzel şeyler neden bozulur? Nasıl olur da insanlar birbirlerine bu kadar haksızlık yapabilir?Bu sorulara verilen yalan yanlış cevapları bir yana bırakıp bir de George Orwellin Hayvan Çiftliğine bakalım. Bir çiftlik var ve bu çiftlikte hayvanlar sahiplerini kovup çiftliği ele geçiriyor. Kendi düzenlerini kuruyorlar. Sonra da öyle şeyler oluyor ki, okuyunca yaşadığımız dünyada olan bitenler bir anda açıklığa kavuşuyor. Evet: Hayvan Çiftliğinde yaşananlar, bu dünyada yaşananlara çok benziyor...
************
Aslında, bu kitap bir peri masalı olarak yazılmıştı... Orwell öyle diyordu eserine; büyükler için yazılmış bir masal... Eserde, hayvanları aç bırakan, öldüresiye çalıştıran, yavrularını mezbahaya satan zalim bir çiftçiye karşı hayvanların isyanı anlatılır. Hayvanlar ateşli bir idealizm ve coşkulu sloganlarla, adaletin ve eşitliğin hüküm sürdüğü bir cennet yaratmak için yola çıkarlar. Fakat, macera, büyük bir hüsranla neticelenir. Ve, Orwell, hayvanlar aleminde aktardığı bu öykü ile, aslında, Devrimin tanıdık yüzünü; liderlerin sahiplere, rejimin diktatörlüğe dönüşümünü resmeder... Hayvan Çiftliğindeki karakterler Rus Devriminden esinlenilerek resmedilir; domuz Napoleon tam bir Stalin portresidir. Fakat Hayvan Çiftliği sıradan bir Rus Devrimi hicvi değildir. Orwell'in mesajı çok daha derindir.
************
Beylik Çiftliği sahibi Mr. Jones, gece için kümesleri kilitledi, fakat o kadar içmişti ki, pencereleri kapamak aklına gelmedi. Fenerinden etrafa halkalı, titrek bir ışık yayılıyordu; yalpalayarak avluyu geçti, kapının arkasında çizmelerini tekmeleyip çıkardı, kilerdeki fıçıdan son bir bardak daha bira aldı ve Mrs. Jones'in çoktandır horlamakta olduğu yatağa doğru sendeledi.
******
İngiliz yazar George Orwell (1903-1950), ülkemizde daha çok Bindokuzyüzseksendört adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği onun çağdaş klasikler arasına girmiş ikinci ünlü yapıtıdır. 1940'lardaki reel sosyalizmin eleştirisi olan roman, dünya edeb... tümünü göster
Bir anda yıldızı parlayan genç yazar Melissa De La Cruzdan gerçekçi mekânlarda geçen kurgusal bir üçleme... Yaşam, herhangi birisinin şimdiye kadar fark ettiğinden daha kırılgandı... Bir dakika önce yaşarken bir dakika sonra ölü olabilirdin. Peki ya hiç ölmeyeceksen? Doğum, yaşam ve ölüm... Her biri birer döngü ama bir de bu döngünün dışında yaşayanlar var; doğan, yaşayan ama hiç ölmeyenler! İnsan yaşlandıkça ölümü bekler ve nasıl öleceğini de merak eder. Kanı kırmızı olan her insan, kalp krizi, şeker nöbeti, anevrizma gibi bir hastalık yüzünden, bir kaza sebebiyle ya da yatağında uyurken ölür. Bu kaçılmazdır. Peki diğerleri? Yani Vam pir ler! Yani asil kanlı insanlar! Damarlarında kırmızı yerine mavi kan akan eşsiz canlılar! Schuyler, babasız büyümüş annesi komada olan silik bir kızdır. Büyükannesi ile kocaman bir evde yaşamaktadır ve başlangıçta kimseyle paylaşamadığı doğaüstü ilginç şeyler görmektedir. En iyi arkadaşı Oliver ile gittiği bir eğlencede asillerle tanışırlar ve bir arkadaşlarının ölümüyle tüm sırlar yavaş yavaş açığa çıkar... O, hem bir asil yani Mavi Kanlı, hem de normal bir insandır.
Bir anda yıldızı parlayan genç yazar Melissa De La Cruzdan gerçekçi mekânlarda geçen kurgusal bir üçleme... Yaşam, herhangi birisinin şimdiye kadar fark ettiğinden daha kırılgandı... Bir dakika önce yaşarken bir dakika sonra ölü olabilirdin. Peki ya ... tümünü göster
Lane Silverman, serbest bir yazardır ama yazdıklarının çoğu, kimsenin adını duymadığı dergilerde yer bulabilmektedir. Daha iyi dergilerde yer alabilmek için daha iyi yazılar yazmalıdır, ama bunu bir türlü başaramamaktadır. Çünkü oturup iki satır yazı yazmaya karar verdiğinde, havai ve romantik aklına aşktan ve erkeklerden başka bir şey gelmemektedir. Bu doğasını değiştirmeyeceğini anlayan Lane, büyük bir umutsuzluğa kapılır ama çok geçmeden aklına harika bir fikir gelir. Madem aşktan başka bir şey düşünememektedir, o zaman sürekli yeni aşklar yaşayıp günlük tutacak ve bu günlüğü bir dergide herkesle paylaşacaktır.Cosmopolitan bu fikri çok beğenir ve Lanee hemen başla der. Hayatının fırsatını yakaladığını bilen Lane, bir finans şirketinde iş bulur ve eylemlerine başlar. Bir süre işler yolunda gider. Lanein çevresinde istemediği kadar çok erkek dolanıp durmaktadır. Ama bir gün çok kötü bir şey olur ve Lanein karşısına mükemmel bir erkek çıkar.
Lane Silverman, serbest bir yazardır ama yazdıklarının çoğu, kimsenin adını duymadığı dergilerde yer bulabilmektedir. Daha iyi dergilerde yer alabilmek için daha iyi yazılar yazmalıdır, ama bunu bir türlü başaramamaktadır. Çünkü oturup iki satır yazı... tümünü göster
Angelusra şu anda kitap okumuyor.