Sekizinci Seksek, dünyanın yedi, en fazla sekiz harikasından biri olmaya aday bir kitap. Yeryüzünün bir noktasında başlayan seksek oyunu, bütün meridyenlere yayılıyor ve bir türlü bitmek bilmiyor. Karşımızda haylaz bir çocuk mu var, yoksa iflah olmaz bir seri katil mi? Aslında her ikisi de!
Günün birinde Aytaç Ars diye genç bir yazarın ortaya çıkacağını, dile parendeler attıracağını, her anlama farklı bir anlam daha yükleyip kavramları çaprazlayacağını söyleselerdi, heyecandan terletmiyor; aksine, zevkten şıpır şıpır terleyip meraktan ve heyecandan kahkaha atıyorsunuz.
Sekizinci Seksek, yılın değil, yüzyılın romanı. Benim için öyle.
Kaç tane şapkam varsa, hepsini çıkartıyorum bu çocuğa.
-Altay Öktem-
Sekizinci Seksek, dünyanın yedi, en fazla sekiz harikasından biri olmaya aday bir kitap. Yeryüzünün bir noktasında başlayan seksek oyunu, bütün meridyenlere yayılıyor ve bir türlü bitmek bilmiyor. Karşımızda haylaz bir çocuk mu var, yoksa iflah olmaz... tümünü göster
"Aytaç Ars'ı niye okumalıyız? Sekizinci Seksek'ten sonra Defo'yu yazdığı için... Kelimelerine şükrettiğimiz için..."
-Murat Uyurkulak-
Kıyamete üç adım kadar yaklaşanların...
Şehre nasıl kur yapılır, şehrin kendisine öğretenlerin...
Enverlerin, Halillerin ve dahi otobüsteki teyzelerin...
Defosu çıkmış bir dünyanın romanı Defo.
Aytaç Ars'ın Sekizinci Seksek'ten sonraki ikinci romanı bu. İlk romanıyla belirli bir okur kitlesine ulaşan Ars, Defo'yla sınırlarını genişletecek.
Şehre, İstanbul'a kendilerince kur yapan iki bağımsızın, Enver ve Halil'in hikâyesini anlatıyor roman. Onlar şehre kur yapadursun, şehrin de onlara kendince tuzakları olacak. Bu iki bağımsızın hikâyesi, inan olsun, herkese oturduğu yerden kıyamet nasıl izlenir öğretecek.
"Aytaç Ars'ı niye okumalıyız? Sekizinci Seksek'ten sonra Defo'yu yazdığı için... Kelimelerine şükrettiğimiz için..."
-Murat Uyurkulak-
Kıyamete üç adım kadar yaklaşanların...
Şehre nasıl kur yapılır, şehrin kendisine öğr... tümünü göster
80li yıllara damgasını vuran, 1983te yayımlandığında büyük ses getiren Latife Tekinin ilk kitabı Sevgili Arsız Ölüm YKY tarafından yayımlandı. Latife Tekin, 20li yaşlarının başında yazdığı, özyaşamından damıtılmış bilgiler içeren bu kitapta, sözlü kültürün uç verdiği büyülü atmosferi, anlatım dilinden kaynaklanan sesiyle harmanlıyor. TADIMLIKVapur gidiyor mu, gitmiyor mu?Gitmiyor.Gidiyor, kız.Vapur gitmiyordu. Kocaman evler, ağaçlar, insanlar geri geri yürüyordu. Dirmit gözlerini iri iri açıp baktı, aklı uçup gitti. Bu yüzden üstünden atlayıp geçtikleri paslı, kararmış park demirlerini, gökyüzüne rengârenk ışık saçan upuzun bir cam sandı. Günlerce evden çıkıp yeminle çok yakınlarda bir yerde olduğunu söylediği upuzun camı aradı. Her defasında, başı önünde camın yerini bulamadan döndü. Elini yüzüne alıp pencerenin önüne oturdu. O pencerenin önüne oturur oturmaz kucağında bir bebekle gelip gözünün önüne bir peri kızı dikildi. Dirmit ağzını açıp yarı beline kadar camdan sarktı. Büyülenmiş gibi peri kızına baktı. Atiyeyi sürüye sürüye camlara çıkardı. Atiye, saçları yoluk yoluk bir naylon bebekle, ağzı ayrık sokakta dikilen kızı gördükçe, Bu mu kız, peri kızı? deyip dizlerine vurdu. Derken bir ağıttır tutturdu. Dirmitin gözüne görünüyorlar diye evin içinde, tespihini eline alıp dolanmaya başladı.Atiye okuyup üflerken, Dirmit bu defa gözlerini evlerin saçaklarındaki tahta oymalara verdi. Yemeden içmeden kesildi. Tahta oymaları bir kenara bıraktı, sokak lambalarının tepesindeki kocaman tabakların ne işe yaradığını düşünmeye başladı. Düşünmekten yoruldu. Oturduğu yerden sokağa kanaviçe gibi, yaprak yaprak işlenmiş küçük kara taşları saymaya başladı. Sonunda Atiyenin cinini tepesine sıçrattı. Atiye, Dirmitin saçlarına yapıştı, iki bacağından tuttuğu gibi kapının arkasındaki divana oturttu. Dirmit, bir ağıtla gözlerini tavana verdi, içini çekip tavandaki oymalara baktı. Baka baka kendinden geçti.Atiye günlerce kızının gözlerini oymalardan alamadı. Sonunda bir şüpheye düştü. Bir şey var ki bakıyor zaar, deyip o da gözlerini oymalara dikti. Ne yandan baktı, ne kadar baktıysa tavanda tahtadan başka bir şey göremedi, içine bir korku düştü. Dirmitin yanına oturup, Tavana bakmak kızlara iyi gelmezmiş, geberesice, diye akıl verdi, dil döktü. Dirmit tavana bakmaktan vazgeçti. Kanserden korkma, geç kalmaktan kork! ne demek? diye ağbilerinin, babasının peşinde dolanmaya başladı. Huvat kızının, ta şehre geldiği gün, vapurdan çıkar çıkmaz koskoca bir tabelanın üstünde okuyup, okuduğunu unutmayıp ne demek diye tutturmasını, onun ilerde büyük bir adam olacağına yordu. Ama etrafında ayağı yaralı it gibi dolanan kızını, Ne bileyim ben kız, deyip başından kovdu. Dirmit evin içinde kime sorduysa, bir cevap alamadı. Ne kadar vazgeçmeye, okuduğu sözcükleri unutmaya çalıştıysa unutamadı. Her sabah ağbilerini, babasını yolcularken gündüz öğrenip akşam kendisine söyleyeceklerine dair onlardan söz aldı. Ama söz alması, akşamları onları yan yolda karşılaması da işe yaramadı. Babası da, ağbileri de vapurdan çıkar çıkmaz iki adam boyunda tabela filan olmadığını söylediler. Senin gözüne görünmüş, diyerek Dirmitin yüzüne yüzüne güldüler. Kızı deli divaneye çevirdiler.
80li yıllara damgasını vuran, 1983te yayımlandığında büyük ses getiren Latife Tekinin ilk kitabı Sevgili Arsız Ölüm YKY tarafından yayımlandı. Latife Tekin, 20li yaşlarının başında yazdığı, özyaşamından damıtılmış bilgiler içeren bu kitapta, sözlü kü... tümünü göster
Kimsenin birbirine bakmadığı, yalan, ihanet, şiddet, tecavüz ve acımasızlıkla yoğrulan, yalnızca hayallerin göz göze geldiği bir hayattan intikam almanın en iyi yolu yaşamaktır. Anlam aramak boşunadır ve her şeyin hiçe dönüşmesi gerekir. Henüz on ikisinde, Berlinde dört kişinin tecavüzüne uğrayan Zargana, böylece kendisini insan sınıfından sıyırır. Ne var ki, insan olmaktan uzaklaşıp hiçe yaklaştıkça da kendisine döner; âşık olur. Parçalanmış benliğini yenilemek için, başkalarının oynadığı bir hayat oyununu sahnelemeye koyulur.
Kimsenin birbirine bakmadığı, yalan, ihanet, şiddet, tecavüz ve acımasızlıkla yoğrulan, yalnızca hayallerin göz göze geldiği bir hayattan intikam almanın en iyi yolu yaşamaktır. Anlam aramak boşunadır ve her şeyin hiçe dönüşmesi gerekir. Henüz on iki... tümünü göster
Çağdaş insan için özgürlüğün anlamı nedir? İnsan neden kendi özgürlüğünü diktatörlerin eline bırakmakta ve bir robot gibi yaşamaya razı olmaktadır? Özgürlüğüne sahip çıkamayan insan, biyolojik olarak bir canlı olmasına karşın, ruhsal açıdan bir robot gibidir. Zihinsel ve coşkusal yetenekleri körelmiştir, canlı değildir artık. Yeni ve kalıcı hiçbir şey üretemez. Yaşama karşı tam bir açlık içinde olmasına karşın uzak durur ondan, kaçar. Çünkü davranışları ve kararları kendisine ait değildir.
Çağdaş insan için özgürlüğün anlamı nedir? İnsan neden kendi özgürlüğünü diktatörlerin eline bırakmakta ve bir robot gibi yaşamaya razı olmaktadır? Özgürlüğüne sahip çıkamayan insan, biyolojik olarak bir canlı olmasına karşın, ruhsal açıdan bir robot... tümünü göster
Kimsenin birbirine bakmadığı, yalan, ihanet, şiddet, tecavüz ve acımasızlıkla yoğrulan, yalnızca hayallerin göz göze geldiği bir hayattan intikam almanın en iyi yolu yaşamaktır. Anlam aramak boşunadır ve her şeyin hiçe dönüşmesi gerekir. Henüz on ikisinde, Berlinde dört kişinin tecavüzüne uğrayan Zargana, böylece kendisini insan sınıfından sıyırır. Ne var ki, insan olmaktan uzaklaşıp hiçe yaklaştıkça da kendisine döner; âşık olur. Parçalanmış benliğini yenilemek için, başkalarının oynadığı bir hayat oyununu sahnelemeye koyulur.
Kimsenin birbirine bakmadığı, yalan, ihanet, şiddet, tecavüz ve acımasızlıkla yoğrulan, yalnızca hayallerin göz göze geldiği bir hayattan intikam almanın en iyi yolu yaşamaktır. Anlam aramak boşunadır ve her şeyin hiçe dönüşmesi gerekir. Henüz on iki... tümünü göster
ElfBeh şu anda kitap okumuyor.