Kimsenin birbirine bakmadığı, yalan, ihanet, şiddet, tecavüz ve acımasızlıkla yoğrulan, yalnızca hayallerin göz göze geldiği bir hayattan intikam almanın en iyi yolu yaşamaktır. Anlam aramak boşunadır ve her şeyin hiçe dönüşmesi gerekir. Henüz on ikisinde, Berlinde dört kişinin tecavüzüne uğrayan Zargana, böylece kendisini insan sınıfından sıyırır. Ne var ki, insan olmaktan uzaklaşıp hiçe yaklaştıkça da kendisine döner; âşık olur. Parçalanmış benliğini yenilemek için, başkalarının oynadığı bir hayat oyununu sahnelemeye koyulur.
Kimsenin birbirine bakmadığı, yalan, ihanet, şiddet, tecavüz ve acımasızlıkla yoğrulan, yalnızca hayallerin göz göze geldiği bir hayattan intikam almanın en iyi yolu yaşamaktır. Anlam aramak boşunadır ve her şeyin hiçe dönüşmesi gerekir. Henüz on ikisinde, Berlinde dört kişinin tecavüzüne uğrayan Zargana, böylece kendisini insan sınıfından sıyırır. Ne var ki, insan olmaktan uzaklaşıp hiçe yaklaştıkça da kendisine döner; âşık olur. Parçalanmış benliğini yenilemek için, başkalarının oynadığı bir hayat oyununu sahnelemeye koyulur.
Kadın göğüslerini su toplamış iki büyük bezeye benzetmesiyle kitabın kapağını kapatıp,dakikalarca düşünmeme sebebiyet vermiş bir yazarın kitabıdır.İçindeki herhangi bir cümleyi başka bir yerde okusanız Günday'a ait olduğunu hemen anlarsınız.Fakat iyiydi hoştu da; bir kinyas&kayra değildi...bir Azil değildi...Diğer kitaplarına göre daha zayıf buldum.
Zargana, neden bilmem, en az etkilendiğim Hakan Günday kitaplarından biri olmuştur.
bir nevi özlü sözler kitabı. altını çizmekten içine girmek mümkün olmuyor.
Öncelikle Hakan Günday'ın kitaplarını kendi arasında değerlendirdiğimi belirtmeliyim. Çünkü kendine has bir tarzı olan bu yazarı, başka yazarlarla kıyaslama gücünü kendimde bulamıyorum. Zargana yazarın kaleme aldığı ikinci; benim de okuduğum dördüncü kitabı. Kinyas ve Kayra'dan sonra yazarın nadas zamanı dolmamış ve açıkçası yavan kalmış biraz.
Piç, Az, Kinyas ve Kayra'nın aksine tek karakter merkezli yazılmış ama bölüm bölüm ilerliyor: Zargana'nın çocukluğu ve şimdiki hayatı. Bu da akıcılığı arttırmış. Ancak cümleler olay örgüsü dışında fazla parlak kalıyor. İyi yoğrulamamış ve sindirilememiş. Ve sonu aceleye getirilmiş gibiydi. Bir aşk romanına bağlanmış. Zargana'nın çocukluğu birden bitmiş, hikaye sona ermiş. Bütün anlatılanlara ters düşen, kendisiyle çelişen bir son.
Ama haksızlık etmemek gerek. Gene etkilendim ve hayran kaldım Günday'ın diline, hayalgücüne, kasvetli hayatları böyle pervasızca yaratabilmesine. Son olarak Hakan Günday'a başlamak için ideal bir kitap.
Zargana bana ne anlattı ? Hmm ; çarpık dünyamızın kurbanları olduğumuzu sanırım. Yaşanan bir çok kötülük ve sonuçları var ve bu dünyanın her yerinde mevcut sistemin bir parçası olmuş vaziyette artık. Burada da yine buna benzer şeyler Günday profili ile aktarılmış vaziyette. Birde bunun içine geçmişinde karabasanların rahat bırakmayacağı bir çocukluk geçiren ve insanları istediği senaryolarda oynaması için tutan bir adam olduğunu ekleyelim.
Ve buradan çıkarmamız gereken sonuçla ise yaşantılarımız zorlamada olsa bir şekilde o senaryoya uyum sağlayıp bir arpa boyu ilerleyemediğimizi aktarmaya çalışıyor. Biraz hafif yazdım ama neyse bu seferlik Günday affetsin sonuçta sert bir kitaba sert bir yorum yakışır.
Diğer kitaplarını da merak etmemi sağladı. Bakalım kurada ne çıkacak.
Keyifli okumalar.
Hakan Günday okumayan çok şey kaybediyor, bu kesin!
İyidir hoştur , sonuçta Hakan Günday'dır.
Ama KinyasVeKayra olamamıştır.
Artık yazar sayesinde paranoyak olma yolunda ilerliyorum
favori yazarlarımdan ve tüm kitaplarını okuyorum.. bu kitabında üvey evlatlık olduğunu öğrenen bir çocuğun evden kaçışı ve yaşadıkları var... Kendi kendine hayatı nasıl zehir eder ,zindana çevirir örneği.. Belli bir yerden sonra hayat mı hayal mi karışıyor.
205 sayfa