OguzhanYetisti

Profil Resmi
1 takip ettiği ve 0 takip edeni var. 0 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Profil Resmi
OguzhanYetisti kütüphanesine ekledi.
Cezmi

Tanzimat dönemi yazarı Nâmık Kemalin Cezmi romanı, anıtsal bir çağ romanı örneğidir. Yapıtta, Osmanlı devletinin yükselişinin doruğu sayılan, ama yıkılışının tohumlarını da içinde taşıyan XVI. yüzyılda geçen olaylar, her ikisi de tarihte gerçekten yaşamış olan Cezminin ve Kırım Hanı Âdil Girayın başından geçen serüvenlere koşut olarak ve tarihe uygun bir anlatımla verilmiştir. Tarihsel olaylar ve siyasal entrikalar, Perihanın Âdil Giraya duyduğu saf ve temiz, Şehriyârınsa tutkulu ve ikiyüzlü aşkları, Coşumculara özgü bir biçemle ve ustalıkla anlatılmaktadır. Cezmi: Yazınımızda tarihsel romanın ilk ve en görkemli örneği.

******

Hicretin IX. yüzyılı ki (Miladi XV. yüzyıl) son senelerinde (1495) Osmanoğlulları nın onuncu padişahı Kanuni Sultan Süleyman dünyaya gelmişti. Birbirinden önemli birçok tarih olaylarını ve büyük keşifleri içine alan bu yüzyıl, insanlık tarihinde en üstün bir çağrıdır. Güya ki kudret eli, ancak birkaç bin yılın içine sığabilecek olayları bir araya toplamış da, bir mucize daha göstermek için, yüz yıldan ibaret bir zaman içine sıkışmıştı.

************

Türk Edebiyatı tarihinde ilk tarihî romanlar arasında yer alan Cezmi, aynı zamanda yabancı coğrafyalara açılması bakımından da ilkler arasında yer almaktadır. Namık Kemalin iki cilt olarak planlayıp sadece birinci cildini yazdığı bu eser, XVI. yüzyıl Türk-İran savaşlarını konu alır. Edebiyat tarihleri, Namık Kemalin gençlik yıllarında dedesinin yanında kaldığı Karsta Kırım Savaşına giden Osmanlı askerlerinden etkilenerek bu intibalarını Cezmide kullandığı konusunda hemfikirdirler. Tanzimat dönemi romanlarının birçoğunda olduğu gibi, bu romanın kahramanı Cezmi de ideal bir tip olarak okuyucunun karşısına çıkar. Yayınevimiz Cezminin şimdiye kadar yayımlanan orijinal metinler içinde en sağlam olanını yayımlamamış olmaktan da gurur duymaktadır.



************

Namık Kemalin temel düşünceleri kendi metinlerine dayanarak kısaca özetlenecek olursa: İnsan özgür doğar... Birinin özgürlüğü başka bir kişinin özgürlüğüyle sınırlı olmalıdır... En büyük güç, toplumdadır; onun için kişilerin özgürlüğünün korunması topluma verilir... Devletin asıl görevi, adaleti yerine getirmektir... Vatan, coğrafyadan çok millet hayatıyla kaynaşan bir tarih mirasıdır... Özgürlük, insanlık düşüncesinin ürünüdür.Edebiyat-ı sahiha (Yalın Edebiyat) sözünü kullanmayı seven Namık Kemal, romantizmin etkisinde ve divan edebiyatının karşısındadır. Namık Kemal, romanı gerçekleşmemişse bile gerçekleşmesi mümkün olan bir olayı ahlaka, geleneklere, duygulara ve olasılıklara uygun ayrıntılarla anlatmak diye tanımlar; tiyatroyu, insanlığın durumunu anlatan eğlencelerin en faydalısı diye niteler.İkinci cildi yazılmamış olan Cezmi, tarihi bir romandır. Kırım Şehzadesi Adil Giray, İran Kraliçesi Şehriyar, şah kızı Perihan ve sipahi Cezminin Osmanlı-İran savaşları sırasındaki serüvenleri romantizmin bütün işaretlerini taşıyan hayali bir hikâyedir.

************

Edebî kimliği ile siyasal kimliği olumlu anlamda etkileşmiş, vatan şairi Namık Kemali pek çoğumuz edebî anlamda şiir ve piyeslerinden tanırız. Cezmi ise onun ilk kez 1880de ilk cildi yayımlanan ancak tamamlamaya ömrünün vefa etmediği, İntibahtan sonra yazmış ve yayımlamış olduğu ikinci romanıdır. Türü itibariyle tarihsel roman kategorisinde olan eser, Kırım Hanı Adil Girayın çevresinde dönen aşk, iktidar, entrika eksenli ilişkileri, okuyucuları hayran bırakacak bir dil ustalığıyla ele alıyor. Edebî lezzetin sahici taliplerine, hararetle tavsiye olunur.

******

Tanzimat dönemi yazarı Nâmık Kemalin Cezmi romanı, anıtsal bir çağ romanı örneğidir. Yapıtta, Osmanlı devletinin yükselişinin doruğu sayılan, ama yıkılışının tohumlarını da içinde taşıyan XVI. yüzyılda geçen olaylar, her ikisi de tarihte gerçekten ya... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 10 ay
Profil Resmi
OguzhanYetisti okumak istiyor.
Cezmi

Tanzimat dönemi yazarı Nâmık Kemalin Cezmi romanı, anıtsal bir çağ romanı örneğidir. Yapıtta, Osmanlı devletinin yükselişinin doruğu sayılan, ama yıkılışının tohumlarını da içinde taşıyan XVI. yüzyılda geçen olaylar, her ikisi de tarihte gerçekten yaşamış olan Cezminin ve Kırım Hanı Âdil Girayın başından geçen serüvenlere koşut olarak ve tarihe uygun bir anlatımla verilmiştir. Tarihsel olaylar ve siyasal entrikalar, Perihanın Âdil Giraya duyduğu saf ve temiz, Şehriyârınsa tutkulu ve ikiyüzlü aşkları, Coşumculara özgü bir biçemle ve ustalıkla anlatılmaktadır. Cezmi: Yazınımızda tarihsel romanın ilk ve en görkemli örneği.

******

Hicretin IX. yüzyılı ki (Miladi XV. yüzyıl) son senelerinde (1495) Osmanoğlulları nın onuncu padişahı Kanuni Sultan Süleyman dünyaya gelmişti. Birbirinden önemli birçok tarih olaylarını ve büyük keşifleri içine alan bu yüzyıl, insanlık tarihinde en üstün bir çağrıdır. Güya ki kudret eli, ancak birkaç bin yılın içine sığabilecek olayları bir araya toplamış da, bir mucize daha göstermek için, yüz yıldan ibaret bir zaman içine sıkışmıştı.

************

Türk Edebiyatı tarihinde ilk tarihî romanlar arasında yer alan Cezmi, aynı zamanda yabancı coğrafyalara açılması bakımından da ilkler arasında yer almaktadır. Namık Kemalin iki cilt olarak planlayıp sadece birinci cildini yazdığı bu eser, XVI. yüzyıl Türk-İran savaşlarını konu alır. Edebiyat tarihleri, Namık Kemalin gençlik yıllarında dedesinin yanında kaldığı Karsta Kırım Savaşına giden Osmanlı askerlerinden etkilenerek bu intibalarını Cezmide kullandığı konusunda hemfikirdirler. Tanzimat dönemi romanlarının birçoğunda olduğu gibi, bu romanın kahramanı Cezmi de ideal bir tip olarak okuyucunun karşısına çıkar. Yayınevimiz Cezminin şimdiye kadar yayımlanan orijinal metinler içinde en sağlam olanını yayımlamamış olmaktan da gurur duymaktadır.



************

Namık Kemalin temel düşünceleri kendi metinlerine dayanarak kısaca özetlenecek olursa: İnsan özgür doğar... Birinin özgürlüğü başka bir kişinin özgürlüğüyle sınırlı olmalıdır... En büyük güç, toplumdadır; onun için kişilerin özgürlüğünün korunması topluma verilir... Devletin asıl görevi, adaleti yerine getirmektir... Vatan, coğrafyadan çok millet hayatıyla kaynaşan bir tarih mirasıdır... Özgürlük, insanlık düşüncesinin ürünüdür.Edebiyat-ı sahiha (Yalın Edebiyat) sözünü kullanmayı seven Namık Kemal, romantizmin etkisinde ve divan edebiyatının karşısındadır. Namık Kemal, romanı gerçekleşmemişse bile gerçekleşmesi mümkün olan bir olayı ahlaka, geleneklere, duygulara ve olasılıklara uygun ayrıntılarla anlatmak diye tanımlar; tiyatroyu, insanlığın durumunu anlatan eğlencelerin en faydalısı diye niteler.İkinci cildi yazılmamış olan Cezmi, tarihi bir romandır. Kırım Şehzadesi Adil Giray, İran Kraliçesi Şehriyar, şah kızı Perihan ve sipahi Cezminin Osmanlı-İran savaşları sırasındaki serüvenleri romantizmin bütün işaretlerini taşıyan hayali bir hikâyedir.

************

Edebî kimliği ile siyasal kimliği olumlu anlamda etkileşmiş, vatan şairi Namık Kemali pek çoğumuz edebî anlamda şiir ve piyeslerinden tanırız. Cezmi ise onun ilk kez 1880de ilk cildi yayımlanan ancak tamamlamaya ömrünün vefa etmediği, İntibahtan sonra yazmış ve yayımlamış olduğu ikinci romanıdır. Türü itibariyle tarihsel roman kategorisinde olan eser, Kırım Hanı Adil Girayın çevresinde dönen aşk, iktidar, entrika eksenli ilişkileri, okuyucuları hayran bırakacak bir dil ustalığıyla ele alıyor. Edebî lezzetin sahici taliplerine, hararetle tavsiye olunur.

******

Tanzimat dönemi yazarı Nâmık Kemalin Cezmi romanı, anıtsal bir çağ romanı örneğidir. Yapıtta, Osmanlı devletinin yükselişinin doruğu sayılan, ama yıkılışının tohumlarını da içinde taşıyan XVI. yüzyılda geçen olaylar, her ikisi de tarihte gerçekten ya... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 10 ay
Profil Resmi
OguzhanYetisti okumak istiyor.
Araba Sevdası

Bihruz Bey, zengin bir devlet memurunun oğludur. Babasından yüklü miktarda bir miras kalmıştır. Annesiyle birlikte yaşayan Bihruz Bey, yetersiz bir eğitim görmüş, yarım yamalak Fransızca öğrenmiş züppe bir tiptir. O dönemin kibarlık gereğinden saydığı şık faytonuyla Çamlıcada gezerken gördüğü ve soylu bir aileye mensup olduğunu düşündüğü bir kadına âşık olur. Aslında soylu olmayan bu kadın, Bihruz Beyin aklını uzun süre meşgul eder. Kadınla ilgili gerçekleri öğrendiğinde küçük düşer. Bu olay çevresinde, o dönemdeki yaşam biçimine de ışık tutan romanda batılılaşmanın yanlış algılanmasının sonuçlarına da dikkat çekilir.
Roman, II. Abdülhamit dönemi yenileşme hareketleri çerçevesinde Tanzimatla birlikte Batıya açılan Osmanlı İmparatorluğunda yaşanan sürecin yanlış özelliklerinin vurgulandığı bir yapıttır. Bihruz Bey ve onun romantik aşkı konu edilmiştir.

******

Mirasyedi konak oğlu Bihruz Beyin, şıklığa, gösterişe, Beyoğlunun eğlence yerlerinde gezerken elinde taşıdığı yabancı dergiler ve kırık dökük Fransızca ile sağladığı saygıya düşkün zayıf kişiliği; en yakışıklı araba takımına sahip olma konusundaki özentisiyle birleşerek aptalca bir savrukluğa dönüşür. Ama sefahat diye tanımlanan serüveni, ev dışında hiçbir kadınla ilişki kurmamış alaturka bir kapalılığın moda zevklerini tanımlamak için kullanılmıştır. Çamlıcada rastladığı bir kadını, kılığı, kıyafeti, arabasıyla hayalinde yüceltir; âşık olduğu bu kadının (Periveş) bir süre görünmeyişini ölümüne yoracak kadar da saf ve düş düşkünüdür. Gerçekle yüz yüze gelince gülünç bir duruma düşer.

************

Tanzimat döneminin önemli konularından yanlış batılılaşmanın ele alındığı ilginç romanlardan biridir Araba Sevdası. Yanlış Batılılaşmanın işlendiği dönemin diğer romanlarında olduğu gibi bu romanda da kendi kültürüne yabancılaşmış bir gencin, Bihruz Beyin hikâyesi anlatılır.

************

Tanzimat sonrasında Batılı roman tekniği ile yazılan Recaizade Mahmud Ekrem in Araba Sevdası romanı, eserin kahramanı Bihruz Bey in şahsında o dönem İstanbul unun gezinti yerlerinde sıkça rastlanılabilecek alafranga, Batı taklitçisi, mirasyedi paşazadeleri tenkit etmektedir.Devrinin toplumsal özelliklerini yansıtması bakımından büyük öneme haiz bu roman, Feryal ve Muhsin Korkmaz tarafından yayına hazırlanmıştır.Türk edebiyatında gerçekçi romanın ilk örneklerinden birisi sayılan bu eseri, sonuna bir sözlük ekleyerek özgün diliyle sizlere sunmakla kültürümüzün tanınmasına katkıda bulunduğumuz inancını taşımaktayız.

************

Edebiyatımızda gerçekçilik akımının ilk örneklerinden sayılan Araba Sevdası, Avrupa görmüş gençlerden; Frenkler gibi süslü gezen, gösteriş olsun diye cebinde Fransızca dergi ve gazetelerle dolaşan, Bonjur! Bonsuvar! Vuz alle biyen! diyebilmek için Beyoğlunda adam arayan; Türkçe konuşurken araya yalan yanlış Fransızca sözcükler katmadan edemeyen; savurganlığa, borç etmeye özenen; Türkçeyi kaba bir dil sayıp bu dilin câhili olduğu için övünen Bihruz Beyin trajikomik öyküsüdür. Romanın kahramanı Bihruz Bey, olmayan bir aşkı Periveş Hanımda somutlaştırarak, araya Frenk romanlarında yaşanan aşkları da serpiştirerek kendisine varsayımsal bir aşk ve bir dünya yaratır. Recâizâde Mahmud Ekremin çağının önünde diyebileceğimiz dil ustalığıyla yarattığı, trajik ama özentiliği bu denli çarpıcı yansıttığından aynı zamanda komik bir romandır.Araba Sevdası: Gerçekçilik akımının bize özgü şaheseri.

************

Maceraperest, şımarık ve sorumsuz, babasından kalan mirası fütursuzca harcayan, meşhur alafranga züppe Bihruz Beyin romanı...Bihruz Bey, bir gün son derece gösterişli landosuyla eğlence yerlerini arşınlarken, sarışın güzel Periveş Hanımı görüp âşık olur. Landosunun ihtişamına aldanıp yüksek bir mevkiden sandığı Periveş Hanım aslında hafifmeşrep bir kadındır.Kafasındansız romanlarından ve şiirlerinden okuduğu aşklara benzer, hayali bir aşk kurgulayan Bihruz Bey bıkıp usanmadan asil sarışınıyla tekrar buluşacağı günü bekler.Türk Edebiyatının ilk gerçekçi romanlarından biri olan Araba Sevdası, İstanbulun Batıya özenen sosyete yaşamını komik ve alaycı bir dille ele alır. Recaizade Mahmut Ekrem, son dönem Osmanlıda Batılılaşma hareketiyle birlikte yaşanan değişimi Bihruz karakteri ile ironik biçimde anlatır.

************

Bihruz Bey, bir paşazadedir. Babası ölünce Bihruzla annesine büyük bir miras kalır. Bihruz Bey, hazır paranın bitmeyeceğini sanarak kendini gezme ve eğlence kaptırır, alafranga giyinmek, yerli yersiz Fransızca konuşmak, lüks faytonunda tur atmak başlıca meraklarıdır. Bir gün, o zamanki gezinti yerlerinden Çamlıca bahçesinde genç ve güzel bir kadın görür...

************

Araba Sevdası, Türk Edebiyatı Tarihinin en önemli olaylarındandır. Bir çağ kapatıp bir çağ açar. Tazminatla Servet-i Fünunun kesiştiği noktada, bir anıtsal roman olarak karşımıza çıkar. O günden sanki bugünün araba hayranlığını, eski İstanbul mesire, Çamlıca alemlerinin eğlencelerini, bir mirasyedi çılgın gencin, bir yosma uğruna servetini har vurup harman savuruşunu egzotik bir dekor içerisinde verir. Recaizade Mahmut Ekrem Araba Sevdası romanıyla Servet-i Fünun romancılığını hazırlar.

******

Bihruz Bey, zengin bir devlet memurunun oğludur. Babasından yüklü miktarda bir miras kalmıştır. Annesiyle birlikte yaşayan Bihruz Bey, yetersiz bir eğitim görmüş, yarım yamalak Fransızca öğrenmiş züppe bir tiptir. O dönemin kibarlık gereğinden saydığ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 10 ay
Profil Resmi
OguzhanYetisti kütüphanesine ekledi.
Araba Sevdası

Bihruz Bey, zengin bir devlet memurunun oğludur. Babasından yüklü miktarda bir miras kalmıştır. Annesiyle birlikte yaşayan Bihruz Bey, yetersiz bir eğitim görmüş, yarım yamalak Fransızca öğrenmiş züppe bir tiptir. O dönemin kibarlık gereğinden saydığı şık faytonuyla Çamlıcada gezerken gördüğü ve soylu bir aileye mensup olduğunu düşündüğü bir kadına âşık olur. Aslında soylu olmayan bu kadın, Bihruz Beyin aklını uzun süre meşgul eder. Kadınla ilgili gerçekleri öğrendiğinde küçük düşer. Bu olay çevresinde, o dönemdeki yaşam biçimine de ışık tutan romanda batılılaşmanın yanlış algılanmasının sonuçlarına da dikkat çekilir.
Roman, II. Abdülhamit dönemi yenileşme hareketleri çerçevesinde Tanzimatla birlikte Batıya açılan Osmanlı İmparatorluğunda yaşanan sürecin yanlış özelliklerinin vurgulandığı bir yapıttır. Bihruz Bey ve onun romantik aşkı konu edilmiştir.

******

Mirasyedi konak oğlu Bihruz Beyin, şıklığa, gösterişe, Beyoğlunun eğlence yerlerinde gezerken elinde taşıdığı yabancı dergiler ve kırık dökük Fransızca ile sağladığı saygıya düşkün zayıf kişiliği; en yakışıklı araba takımına sahip olma konusundaki özentisiyle birleşerek aptalca bir savrukluğa dönüşür. Ama sefahat diye tanımlanan serüveni, ev dışında hiçbir kadınla ilişki kurmamış alaturka bir kapalılığın moda zevklerini tanımlamak için kullanılmıştır. Çamlıcada rastladığı bir kadını, kılığı, kıyafeti, arabasıyla hayalinde yüceltir; âşık olduğu bu kadının (Periveş) bir süre görünmeyişini ölümüne yoracak kadar da saf ve düş düşkünüdür. Gerçekle yüz yüze gelince gülünç bir duruma düşer.

************

Tanzimat döneminin önemli konularından yanlış batılılaşmanın ele alındığı ilginç romanlardan biridir Araba Sevdası. Yanlış Batılılaşmanın işlendiği dönemin diğer romanlarında olduğu gibi bu romanda da kendi kültürüne yabancılaşmış bir gencin, Bihruz Beyin hikâyesi anlatılır.

************

Tanzimat sonrasında Batılı roman tekniği ile yazılan Recaizade Mahmud Ekrem in Araba Sevdası romanı, eserin kahramanı Bihruz Bey in şahsında o dönem İstanbul unun gezinti yerlerinde sıkça rastlanılabilecek alafranga, Batı taklitçisi, mirasyedi paşazadeleri tenkit etmektedir.Devrinin toplumsal özelliklerini yansıtması bakımından büyük öneme haiz bu roman, Feryal ve Muhsin Korkmaz tarafından yayına hazırlanmıştır.Türk edebiyatında gerçekçi romanın ilk örneklerinden birisi sayılan bu eseri, sonuna bir sözlük ekleyerek özgün diliyle sizlere sunmakla kültürümüzün tanınmasına katkıda bulunduğumuz inancını taşımaktayız.

************

Edebiyatımızda gerçekçilik akımının ilk örneklerinden sayılan Araba Sevdası, Avrupa görmüş gençlerden; Frenkler gibi süslü gezen, gösteriş olsun diye cebinde Fransızca dergi ve gazetelerle dolaşan, Bonjur! Bonsuvar! Vuz alle biyen! diyebilmek için Beyoğlunda adam arayan; Türkçe konuşurken araya yalan yanlış Fransızca sözcükler katmadan edemeyen; savurganlığa, borç etmeye özenen; Türkçeyi kaba bir dil sayıp bu dilin câhili olduğu için övünen Bihruz Beyin trajikomik öyküsüdür. Romanın kahramanı Bihruz Bey, olmayan bir aşkı Periveş Hanımda somutlaştırarak, araya Frenk romanlarında yaşanan aşkları da serpiştirerek kendisine varsayımsal bir aşk ve bir dünya yaratır. Recâizâde Mahmud Ekremin çağının önünde diyebileceğimiz dil ustalığıyla yarattığı, trajik ama özentiliği bu denli çarpıcı yansıttığından aynı zamanda komik bir romandır.Araba Sevdası: Gerçekçilik akımının bize özgü şaheseri.

************

Maceraperest, şımarık ve sorumsuz, babasından kalan mirası fütursuzca harcayan, meşhur alafranga züppe Bihruz Beyin romanı...Bihruz Bey, bir gün son derece gösterişli landosuyla eğlence yerlerini arşınlarken, sarışın güzel Periveş Hanımı görüp âşık olur. Landosunun ihtişamına aldanıp yüksek bir mevkiden sandığı Periveş Hanım aslında hafifmeşrep bir kadındır.Kafasındansız romanlarından ve şiirlerinden okuduğu aşklara benzer, hayali bir aşk kurgulayan Bihruz Bey bıkıp usanmadan asil sarışınıyla tekrar buluşacağı günü bekler.Türk Edebiyatının ilk gerçekçi romanlarından biri olan Araba Sevdası, İstanbulun Batıya özenen sosyete yaşamını komik ve alaycı bir dille ele alır. Recaizade Mahmut Ekrem, son dönem Osmanlıda Batılılaşma hareketiyle birlikte yaşanan değişimi Bihruz karakteri ile ironik biçimde anlatır.

************

Bihruz Bey, bir paşazadedir. Babası ölünce Bihruzla annesine büyük bir miras kalır. Bihruz Bey, hazır paranın bitmeyeceğini sanarak kendini gezme ve eğlence kaptırır, alafranga giyinmek, yerli yersiz Fransızca konuşmak, lüks faytonunda tur atmak başlıca meraklarıdır. Bir gün, o zamanki gezinti yerlerinden Çamlıca bahçesinde genç ve güzel bir kadın görür...

************

Araba Sevdası, Türk Edebiyatı Tarihinin en önemli olaylarındandır. Bir çağ kapatıp bir çağ açar. Tazminatla Servet-i Fünunun kesiştiği noktada, bir anıtsal roman olarak karşımıza çıkar. O günden sanki bugünün araba hayranlığını, eski İstanbul mesire, Çamlıca alemlerinin eğlencelerini, bir mirasyedi çılgın gencin, bir yosma uğruna servetini har vurup harman savuruşunu egzotik bir dekor içerisinde verir. Recaizade Mahmut Ekrem Araba Sevdası romanıyla Servet-i Fünun romancılığını hazırlar.

******

Bihruz Bey, zengin bir devlet memurunun oğludur. Babasından yüklü miktarda bir miras kalmıştır. Annesiyle birlikte yaşayan Bihruz Bey, yetersiz bir eğitim görmüş, yarım yamalak Fransızca öğrenmiş züppe bir tiptir. O dönemin kibarlık gereğinden saydığ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 10 ay
Profil Resmi
OguzhanYetisti okumak istiyor.
Müsameret- Name Gece Hikayeleri

Müsâmeret-nâme, Tanzimat Edebiyatının hikâye türündeki en önemli eserlerindendir. 1871-1875 yılları arasında Emin Nihat Efendi tarafından yazılan eser, toplam yedi hikâyeden oluşur. Müsâmeret-nâme, konusunu günlük hayattan alırken, kahramanlarını da toplumda yaşayan insanlar arasından seçer. Eski ile yeni arasında realist bir geçiş sağlamaya çalışmasına rağmen, zaman zaman da tesadüflerin yardım ettiği aşk vakalarıyla takviye edilir. İlk hikâyelerdeki teknik eksikliklerin sonlara doğru azaldığı görülür. Eser, zaman zaman kullandığı sade ve halk söyleyişine yakın üslûbuyla geçiş dönemi özelliğini taşır, şekil ve muhteva açısından Türk hikâyeciliğine yeni ufuklar açıp, hikâyeciliğimizin sınırlarını memleket dışına doğru genişletir. Emin Nihat Efendi eserinde, zaman olarak XIX. Yüzyılı temel alırken, mekân olarak da imparatorluğun geniş coğrafyasını kullanmıştır.

Müsâmeret-nâme, Tanzimat Edebiyatının hikâye türündeki en önemli eserlerindendir. 1871-1875 yılları arasında Emin Nihat Efendi tarafından yazılan eser, toplam yedi hikâyeden oluşur. Müsâmeret-nâme, konusunu günlük hayattan alırken, kahramanlarını da ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 10 ay
Profil Resmi
OguzhanYetisti kütüphanesine ekledi.
Müsameret- Name Gece Hikayeleri

Müsâmeret-nâme, Tanzimat Edebiyatının hikâye türündeki en önemli eserlerindendir. 1871-1875 yılları arasında Emin Nihat Efendi tarafından yazılan eser, toplam yedi hikâyeden oluşur. Müsâmeret-nâme, konusunu günlük hayattan alırken, kahramanlarını da toplumda yaşayan insanlar arasından seçer. Eski ile yeni arasında realist bir geçiş sağlamaya çalışmasına rağmen, zaman zaman da tesadüflerin yardım ettiği aşk vakalarıyla takviye edilir. İlk hikâyelerdeki teknik eksikliklerin sonlara doğru azaldığı görülür. Eser, zaman zaman kullandığı sade ve halk söyleyişine yakın üslûbuyla geçiş dönemi özelliğini taşır, şekil ve muhteva açısından Türk hikâyeciliğine yeni ufuklar açıp, hikâyeciliğimizin sınırlarını memleket dışına doğru genişletir. Emin Nihat Efendi eserinde, zaman olarak XIX. Yüzyılı temel alırken, mekân olarak da imparatorluğun geniş coğrafyasını kullanmıştır.

Müsâmeret-nâme, Tanzimat Edebiyatının hikâye türündeki en önemli eserlerindendir. 1871-1875 yılları arasında Emin Nihat Efendi tarafından yazılan eser, toplam yedi hikâyeden oluşur. Müsâmeret-nâme, konusunu günlük hayattan alırken, kahramanlarını da ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 10 ay
Daha Fazla Göster

OguzhanYetisti şu an ne okuyor?

Zehra - Karabibik

%0

Favori Yazarları (28 yazar)

Favori yazarı yok.