Bir ev, on yarışmacı, otuz kamera, kırk mikrofon... Dikizleme iştahını bir kez daha tıka basa doyurmak, bir grup ünsüz ve sıradan insanın yer aldığı gerçek pembe diziyi seyretmek için halk yine televizyonlarının karşısında. Kurallar son derece açık; birbirini hiç tanımayan yabancılar aynı evde birlikte yaşayacaklar ve herkes de bunu nasıl yaptıklarını seyredecek... İlk önce kimin sabrı taşacak? İlk kim kiminle seks yapacak? En çok kim sevilecek ve en çok kimden nefret edilecek? Programın bu sıradan sorularına bir anda yenileri eklendi: Katil kimdi? Otuz televizyon kamerasının sürekli gözetimi altında cinayet işlemeyi nasıl becermişti? Neden yapmıştı? Ve sonraki kurban kimdi?
Televizyondaki stand up çalışmalarının yanı sıra pek çok İngiliz dizisine imza atan, üç tiyatro oyunu yazan, Andrew Lloyd Webber ile bir müzikal yapan, ayrıca bir dizi çok satan roman yazan, bunlardan biriyle Altın Hançer Ödülü kazanan, bugünlerde de Ridley Scott ile birlikte bir film uyarlaması, Queen grubuyla da yeni bir müzikal planlayan Ben Elton, ülkemizde de benzerleri gerçekleştirilen düşük seviyeli bir program türünde geçen alçakça bir cinayetin romanını büyük bir başarıyla yazmış: "Bizi Kim Gözetliyor Evi'nde Cinayet".
(Arka Kapak)
Bir ev, on yarışmacı, otuz kamera, kırk mikrofon... Dikizleme iştahını bir kez daha tıka basa doyurmak, bir grup ünsüz ve sıradan insanın yer aldığı gerçek pembe diziyi seyretmek için halk yine televizyonlarının karşısında. Kurallar son derece açık; ... tümünü göster
'Sevgili Ferit,
Bu sabah mektubunu bulmak, okumak, bana hem yaşamı hem de sonundaki ölümü daha dayanılır kıldı. Birden yüksek dağlar, henüz boz rengi olan yamaçlar, tepelerdeki beyaz kar, sessiz, küçük İsviçre köyleri anlam kazandı ve buraya geldim geleli ilk kez ayağım yere değdi...'
Muhteşem Bir Aklın Yansımaları
Türk edebiyatının lirik prensesi olarak tanınan Tezer Özlü'nün edebiyatla bütünleşmiş kişiliğinin izlerini bu kez çok yakın bir dostuna yazdığı mektuplarda buluyoruz. Tezer Özlü'nün Ferit Edgü'ye yazdığı ve ondan aldığı mektuplarda hem çok yakın iki arkadaşın birbirlerine açtıkları gizli dünyalarının, hem de iki benzersiz yazı ustasının edebiyat üzerine düşüncelerinin kapıları aralanıyor.
Yaşamın edebiyata, edebiyatın yaşama dönüştüğü bir noktadan okurlarına seslenen Tezer Özlü, hayran olduğu yazarların izlerini yaşadıkları kentlerde aramıştı. Bizler de onun kırılgan ruhunun yansımalarını, yayımlandıkları dönemde birer başucu eseri olan kitaplarında ve mektuplarında görüyoruz.
'Her Şeyin Sonundayım'da ilk kez yayınlanan bu mektuplar, Türk edebiyatının iki ustası arasındaki dostluğun derinliğini yansıtmanın yanı sıra, muhteşem bir aklın arka odalarında yaşananları birinci elden göstermesi bakımından da önemli bir kitap.
Her edebiyatseverin gençlik yıllarında büyük bir heyecanla keşfettiği, ilerleyen dönemlerinde kütüphanesinin başköşesine koyduğu Tezer Özlü külliyatının yanında, 'Her Şeyin Sonundayım'a da mutlaka yer açılmalı.
'Sevgili Ferit,
Bu sabah mektubunu bulmak, okumak, bana hem yaşamı hem de sonundaki ölümü daha dayanılır kıldı. Birden yüksek dağlar, henüz boz rengi olan yamaçlar, tepelerdeki beyaz kar, sessiz, küçük İsviçre köyleri anlam kazandı ve buraya... tümünü göster
Aklınızı başınızdan alacak bir insan avı
Doğan güneş karardığında, Geçmiş, çıplak bir kılıç gibi keskinleştiğinde, Japonya artık bir anı değil, kâbus olduğunda,
Kaiken’in zamanı gelmiş demektir.
Polisiye romanın en popüler isimlerinden Fransız yazar J. C. Grangé, tüm dünyada büyük yankı uyandıran son romanında okurlarını korkunç bir insan avının labirentlerinde dolaştırıyor.
Başkomiser Olivier Passan, Japon karısı Naoko’yla boşanmanın eşiğindedir. Bu arada Fransa’nın Seine-Saint-Denis ilinde vahşi cinayetler işlenmektedir. Katil, hamile kadınların karınlarını yarıp, çıkardığı fetüsleri yakmaktadır.
Passan bu cinayetleri Patrick Guillard adında bir adamın işlediğinden emindir ama Guillard her seferinde onun elinden
kurtulur.
Passan, Guillard hakkında derin bir araştırma yapar. Patrick Guillard’ın, anne babasının reddettiği, Çocuk sirgeme Kurumu’nun yurtlarında, koruyucu ailelerin yanında büyümüş, sorunlu bir çocuk ve doğuştan hermafrodit olduğunu keşfeder. Cinsiyetini seçme yaşına gelmeden, ameliyatlarla, testosteron iğneleriyle erkek olmasına karar verildiğini anlar.
Bir kaçıp kovalamaca Passan’ın hayatını değiştirecek ve olaylar hiç de beklenmedik bir yönde gelişecektir.
Kitapları tüm dünyada ve Türkiye’de aylarca çok satanlar listesinden inmeyen Grange, polisiye gerilim alanındaki tüm
birikim ve yeteneğini Kaiken’e ansıtmayı başarmış. Olaylar yine soluk kesecek nitelikte, gerilim yine üst düzeyde. Grangé sevenlerine heyecanlı ve zevkli bir okuma vaat ediyor.
Kitaptan
Koruyucu eldivenlerini taktı, cesedi odanın diğer ucuna kadar yerde sürüdü ve atıkların boşaltıldığı lağım çukurunun
kapağını açtı. Acı ve keskin asit kokusu boğazını yaktı.Suyun yüzeyinde yansımasını gördü. Solgun, olağanüstü bir heykeli andıran, sadece yok etmeyi düşünen, kapkara dalgalarla şaşkın bir siluet…
Kendine olan inancı daha güçlü bir şekilde geri geldi. Bu akşam, Gece Süvarisi burada olacaktı. Onun peşindeydi. Onun yapacağı en ufak hareketi, yanlışlığı kolluyordu. Öyleyse harekete geçme zamanıydı.
Ayağıyla cesedi yuvarladı ve üzerine su sıçramaması için geriye kaçtı. Çukurdan
yanmış et kokusuyla daha yoğunlaşan iğrenç kokulu bir duman yükselirken,
gözlerini kapattı ve kollarını açtı. Son yeniden doğuş bu akşamdı.
Aklınızı başınızdan alacak bir insan avı
Doğan güneş karardığında, Geçmiş, çıplak bir kılıç gibi keskinleştiğinde, Japonya artık bir anı değil, kâbus olduğunda,
Kaiken’in zamanı gelmiş demektir.
Polisiye romanın en popüler isimlerinden Fransı... tümünü göster
Aklınızı başınızdan alacak bir insan avı
Doğan güneş karardığında, Geçmiş, çıplak bir kılıç gibi keskinleştiğinde, Japonya artık bir anı değil, kâbus olduğunda,
Kaiken’in zamanı gelmiş demektir.
Polisiye romanın en popüler isimlerinden Fransız yazar J. C. Grangé, tüm dünyada büyük yankı uyandıran son romanında okurlarını korkunç bir insan avının labirentlerinde dolaştırıyor.
Başkomiser Olivier Passan, Japon karısı Naoko’yla boşanmanın eşiğindedir. Bu arada Fransa’nın Seine-Saint-Denis ilinde vahşi cinayetler işlenmektedir. Katil, hamile kadınların karınlarını yarıp, çıkardığı fetüsleri yakmaktadır.
Passan bu cinayetleri Patrick Guillard adında bir adamın işlediğinden emindir ama Guillard her seferinde onun elinden
kurtulur.
Passan, Guillard hakkında derin bir araştırma yapar. Patrick Guillard’ın, anne babasının reddettiği, Çocuk sirgeme Kurumu’nun yurtlarında, koruyucu ailelerin yanında büyümüş, sorunlu bir çocuk ve doğuştan hermafrodit olduğunu keşfeder. Cinsiyetini seçme yaşına gelmeden, ameliyatlarla, testosteron iğneleriyle erkek olmasına karar verildiğini anlar.
Bir kaçıp kovalamaca Passan’ın hayatını değiştirecek ve olaylar hiç de beklenmedik bir yönde gelişecektir.
Kitapları tüm dünyada ve Türkiye’de aylarca çok satanlar listesinden inmeyen Grange, polisiye gerilim alanındaki tüm
birikim ve yeteneğini Kaiken’e ansıtmayı başarmış. Olaylar yine soluk kesecek nitelikte, gerilim yine üst düzeyde. Grangé sevenlerine heyecanlı ve zevkli bir okuma vaat ediyor.
Kitaptan
Koruyucu eldivenlerini taktı, cesedi odanın diğer ucuna kadar yerde sürüdü ve atıkların boşaltıldığı lağım çukurunun
kapağını açtı. Acı ve keskin asit kokusu boğazını yaktı.Suyun yüzeyinde yansımasını gördü. Solgun, olağanüstü bir heykeli andıran, sadece yok etmeyi düşünen, kapkara dalgalarla şaşkın bir siluet…
Kendine olan inancı daha güçlü bir şekilde geri geldi. Bu akşam, Gece Süvarisi burada olacaktı. Onun peşindeydi. Onun yapacağı en ufak hareketi, yanlışlığı kolluyordu. Öyleyse harekete geçme zamanıydı.
Ayağıyla cesedi yuvarladı ve üzerine su sıçramaması için geriye kaçtı. Çukurdan
yanmış et kokusuyla daha yoğunlaşan iğrenç kokulu bir duman yükselirken,
gözlerini kapattı ve kollarını açtı. Son yeniden doğuş bu akşamdı.
Aklınızı başınızdan alacak bir insan avı
Doğan güneş karardığında, Geçmiş, çıplak bir kılıç gibi keskinleştiğinde, Japonya artık bir anı değil, kâbus olduğunda,
Kaiken’in zamanı gelmiş demektir.
Polisiye romanın en popüler isimlerinden Fransı... tümünü göster
Memduh Şevket Esendal Bütün Eserleri dizisinin ilk kitabı olan Ayaşlı ile Kiracıları, yazarın en önemli yapıtlarından biridir. 1946 CHP Roman Ödülünü de alan yapıtta Memduh Şevket Esendal, cumhuriyetin ilk yıllarındaki Ankaradan bir kesit sunar. Eğitimleri, uğraşları, dünya görüşleri farklı insanların ilişkilerini büyük bir ustalıkla sergiler; onların kişiliklerinde, dönemin bütün özelliklerini yansıtır. Memduh Şevket Esendal, Ayaşlı ile Kiracılarında olduğu gibi diğer romanlarında ve öykülerinde de, bireysel öğelerden bir bütüne ulaşmanın en güzel örneğini verir. Yalın ve akıcı bir dili vardır. Haklı olarak yazın tarihimizde önemli bir yer edinmiştir.
Memduh Şevket Esendal Bütün Eserleri dizisinin ilk kitabı olan Ayaşlı ile Kiracıları, yazarın en önemli yapıtlarından biridir. 1946 CHP Roman Ödülünü de alan yapıtta Memduh Şevket Esendal, cumhuriyetin ilk yıllarındaki Ankaradan bir kesit sunar. Eğit... tümünü göster
Çıkış adlı romanıyla hem dünyada hem de Türkiyede büyük bir beğeni kazanan Japon yazar Natsou Kirino ikinci romanı Grotesk ile bir kez daha karşınızda...Tokyoda fahişelik yapan Yuriko ve Kazue acımasız bir şekilde öldürülürler; ve bu ölümler hem katilin kimliğiyle ilgili soru işaretlerini hem de maktullerinin kimlikleriyle ve öldürülme biçimleriyle ilgili soru işaretlerini gün yüzüne çıkarır... Kirino, klasik korku ve gerilim romanlarının ötesinde, hem bireyi hem de toplumu sertçe eleştirdiği Groteskte; güzellik ve zalimlik, cinsellik ve şiddet, çirkinlik ve hırs arasındaki çetrefil ilişkileri yetkin bir biçimde ele alıyor. Üstelik, ilk sayfadan son sayfaya kadar okuyucuyu diken üstünde tutmayı da başararak... Sürükleyici... Zengin ve karmaşık bir anlatım. Alıştığımız cinayet romanlarından tamamıyla farklı bir kitaba hazır olun: Her şeyden ziyade bir Rus romanına benzeyen, uzun, yoğun tarzda yazılmış bir eser. Hirata kardeşler, Karamazof Kardeşlerin yakın kuzenleri gibi... The IndependentMuğlaklıktan ve tuhaf karakterlerden hoşlanan okuyucular bu gerilim romanını sevecek... Büyüleyici bir ihanet öyküsü...Publishers Weekly[Kirino] toplumu incelerken neredeyse bir adli tıp uzmanı gibi davranıyor... Grotesk, kasvetli ve dehşetli, şiddet dolu ve moral bozucu, ama nihayetinde söyledikleri göz önüne alınınca muhteşem...New York Daily New
Çıkış adlı romanıyla hem dünyada hem de Türkiyede büyük bir beğeni kazanan Japon yazar Natsou Kirino ikinci romanı Grotesk ile bir kez daha karşınızda...Tokyoda fahişelik yapan Yuriko ve Kazue acımasız bir şekilde öldürülürler; ve bu ölümler hem kati... tümünü göster