Perecin doksan dokuz bölümde tamamladığı sihirli bir başyapıt olan bu roman 1978 yılında Fransada yayımlandığı yıl Medicis ödülünü almıştı.Perec 1936 yılında Pariste doğdu. Savaş yıllarında geçen bir çocukluk; annesi ve baba tarafından iki dedesi de sürgünde ölür. 1955 yılında ilk kısa yazılarını yayımlar. Maurice Nadeau, Henri Lefebvre ile tanışır. Ruhçözümlemesi ve psikoterapi ile ilgilenir. 1965 yılında Les Chosesu yayımlar ve hemen büyük bir başarı kazanır, Renaudot ödülünü alır . 1966dan, kanserden öldüğü 1982 yılına dek pek çok yapıt yayımlar Perec. Ayrıca ölümünden sonra tamamlanmamış bir romanı ve orada burada dağınık kalmış yazılarından oluşan çok sayıda derleme kitpları yayımlanır.Başlıca yapıtları arasında Yaşam Kullanma Kılavuzunun yanında; Les Choses (Şeyler), La Disparition (Yokoluş), La Boutique (Karanlık Butik), W, ve Les Revenants (Hayaletler) sayılabilir.1978 Medicis ödülü jürisini tam anlamıyla hayran bırakan bir titizlik ve büyüleyici bir virtüözlükle kurulan; yaşanmış ve düşlenmiş anıların, yan yana gelen, zincirlenen, iç içe geçen yaşamların olağanüstü romanıdır Yaşam Kullanma Kılavuzu. Jean-Yves Pouilloux, Perec üzerine yazdığı bir denemesinde şöyle söz ediyor Perec ve Yaşam Kullanma Kılavuzu hakkında: Bir yanda, bileşik hikâye zamanları, bir yanda da şart kipi (geçmişteki gelecek) ve şimdiki zaman (özel bir tını, tanıdık bildik bir ses, öyle ki Yaşam Kullanma Kılavuzunda ardı arkası kesilmez bu sesin) işte bu ritm içinde çarpışıp dururlar... O kuşakta (yani bizim kuşakta) yer alan pek çok aydın için ruhçözümlemenin bir insan bilimi -kimi zaman en üstün nitelikli insan biliminin olmasına karşın, Perec ruhçözümlemeyle özsel ve gizemli bir ilişki sürdürür. Perec Sihirli bir biçimde birleştirilen iki parça hem bir teklik olmuştur, hem de hata, duraksama, bunalım ve bekleyiş kaynağıdır diyerek romanın bütünlenen parçaları, ve bütünle parça arasındaki ilişkiyi açıklıyor. Yaşam Kullanma Kılavuzu yapboz bir romandır.Parça parça örülerek kendini tamamlayan bu roman, okuyucusundan da aynı titizlik ve hüneri bekler. Yaşam Kullanma Kılavuzu bir başyapıttır. TADIMLIKAltamont, 2Altamontların yemek salonu, dairenin ön taraftaki bütün odaları gibi, yakında verilecek olan büyük resepsiyon için özel olarak düzenlenmiş durumda. Burası sekizgen bir oda; dört duvarı birleştiren köşelerdeki yüzeylerde çok sayıda gömme dolap bulunuyor. Yer kırmızı parlak karolarla, duvarlar mantarla kaplanmış. Dip tarafta mutfağa açılan kapıda üç beyaz siluet koşuşturup duruyor. Sağdaki iki kanatlı kapı resepsiyon salonlarına açılmakta. Solda duvar boyunca X biçimli ağaç yükseltilere yerleştirilmiş dört şarap fıçısı görülüyor. Ortada, yaldızlı pirinçten üç zincirle asılmış damarlı opalin bir avizenin altında Pompei YanardağıÕndan fışkırmış bir lav parçasından yapılmış bir masa bulunuyor; masanın üstündeki altıgen füme cama, içlerinde meze ve çerez bulunan Çin işi süslemeli küçük kaplar konmuş: salamura balık filetosu, karides, amerikanelması, füme çaçabalığı, dolma, som balıklı kanapeler, kuşkonmaz, haşlanmış yumurta dilimleri, domates, kırmızı dil, hamsi, ançuez, küçük kremalı pastalar, minik pizzalar, ince peynir dilimleri. Fıçıların altına, hiç kuşkusuz, damlayan şarabın yere akmasını engellemek için bir akşam gazetesi serilmiş. Sayfalardan birinde bir bilmece var, Madam Moreaunun hemşiresininki gibi; burada da kareler bütünüyle dolmamış ama gene de biraz ilerleme var. Burası savaştan önce, Altamontların yemek salonu haline getirmelerinden çok önce, Marcel Appenzzellin Pariste yaşadığı kısa süre içinde kaldığı odaydı.
Perecin doksan dokuz bölümde tamamladığı sihirli bir başyapıt olan bu roman 1978 yılında Fransada yayımlandığı yıl Medicis ödülünü almıştı.Perec 1936 yılında Pariste doğdu. Savaş yıllarında geçen bir çocukluk; annesi ve baba tarafından iki dedesi de ... tümünü göster
20. yüzyıl sonu edebiyatında çok özel bir yere sahip Perec: Başkasına hiç benzemeyen, her kitabıyla şaşırtıcı olabilen bir yazar. Metis Edebiyatta daha önce Şeyler ve Uyuyan Adam'a yer vermiştik. W ise 1975 tarihli bir metin.
Kitap birbiri ardına ilerleyen iki anlatıdan oluşuyor. İlk metin, biyografik olarak nitelenebilir; soluk birkaç aile fotoğrafından yeniden kurgulanmak istenen bir çocukluk, bir aile, bir geçmiş. İlk izlenimler, okunan ilk kitaplar, görülen ilk film, biçilen otlar, amiral battı oyunu...
İkinci metinde anlatılan W, Ateş Ülkesinin bir adası. Sırf sporla meşgul olan bir toplumun hayatından sahneler okuyorsunuz ilkin. W bir olimpiyat hayali. İddiasız, sakin bir şekilde başlayan anlatı okurun içine nasıl daldığını bile fark edemediği bir iç sıkıntısına giderek, bir karabasana dönüşüyor. Yazarın hiç telaffuz etmediği isimler ve kavramlar ise okuyanların belleğine elbette yabancı değil. W ya da Bir Çocukluk Hatırası için, İkinci Dünya Savaşı yıllarına ait sade ve etkileyici bir tanıklık denebilir.
20. yüzyıl sonu edebiyatında çok özel bir yere sahip Perec: Başkasına hiç benzemeyen, her kitabıyla şaşırtıcı olabilen bir yazar. Metis Edebiyatta daha önce Şeyler ve Uyuyan Adam'a yer vermiştik. W ise 1975 tarihli bir metin.
Kitap birbiri ar... tümünü göster
Georges Perecten, acı, umut ve doğruluğa dair bir roman... İnsanlardan nefret ettiğin anlamına gelmez bu, ne diye onlardan nefret edesin ki? Ne diye kendinden nefret edesin ki? Keşke insan türüne ait olmak, o dayanılmaz ve sağır edici gürültüyü de beraberinde getirmeseydi; keşke hayvanlar âleminden çıkıp aşılan o birkaç gülünç adımın bedeli, sözcüklerin, büyük tasarıların, büyük atılımların o dinmek bilmeyen hazımsızlığı olmasaydı! Karşı karşıya getirilebilen başparmaklara, iki ayak üstünde duruşa, omuzlar üzerinde başın yarım dönüşüne fazla ağır bir bedel bu. Yaşam denen bu kazan, bu fırın, bu ızgara, bu milyarlarca uyarı, kışkırtma, tembih, coşkunluk, bu bitmek bilmeyen baskı ortamı, bu sonsuz üretme, ezme, yutma, engelleri aşma, durmadan ve yeniden baştan yaratma makinesi, senin değersiz varoluşunun her gününü, her saatini yönetmek isteyen bu yumuşak dehşet.
Georges Perecten, acı, umut ve doğruluğa dair bir roman... İnsanlardan nefret ettiğin anlamına gelmez bu, ne diye onlardan nefret edesin ki? Ne diye kendinden nefret edesin ki? Keşke insan türüne ait olmak, o dayanılmaz ve sağır edici gürültüyü de be... tümünü göster
Georges Perecten, acı, umut ve doğruluğa dair bir roman... İnsanlardan nefret ettiğin anlamına gelmez bu, ne diye onlardan nefret edesin ki? Ne diye kendinden nefret edesin ki? Keşke insan türüne ait olmak, o dayanılmaz ve sağır edici gürültüyü de beraberinde getirmeseydi; keşke hayvanlar âleminden çıkıp aşılan o birkaç gülünç adımın bedeli, sözcüklerin, büyük tasarıların, büyük atılımların o dinmek bilmeyen hazımsızlığı olmasaydı! Karşı karşıya getirilebilen başparmaklara, iki ayak üstünde duruşa, omuzlar üzerinde başın yarım dönüşüne fazla ağır bir bedel bu. Yaşam denen bu kazan, bu fırın, bu ızgara, bu milyarlarca uyarı, kışkırtma, tembih, coşkunluk, bu bitmek bilmeyen baskı ortamı, bu sonsuz üretme, ezme, yutma, engelleri aşma, durmadan ve yeniden baştan yaratma makinesi, senin değersiz varoluşunun her gününü, her saatini yönetmek isteyen bu yumuşak dehşet.
Georges Perecten, acı, umut ve doğruluğa dair bir roman... İnsanlardan nefret ettiğin anlamına gelmez bu, ne diye onlardan nefret edesin ki? Ne diye kendinden nefret edesin ki? Keşke insan türüne ait olmak, o dayanılmaz ve sağır edici gürültüyü de be... tümünü göster
Jérômela Sylvie, özgürlüklerinden hiç ödün vermeden her şeye sahip olmayı düşlerler. Oysa öğrencilikten çıkıp daracık odalardan, bir pantolon, bir kazaktan, kötü yemekhane yemeklerinden kurtulmanın ve düşledikleri yaşama ulaşmanın bir bedeli vardır. Nesnelerle örülü yaşam giderek daha da ulaşılmaz bir imgeye dönüşür.Perec, Şeylerde, 60lı yılların, Jérômela Sylvie ve arkadaşlarının bu hikâyesiyle Fransız toplumunun keskin bir tanımını veriyor. Dahası her şey ne kadar tanıdık...
Jérômela Sylvie, özgürlüklerinden hiç ödün vermeden her şeye sahip olmayı düşlerler. Oysa öğrencilikten çıkıp daracık odalardan, bir pantolon, bir kazaktan, kötü yemekhane yemeklerinden kurtulmanın ve düşledikleri yaşama ulaşmanın bir bedeli vardır. ... tümünü göster