Sırf o dinlemiyor diye onunla konuşmaktan vazgeçecek değilim. Ben kendi konuşmamı dinlemekten hoşlanırım. En büyük zevklerimden biridir. Çoğu kez kendi kendimle uzun uzun sohbet ederim; o kadar akıllıyımdır ki, bazen kendi söylediklerimin tek kelimesini bile anlamam dedi Havalı Fişek.
Havai fişeklerin böyle çokbilmiştik yaptığı, bülbüllerin, güllerin dile geldiği, devlerin çocuklarla oyun oynadığı, sevgi uğruna inanılmaz fedakarlıkların yapıldığı büyülü bir dünyada heyecanlı bir maceraya hazır olun.
Oscar Wilde'ın masalsı hikâyelerinde, diğer masallarda olduğu gibi, insanlarla hayvanlar, canlılarla cansızlar bir arada yaşıyor. Bir bülbül gül ağacı ile konuşuyor, su sıçanı yavrularına yüzme öğreten bir ördeğe sesleniyor, yeşil keten kuşu bir hikâye anlatıyor orman sakinlerine... Bir çatapat, bir yıldızlı donanma fişeği, bir çarkıfelek, bir roket ve bir maytap, hep birlikte bir hikâyenin kahramanları haline geliyor. Ya da bencil de olsa bir dev, insanların arasında, ama kimseler tarafından yadırganmaksızın sürdürüyor hayatını... Mutlu Prens: Hayatın hüzünlü yüzü.
Büyük yazar Oscar Wilde'in zengin düş gücünün ürünü olan masallar her ne kadar masal aleminde geçse de temellerini gerçek dünyadan alırlar. Toplumsal çarpıklıklar ve adaletsizlikleri çok güzel bir dille anlatan Ocsar Wilde, insanın yaşamını iyilik ve kötülüğün, bencillik ve paylaşımcılığın bir savaşı olarak görmüştür.
Millî Eğitim Bakanlığınca Türk ve dünya edebiyatında 100 Temel Eserin önce ortaöğretimde ardından ilköğretimde belirlenmiş olmasını, ülkemizdeki okuma oranını artırmaya yönelik bir çaba olarak görüyoruz. Bir başlangıç olarak ilköğretimde 100 Temel Eser ümit vericidir; ilköğretim seviyesindeki çocuklarımıza bu eserleri okutmayı başarabilirsek, okuyan toplum olma yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır. İlköğretimde 100 Temel Eserin bir başka olumlu yönü de; aynı eserleri okumuş, o eserlerdeki dil varlığı ile duygu ve düşünce zenginliğini fark etmiş bireylerin oluşturacağı bir toplumun daha hoşgörülü, daha paylaşımcı olmasını sağlamasıdır.
Oscar Wilde'ın en çok tanınan bu hikâyeleri, anlatım bakımından, çocuklar için yazıldığını düşündürüyor insana. Halbuki konu örgüsü, anlatım derinliği, hikâye kahramanlarının sıradışılığı, hiç beklenmedik ve çarpıcı sonları gözönüne alındığında, bu hikâyelerde, büyüklerin dahi kavramakta güçlük çektiği gizli noktaların olduğu görülüyor. Bu hikâyeler, ilk bakışta, yaşamın hiç de farkedilemeyen yüzünü, bazen güldürerek bazen ağlatarak bazen de hayretler içinde bırakarak gösteriyor.
Mutlu Prens 19. yüzyılın yenilikçi, dahi yazarı Oscar Wilde'ın çocuklar için yazdığı sarsıcı bir sevgi öyküsüdür. Yazar bu öyküyle büyüklere seslenmektedir. Ülkesinin ahlak örneği Prens ile bir kırlangıç aralarındaki büyük sevgi kalplerimizi ısıtacak. Ahlak, sevgi ve fedakarlık örneği bu öyküleri okuyalım....
Bu çok bencilce bir neden. dedi Roket öfkeyle. Mutlu olmaya ne hakkın var? Diğerlerini de düşünmelisin. Aslında beni düşünmelisin. Ben her zaman kendimi düşünürüm ve başkalarından da aynı şeyi yapmalarını beklerim. Sempati denen şey budur.
Oscar Wilde, hemşerisi ve dostu Yeats gibi, parlak bir hikâye anlatıcısı, zamanın eşsiz şairlerindendi. Sanat sanat içindirin temsilcisi sayıldı. Eşcinsellikle suçlandı. İki yıl cezaevinde yattı. Fransa'ya sürgün gitti. Öldüğünde 44 yaşındaydı. Wilde, aristokrasi ile burjuvaziyi alaya aldığı salon komedyalarıyla üne kavuştu. Lady Windermere'in Yelpazesi adlı oyunu, Dorian Gray'in Portresi adlı romanı en beğenilen eserleri arasında yer aldı. Ancak Mutlu Prens, daima diğerlerinden hep bir basamak üstte kaldı. Mutlu Prens... Aykırı bir yazarın dünyasını ele veren öyküler...
Sırf o dinlemiyor diye onunla konuşmaktan vazgeçecek değilim. Ben kendi konuşmamı dinlemekten hoşlanırım. En büyük zevklerimden biridir. Çoğu kez kendi kendimle uzun uzun sohbet ederim; o kadar akıllıyımdır ki, bazen kendi söylediklerimin tek kelimes... tümünü göster
Bu kez yazar, aşkın yanı sıra organ nakli konusuna da dokundurmuş kalemini. Yaşamla ölümün kıyasıya savaştığı yol ayrımında ge-çen çarpıcı bir öykü. Yanı başımızda yaşanıyormuşçasına gerçek... Sen, gözlerinden ateşler saçarak, zehirli oklarını bana yöneltirken, ben sana âşık oldum Nehir...Sen, tüm şatafatlı tanımlardan sıyrılıp en doğal halinle, yaramazlık yapan çocuklar gibi boynunu bükmüş bağışlanmayı beklerken, ben sana âşık oldum Deniz... Yüreklere düşen ilk kıvılcımlar... Sonsuza dek süreceğine inanılan aşk, mutluluk... Ve o uğursuz kaza! Kadının belleğinde kalan son sözcükler... Sıkı tutun Nehir!...
Bu kez yazar, aşkın yanı sıra organ nakli konusuna da dokundurmuş kalemini. Yaşamla ölümün kıyasıya savaştığı yol ayrımında ge-çen çarpıcı bir öykü. Yanı başımızda yaşanıyormuşçasına gerçek... Sen, gözlerinden ateşler saçarak, zehirli oklarını bana y... tümünü göster
Vampirler, kurtadamlar, periler, gerçek aşk ve aklınızı başınızdan alacak daha
birçok şey. Ölümcül Oyuncaklar hafızanıza kazınacak!
On beş yaşındaki Clary Fray, New Yorkta Pandemonium Kulüpe doğru yola çıktığında bir cinayete tanıklık edeceği hiç aklına gelmezdi.
Vampirler, kurtadamlar, periler, gerçek aşk ve aklınızı başınızdan alacak daha
birçok şey. Ölümcül Oyuncaklar hafızanıza kazınacak!
On beş yaşındaki Clary Fray, New Yorkta Pandemonium Kulüpe doğru yola çıktığında bir cinayete tanıklık edeceği hiç ak... tümünü göster
Hastalık yayılıyor... Zombi Savaşı'nın gerçek dehşetiyle yüzleşmenin vaktidir... Çin'de ortaya çıkan bir virüs insanları yaşayan ölüler haline getirmektedir. Tüm dünyaya yayılır bu virüs... İnsan soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ve büyük bir savaş başlar, zombilerle insanlar arasında... Max Brooks işte bu büyük savaşın romanını yazıyor. Ama aslında gerçekleşmemiş bir savaşın belgeselini çekiyor kelimelerle. Röportajlar, tanıklıklar... Her şey yaşanmış gibi... Yazar da aslında bu belgeselin bir kahramanı. Anlatılan hikayelerin rahatsız edici doğasına tanık olmak, okur açısından epey cesaret gerektiriyor. Ancak Brooks'un da dediği gibi "Zombi Savaşı'nın gerçek dehşetiyle yüzleşmenin vaktidir."
Hastalık yayılıyor... Zombi Savaşı'nın gerçek dehşetiyle yüzleşmenin vaktidir... Çin'de ortaya çıkan bir virüs insanları yaşayan ölüler haline getirmektedir. Tüm dünyaya yayılır bu virüs... İnsan soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıyadır. ... tümünü göster
Hiç kimsenin kitabımı özensizce okumasını istemem doğrusu. Bu anılarımı yazarken çok üzüntülü anlar yaşadım. Arkadaşım koyunu ile birlikte beni bırakıp gideli tam altı yıl oldu. Onu burada anlatmaya çabalıyorsam, bu biraz da onu unutmamak için. Arkadaşı unutmak çok üzücü bir şey. Herkesin arkadaşı olmamıştır. Arkadaşımı unutursam, kendimi o, sayılardan başka bir şeye değer vermeyen büyükler gibi hissederim sonra.
Çölde uçağı düşen pilotun başına dikilip "Bana bir kuzu resmi çiz." diye tutturan, gezegeninde tek başına bıraktığı gül için de acı çeken, büyük insanları anlamakta zorlanan Küçük Prens... Buğday saçlı, gizemli küçük çocuk... Yaratıcı pilot-yazar Antoine de Saint Exupery ile arasındaki benzerlikler çarpıcı. Küçük Prens'in gün batımlarında hüzünlenip düşündüğü dört dikenli gülü varsa, Saint-Exupery'nin de Arjantin Postaları için çalışırken tanıştığı, Salvadorlu Consuelo adında bir sevgilisi var. Ve onunla evlenmiş. 1944 yılı Temmuz ayında Korsika'dan havalanan uçağı, Akdeniz'de kayıplara karışmadan dört gün önce Consuelo'ya: Sizi seviyorum, sizi hep koruyacağım. diye yazmış. Ama Küçük Prens'in gülünü fanus ile kapatıp korurken, o deli dolu, başına buyruk Consuelo'ya esasında pek söz geçirememiş, onu kanatları altına alamamış. Uçağın kalıntıları, 60 yıl sonra Nisan 2004'ün başlarında Marsilya açıklarında bulundu. Kaza mı, intihar mı bilinmiyor. "Gerçeği sadece yüreğinle görebilirsin." diyen yazar, bu dünyaya veda edip giden Küçük Prens gibi yok olup gitmiş. Sırlarını bilen yok. Cevdet Yalçın
Küçük Prens'i tanıyan-tanımayan, yeniden keşfetmek isteyen, ya da çizgi roman meraklısı olan her yaştaki çocuklar için, Joann Sfar'ın muhteşem çizgileriyle.
Hiç kimsenin kitabımı özensizce okumasını istemem doğrusu. Bu anılarımı yazarken çok üzüntülü anlar yaşadım. Arkadaşım koyunu ile birlikte beni bırakıp gideli tam altı yıl oldu. Onu burada anlatmaya çabalıyorsam, bu biraz da onu unutmamak için. Arkad... tümünü göster
buse kaya şu anda kitap okumuyor.